Buradasınız
“Büyük Ülke”, Yoksul İşçi!

Dünyanın tüm siyasi liderleri kendi ülkelerini büyüteceklerini vaat ediyorlar. Trump ABD’yi, Putin Rusya’yı, Nieto Meksika’yı, Ruhani İran’ı, Le Pen Fransa’yı büyütmekten bahsediyor. Ve elbette Erdoğan da Türkiye’yi… Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Sanki ağız birliği etmişçesine hepsi aynı sözleri söylüyor. Elbette tüm bu liderler bir modayı benimsedikleri için söylemiyorlar bu sözleri. Bu sözlerin arkasında büyük tuzaklar var ve bu tuzaklar işçiler, yoksul emekçiler için kuruluyor.
Bir ülkenin büyümesi ne demektir? Siyasetçiler ve patronlar büyümenin herkese fayda getireceğini iddia ediyorlar. Refahın ve kişi başına düşen gelirin artacağını öne sürüyorlar. Bugün Türkiye eskisine göre çok daha büyük. Ama işçilerin payına bu büyümeden ne düşüyor? 1400 lira civarında ücret, sözleşmeli işçilik, taşeronluk, iş kazaları ve 12 saatin altına düşmeyen çalışma saatleri... Patronlara teşvik üstüne teşvik ve vergi kolaylığı sağlayan hükümet, sıra işçilere gelince “istemenin sonu yok, makul olun” diyor! Yani bu büyüme zenginlerin zenginliğini büyütüyor ama yoksulun ekmeğini küçültüyor!
Bir ülkenin büyümesinden patronların ve hükümetlerin anladığı şudur: O ülkedeki sermaye sahiplerinin büyük krediler çekebilmeleri, büyük yatırımlar yapabilmeleri, büyük pazarlara açılabilmeleri, büyük kârlar elde edebilmeleri! Bu da hem tek tek sermayedarlar arasında hem de devletler arasında büyük bir rekabet demektir. Rekabet etmek zorunda olan patronlar, sermayelerini büyütmek için işçilerin ücretini düşürmek isterler. Haliyle işçiler buna itiraz ederler. İşçilerin itirazını engellemek için işçilerin birliğini, sendikal örgütlülüğünü dağıtmaya çalışırlar. Örgütsüz işçiler taşeronlaştırma, iş kazaları, uzun çalışma süreleri, sosyal hakların kırpılması, emeklilik yaşının yükseltilmesi, fonların yağmalanması, işsizlik gibi büyük belalarla baş edemezler. Patronlar istedikleri gibi at koşturur, işçiliği daha da ucuzlatırlar. O ülkenin sermayesi böylelikle semirir, kendi işçi sınıfını ezerek daha büyük dış pazarlara açılmaya çalışır. Daha büyük sermaye daha büyük rekabet demektir.
Patronlar ve devletler arasında rekabet çok büyüdüğü zaman savaşlar kaçınılmaz hale gelir. Çünkü kapitalizm bir kurtlar sofrasıdır. Bir kapitalistin ya da devletin payı büyüyecekse diğerininki kaçınılmaz olarak küçülecektir. Hepsinin birden sorunsuzca büyümesi hayatın gerçekleriyle bağdaşmaz. Bugün içinde bulunduğumuz kriz koşullarında kurtlar sofrasındaki kavga fazlasıyla şiddetlendi. Hiçbir sermaye grubu, hiçbir kapitalist, hiçbir devlet sofradaki payını kaptırmak istemiyor, hiçbiri payına razı olmuyor, hiçbiri ava giderken avlanmak istemiyor. Bu nedenle bir yandan kendi ülkelerinin işçi ve emekçilerini daha fazla sömürüyorlar, bir yandan onları “büyük Türkiye” gibi yalanlarla kandırıyorlar, öte yandan da savaşı körüklüyorlar. Kendi çıkarları için ezip açlığa mahkûm ettikleri işçi sınıfını milliyetçilikle zehirleyerek savaşa sürüyorlar. Tıpkı geçmişte defalarca yaptıkları gibi…
Geçmişte Almanya, Hitler’in demir yumruğu altında İkinci Dünya Savaşını başlattı. Hitler, bütün yetkileri ve iktidarı kendi elinde topladı, bunu yaparken Alman halkını “büyük Almanya” hayalleriyle kandırdı. 1939’da Polonya’yı işgal ederek yeni bir dünya savaşı başlatan Alman sermayesi, kapıştığı diğer devletlerle birlikte 70 milyon insanın ölümüne neden oldu. Alman sermayesi, Fransız sermayesi, İngiliz sermayesi büyüsün diye 70 milyon insan öldü! “Büyük Almanya” hayallerine kanan Alman halkı, felaketlerin en büyüğünü yaşadı. Refah ve zenginlik yerine kurşunlar, bombalar ve kan banyoları gördü. Faşizm milyonlarca insanın canını aldı, hayatını kararttı. Büyük ülke hayallerinin emekçilere yıkım ve ölüm dışında bir şey vermediği tarihte defalarca kanıtlandı.
Sermaye devletinin büyük güç olmasıyla işçilerin yaşam düzeyinin iyileşmesi arasında bir ilişki yok. Bugün ABD dünyanın süper gücü… Ama dünyada en fazla evsiz ve aç insan ABD’de. Bu bile büyük ülke söyleminin kocaman bir yalan olduğunu ortaya koyar. Egemenler zenginlikleri kendilerine, yıkımı yoksul emekçilere reva görüyorlar.
Bu nedenle yoksulluktan kurtuluşun formülü “büyük ve güçlü Türkiye” masalı değildir. Asıl yapılması gereken; işçi sınıfının ürettiği zenginliklerden payını alabilmesi ve sömürüden kurtulabilmesi için birleşmesi ve patronlar sınıfının karşısına dikilmesidir.
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...