Buradasınız
Ayşe’ye Bu Akşam da Uyku Yok!
Gebze’den petrokimya işçisi
Kocam dürterek uyandırdı: “Ayşe çabuk kalk, işe geç kaldın!” Lanet olsun, işe geç kaldım. Ee şimdi ne yapacağım, işe gitmesem mi? “Haydi Ayşe mızmızlık yapma, çık yola”. Ooo servis çoktan gitmiştir. Şimdi işin yoksa iki minibüsle fabrikaya yetiş, bir sürü de yol parası vereceğim. İşe en az iki saat geç kaldım, ustaya ne diyeceğim? Ne desem anlamaz ki! Yıllardır çalışıyorum ve sadece üç kez işime geç kaldım. Umarım usta iyi günündedir. Ustanın morali bozuk olmasın diye dua ediyorum, halime bak. Bizim moralimiz bozuk olduğunda bizi hiç takmıyorlar ama! Bu nasıl hayat! Neyse Ayşe, hazırlan, fabrikaya geldin. Evet, beklediğin an, usta geldi. Bu İsmail Usta da halden anlamaz ki.
İsmail Usta “Ayşe nerelerdesin, saat kaç?”diye sordu. Uyuyakaldım İsmail Usta, dün geç yatmak zorunda kaldım, sabah uyanamamışım! İsmail Usta, “erken yat, uyuyakalma, işlerimizi aksatma, geç makinenin başına!” dedi. Tamam usta deyip, dün benim haşatımı çıkaran “bezdiren ve yıldıran”ın yanına gittim. Robot makine bana aynen İsmail Usta gibi bir günaydın bile demedi. Neyse çalışmaya başla Ayşe, robotun kaşına gözüne bakma, çalış. İçerisi de çok mu sıcak ne, 10 dakikada kan ter içerisinde kaldım. Ahmet yanıma geldi ve “günaydın Ayşe, uyuya mı kaldın?” dedi. He ya, zaten bir sen benim halimden anlıyorsun. Benim halimden ne bu usta ne de bu robotlar anlıyor, uyuyakalmışım. Gece yorgunluktan uyku tutmadı, tuhaf tuhaf düşündüm. Hani sen ad koymuştun ya robot makinelere “yıldıran ve bezdiren”, güleceksin ama onları düşündüm. Ahmet “nasıl yani?” dedi. Şimdi konuşmayalım, usta da bize bakıyor, hadi sen de işinin başına geç, zaten bunlar da bana aman vermiyor. Ahmet kafasını kaşıyarak işinin başına döndü.
İşe geç kalmanın güzel bir yanı var. Şimdi öğlen yemeğine az kaldı, zaten karnım da açlıktan kazınıyor. Çapakları bıçakla al, kasalara koy, hop, işte böyle. Derken öğlen paydos borazanı çaldı. Aaa, herkes koşuyor, çabuk tutmam gerekiyor elimi, koş... Yıldıran kaldı tabii geride, gelmiyor. Dinleyen mi var, karnım zil çalıyor, koş çabuk, daha ellerimi yıkayacağım. Oh be sıradayım işte, şanslıyım bugün, önümde 30 kişi var. Aradan kaynak mı yapsam acaba diye düşünmedim değil. Kötü örnek olmayayım. Arkamdaki arkadaş “Ayşe şanslısın kız, robotlu makinede çalışıyorsun” dedi. Döndüm ben de ona “Allah hepimize versin, sana da inşallah üç tane verir” dediğimde, bütün yemek kuyruğunda olan işçi arkadaşlarım kahkahaya boğuldu. Neyse yemeğimi aldım. Yer bulmak bir sorun burada. Aaa Ahmet’in yanında boş yer var, oraya geçeyim. Afiyet olsun arkadaşlar. Kaşıkların çelik tabldotta çıkardıkları metalik seslerin eşsiz müziği eşliğinde yemeklerimizi yedik. Bir grup işçi arkadaşla dışarı çıktık ve Ahmet bana dönüp, “bak Ayşe, her gün bizden daha fazla çalışıp daha fazla parça çıkartmamızı istiyorlar. Bunun karşılığında bize verdikleri ise yalnızca asgari ücret. Ben geçinemiyorum ve bu işyerinde çalışan hiç kimse geçinemiyor. Bu yetmezmiş gibi 12 saat çalışıyor ve zorunlu fazla mesaiye bırakılıyoruz” dedi. O anda bir film şeridi gibi geçmişte yaşadığım bir anım geldi aklıma. Ben bu cümleleri daha önce de defalarca duymuştum. Ama kimse cesaretle davranıp ötelere götürememişti. Bir arkadaşım fabrika içerisinde bu tarz konuştuğu için, patronun adamları tarafından ispiyonlanıp işten atılmıştı. Kimse sahip çıkmamış, hepimiz korkmuştuk, ya bizi de işten atarlarsa diye düşünmüştük. O zamandan bu zamana ne değişti diye kendi kendime sordum. Koca bir hiç, hiçbir şey değişmemişti. O zaman da aldığımız ücret iki kişi çalışmamıza rağmen en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamıyordu, şimdi de. Peki, eksik olan neydi? Biz işçiler az mı çalışıyorduk ki geçinemiyorduk? Hayır, tam 12 saat çalış ve ortalama 1000 TL aylık al. Çalışarak mutlu olunmuyordu. Biz çalışıp kan-ter içerisinde yoksul evlerimize dönerken, patronlar ise bizlerin üzerinden lüks yaşamlarını sürdürüyorlardı. Bu sefer kocam değil Ahmet dürttü, “nereye gittin Ayşe?” Ben şaşkın bir şekilde, “hiç, senin söylediklerini düşünüyordum” dedim. Konuşmak istiyordum, bin bir türlü soru uçuşuyordu beynimde, fakat bir türlü cümlelere dökemiyordum. Of, kendime çok kızmıştım.
