Buradasınız
Mehmet Hoca Bulaşık Yıkıyor, Binlerce Öğretmen Atanmayı Bekliyor
Tuzla’dan bir kadın işçi

Geçenlerde Kadıköy’e sendikama gideyim dedim. Ama sendikamız o gün erken kapanmış. Sekreterimiz de çıkmış. Oraya gitmek için de biraz aceleyle yürümüştüm. Geri dönüp yürüyecek gücü bulamadım. Bir müddet yakın bir yerde dinleneyim dedim. Sendikanın hemen bitişiğinde, bir restoranın yan tarafındaki bir banka çöktüm. Restoranın mutfağından bir genç arkadaş çıktı. Gelip yanıma oturdu. Kendine sigara molası vermiş. O yanıma oturunca, mutfakta çalışan ve daha önce sendikaya geldiğimde kapıda otururken tanıştığım 60 yaşlarındaki abla da beni görünce uzaktan selamlaştık ve bana sendikadakilerin erken çıktığını söyledi. Bunun üzerine genç arkadaş da dönüp bana “burada sendika mı var?” diye sordu. Ben de kapının üzerindeki tabelayı göstererek tabelanın sendika tabelası olduğunu söyleyince “sabahın köründe geliyorum ve o kadar yoruluyorum ki her gün bu kapıyı görmeme rağmen orada bir sendika olduğunu fark etmemişim” dedi.
Bir hafta önce işe girmiş. Atanamayan bir öğretmen. KPSS’den 78 puan almasına rağmen branşında atanamamış 40 bin kişiden biri olduğunu, sınavı kazanmak gibi bir umudu olmadığını, mezun olur olmaz iş aramaya başladığını anlatmaya başladı:
“Sınav adeta sırat köprüsü. Sınav kazanalım diye değil, kazanmayalım ve kendimizi suçlu hissedelim diye hazırlanıyor. Alan bilgisinin alanla ilgisi yok. Sosyal Bilgiler öğretmenliği mezunuyum. Sınavda çıkan sorular alan bilgisini ölçmüyor, neredeyse Hun imparatorunun ayakkabı numarasını soracak türden. Bilgi düzeyini ölçen bir sınav değil. Ben de artık kararımı verdim. Öğretmenlikten umudumu kestim. Kriz de bastırınca ne iş olsa yaparım dedim ve bu mutfakta iş buldum. Bize bu yapılanlar öyle büyük bir haksızlık ki anlatamam. Birçok arkadaşım mezun olduktan sonra asker ya da polis olmak zorunda kalıyor. Sırf kurumlar arası geçişten yararlanıp eninde sonunda öğretmen olabilmek için. Ve bu yüzden canından bile olabiliyor. Ne gereği var bunların yaşanmasına? Öğretmenliği hak etmek için bu kadar çile çekmemize gerek var mı? Çok kızgın ve öfkeliyim hükümete. Bize böyle bir hayatı nasıl reva görüyorlar, anlamıyorum”
Neden sonra birdenbire “sendikalar ne yapıyor, sendikalar insanların hak sahibi olmasında gerçekten işe yarıyor mu?” diye sordu. “Sen tam olarak ne biliyorsun sendikalar hakkında?” diye sorarak başladım ve onun yaşındaki genç bir işçinin ne bildiğini merak ettim açıkçası. “Aslında üniversitede bize sendikaları da anlattılar ama pek olumlu bir şey oluşmadı kafamda. Genelde insanlar sendikaları başına bela olacak bir yer olarak biliyor” dedi.
“Mehmet hadi mutfağa, çok fazla mola verdin” sesi sohbetimizi böler gibi olsa da Mehmet hemen bırakıp gitmek istemedi. Banktan kalkacakmış gibi oturarak sohbeti sürdürmeye devam etti. “Bize üniversitede sendikayı doğru anlatmadıklarını düşünüyorum. Toplumda sendikalılık sürekli kötüleniyor. Ama insanlar sendikalı olsa, kendi aramızda birlik olsak, bu sorunları yaşar mıydık diye soruyorum sürekli” diye ekledi.
“İnsanlar örgütlü olmaktan korktukları için bunca sorun yaşanmıyor mu?” diye başladım ve aslında yaşadığı sorunun temel nedenlerinden birini konuşmuş olduk. İnsanların birlik olduklarında, birlikte haklarını aradıklarında, sorunlara karşı tepki verdiklerinde bu sorunların yaşanmayacağından bahsettiğimde iç geçirerek dinledi.
Mutfakta aşçı ablamızın yardımcıya ihtiyacı olacak ki, gidip gelip kapıdan Mehmet’e basınç yapmaya başladı. Sohbetimiz yine onun çağrısıyla kesildi. “Mehmet hadi mutfağa bulaşıklar seni bekliyor!” Mahcup bir şekilde “ben artık gideyim” deyip ayağa kalktı, benimle tokalaşıp işine döndü.
Mehmet atanamamış yüz binlerce öğretmenden biri. Umutla okuduğu dört yıllık üniversiteden sonra mutfakta bulaşık yıkıyor. Sohbet arasında “ben herhangi bir işi yapmaktan gocunmuyorum, dört yılımı boşuna harcadığıma üzülüyorum. Şimdiki aklım olsa, eninde sonunda herhangi bir işi yapacağımı bilsem onca yıl o kadar masraf yapıp okumazdım” diyen Mehmet gibi yüz binlerce genç, “iyi” bir işi olacağı umuduyla 4 yılını ve aile bütçesinin önemli bir kısmını üniversite adındaki kışlalarda harcıyor. Sonra da aday oldukları eğitim işinde yeterli olmadıkları iddia edilerek yıllarca işsizliğe mahkûm ediliyorlar.
Mehmet de birçok işçi gibi “ben tek başına ne yapabilirim ki, birlikte hareket edecek kimseyi göremiyorum” diyor. Bu düşünceye sahip olduğu için örgütlü davranmak gereğinden kaçıyor. “Keşke birlik olsak, birlikte mücadele etsek, bize reva görülen bu hayatı değiştirsek!” diyor ama felç olmuş bir insan gibi harekete geçmekten korkuyor. Peki, ne olacak herkes Mehmet gibi düşünüp, onun gibi davranınca kim kazanıyor? Tabii ki bize bu hayatı reva görenler, bizim böyle düşünmemizi isteyenler, bizim böyle düşünüp böyle davranmamızda çıkarı olan sermaye sınıfı ve onun temsilcileri! Onlar, biz işçi ve emekçileri susturmak, sindirmek istiyorlar. Bizim birbirimize güvenimizi kırmak, mücadele edersek sorunlarımızı çözeceğimize olan inancımızı yok etmek istiyorlar. Biz onların istediği gibi davranınca da elimizdeki tüm haklar geri alınıyor, açlığımız büyüyor, geleceğimiz kararıyor. Yani onların istediği gibi olunca, sorunlarımız çözülmüyor. O zaman sorunlarımızı daha fazla büyütmeden, sorunların altında daha fazla ezilmeden, hayata küsmeden yapacağımız tek bir şey var: İşçi kardeşlerimizle birlikte hareket etmenin yollarına kafa yormak, işçi örgütlerine katılmak, örgütlü olmak... Çünkü örgütsüzsek hiçbir şey, örgütlüysek her şeyiz!
Yoksullukta Çağ Atlamışız!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...