Buradasınız
Kurukafa: “Beterin Beteri Var…”
Tuzla’dan bir kadın işçi

Yoksul bir inşaat işçisinin çocuğu olarak büyüdüm. Az çok idare ederdik işte... Tüm yoksulluğumuza rağmen annemin eldeki parayı mümkün olduğunca beslenmemize ayırması bizi hayatta tuttu. Ama bazen işler çığırından çıkardı. Borçlar birikir, bakkal amcam (gerçekten amcam) borç defterini gösterip “bunları ödemeden bir şey vermem size” dediğinde “ne olacak bu evin hali” diye kara kara düşünürdüm. Anneme derdimi nasıl anlatacağımı bilemezdim. Çok üzüleceğini bilir, bu yüzden dolambaçlı sorardım. Bir keresinde kilerdeki dolapları, torbaları, rafları tek tek kontrol etmiştim de tozdan başka bir şey görememiştim. Yiyecek hiçbir şeyimiz kalmamıştı! Sadece bir kova unumuz vardı. O ise kalabalık ailemizin ancak bir haftalık ekmeği olacaktı!
Benden büyük bir ablam olmasına rağmen daha 12 yaşımdayken mutfak işleri bana devredilmişti. Mutfağı tam takır kuru bakır görünce doğal olarak “yarın kardeşlerime ne pişireceğim” diye endişelenirdim. Annemle dertleştiğim zamanlarda da ne duyacağımı bilirdim. Kötü zamanlarda dayanabilmem için ne anlatırsa anlatsın küçük hikâyesini anlatmadan geçmezdi. “Adamın biri bir gün yolda yürüyormuş. Bir de bakmış ki uzaktan zıplaya zıplaya bir kuru kafa geliyor. ‘Beterin beteri var, beterin beteri var...’ diyerek hem zıplıyor hem bunu söylemeye devam ediyor. Adam kurukafaya bakıyor ve ‘daha ne olabilir ki? Kuru kafa olmuşsun! Kaybedecek neyin kalmış ki, hâlâ beterin beteri var diyorsun’ diye düşünüyor. İşte adam böyle düşünürken, bizim kurukafa birdenbire önüne çıkan bir taşa çarpıyor ve paramparça oluyor. Ve bizim adam da bu defa diyor ki ‘haaaa gerçekten de beterin beteri varmış!’ İşte kızım bugünlere şükredelim demiyorum ama beterin beteri de var. Bugünler geçecek, geride kalacak. Kendini üzme. Sen daha küçücük bir çocuksun. Böyle şeylere kafayı yoran sen olma! Bu benle babanın işi. Biz çözeceğiz bu meseleyi. Ben geçeceğine yürekten inanıyorum. Sen de inan” deyip sırtımı sıvazlardı.
O zamanlar anlattığı hikâyesi bana her ne kadar anlamsız gelse de annemin sakinliği, sanki daha kötüsü olursa, bir parmak şaklatmayla sorunu çözecekmiş gibi duruşu ve hiç aç kalmamışız gibi diğer işlerini aksatmaması bana müthiş güven verirdi.
Annem yaman bir kadındı. Çözebileceği bir sorun varsa çözmeden rahat etmezdi. Birçok örneği var ama birini anlatmadan geçemem. O zamanlar şehrin dış mahallelerinden birinde oturuyorduk. Genelde bizim gibi köyden 10-15 yıldır gelmiş, Kürdüyle, Türküyle iyi komşuluk ilişkileri olan, yoksul ve gariban insanların yaşadığı bir mahalleydi. Belediye bu sesi çıkmayan, bir şey istemeyen insanların mahallesine su getirmeyi aklından bile geçirmiyordu. Annem bir gün mahalledeki 8-10 kadını alıp sırtlarında kantar ve kovalarla belediyeye götürüp “biz daha nereye kadar sırtımızda su taşıyacağız, biz insan değil miyiz, eğer mahallemize su gelmezse bir daha geleceğiz” deyip yetkililerin dikkatini mahalleye çekmişti. Birkaç ay sonra mahalleye bir çeşmenin getirilmesini sağlamıştı.
Aradan yıllar geçti. Annemin o zamanki yaşını da çoktaaan geçtim. Ve annemin o hikâyesi hiç aklımdan çıkmadı. Ne zaman kötü şeyler yaşasak “beterin beteri var” diyorum ama kendimi o betere hazırlıyorum. Annemde gördüğüm ve o hikâyesinden anladığım şey şuydu: Hayatta çözebileceğin sorunlar varsa çöz. Henüz çözemeyeceğin sorunlar varsa da güçlü kalmaya çalış. O sorunun senin ruhunu ezmesine izin verme. Etrafına güç ver. Çünkü o sorunları çözecek güç de yine o sorunların içinden mayalanır. İçinden geçtiğimiz süreçte hem yaşadığımız topraklarda hem de dünyada sorunlar giderek büyüyor. Çoğu insan şimdilik kaçacak yer arıyor. Bir kısmı çözüm bulamayınca sorunların altında ezilmeye başlıyor, psikolojisi bozuluyor. Ama nihayetinde bu yaşadıklarının bir tek kendi sorunu olmadığını anlamaya başladığında ortak düşmana, yani altında ezildiğimiz kapitalist sisteme diş bilemeye başlıyor. Yani aslında kapitalist sistem sorunları büyüttükçe, yani bize beterin beterini yaşattıkça kendi düşmanını da büyütüyor ve kavga zamanı yakın!
Mücadele, Mücadele, Mücadele!
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...