Ahmet, “benim gittiğim bir yer var, bir işçi derneği. Bu derneği işçiler kurmuş ve birçok konuda işçilere yol gösteriyorlar. Bu Pazar günü bir etkinlik olacak, konusu ise, ‘uzayan iş saatleri, düşük ücretler ve taşeronlaştırmaya hayır.’ İstersen eşinle birlikte sen de gel” dedi. Ben de heyecanla tamam dedim. Paydos borazanı çalmış, bütün işçiler içeri girmişti. Bir biz kalmıştık dışarıda. Usta dikildi ve ters ters bir bakış attı bize. “Çay kahve de ister misiniz?” diye sordu. Yok, kalsın deyip yanından koşarak içeri daldık. Robot makinem hızla çalışıyor, beni de peşinden sürüklüyordu. Sordum robotuma: “Yıldıran, niye biz 12 saat çalışıyoruz?” Ses yok. “Peki, neden bizim ücretlerimiz bu kadar düşük?” Ses yok. Makineyi zorlama Ayşe, onun bizim gibi sorunları yok, biz işçiyiz o robot. Offf, anlaşılan bu akşam da uyuyamayacağım.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Fernas madencilik ve Akcanlar Tekstil işçileri günlerdir seslerini duymayan Çalışma Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Polonez işçilerine bir kez daha saldıran çevik kuvvet polisi işçileri ters kelepçeyle gözaltına aldı. Ankara...
- Diyarbakır’a bağlı Merkez Bağlar ilçesinde 21 Ağustos Çarşamba günü kaybolan 8 yaşındaki kız çocuğu Narin Güran’ın cansız bedeni 8 Eylülde dere kenarında bir torbanın içinde bulundu. Türkiye’nin çeşitli illerinde Narin’in katledilmesine karşı...
- Sakarya Hendek’te faaliyet gösteren Oba Makarna fabrikasında 15 Eylül Pazar günü yem silolarının yakınında patlama gerçekleşti. Patlama sırasında ve patlamanın etkisiyle çıkan yangında aralarında itfaiye işçileri de olmak üzere 30 işçi yaralanırken...
- İşçi sınıfının sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadelesinin sembolü haline gelmiş şarkılar vardır. O şarkıları üreten ve söyleyen ozanlar vardır işçilerin unutmadığı, kuşaklar boyu saygı ve sevgiyle andığı. Onlardan biridir Şilili ozan...
- ABD’nin Boston ve Connecticut eyaletlerinde binlerce otel çalışanı toplu sözleşme görüşmelerindeki anlaşmazlık nedeniyle grevler düzenledi. 1 Eylülde Massachusetts Park Plaza Hotel’in önünde gece yarısı eylem başlatan işçilere, ülkenin çeşitli...
- Topraktan başını güneşe uzatan filiz, meyve veren dal, ana rahminden kopup emekle, sabırla büyütülen çocuk… Yeşeren, serpilip gelişen, bugünden yarına geleceğe dönüşen yaşam… Biz emekçi kadınlar yaşam zahmetsiz, kahırsız, mutlulukla aksın isteriz....
- Burjuva partilerin vekil adayları seçim zamanı bizdenmiş gibi görünüp türlü vaatlerle oyumuzu almaya çalışırlar. Seçim biter bitmez sonraki seçime dek bizi umursamazlar. İşçi ve emekçilerin haklarına saldırı, sermaye sahiplerine kıyak anlamına gelen...
- 57 gündür direnişte olan Polonez işçileri gece ve gündüz fabrika önünde direnerek, polisin baskısına boyun eğmeyerek mücadele ediyor, sendikal haklarının tanınmasını istiyor. Antep’te bulunan Akcanlar Tekstil işçileri de 7’li vardiya sistemi...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 13 Eylülde Mersin’de Özgecan Aslan Barış Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu,...
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...