Buradasınız
Grevden Bir Gün Önce: “Bu Ülkede OHAL Var!”
Gebze’den bir metal işçisi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Metal işçilerinin çalışma koşularını bilmeyen yoktur. Maşallah her gün 10 saat çalışıyoruz. Bir buçuk saat de yol derken nerdeyse 12 saat koşuşturma içindeyiz. Maaşlar derseniz ay sonuna varmadan cepler boşalıyor. Hele bir de yılsonuna doğru vergi dilimleri artınca hesabı denkleştirmek için mecburen fazla mesaiye kalıyoruz.
O günün sonunda zar zor eve gelmiştim. Yemek, çoluk çocuk derken yorucu bir günün ardından televizyon karşısında haberlere bir göz atayım dedim. İzlenecek pek bir haber de yoktu. Biliyorsunuz hep aynı adamın yüksek tonlu konuşmaları var. Bilindiği gibi metal işçileri olarak ciddi bir sürecin içindeyiz. MESS ile görüşmeler başladı. Taslaklar, rakamlar, kıdem farkları, seyyanen mi yüzdelikle mi derken kafa balon gibiydi. Bir süre sonra dalmışım.
Fabrikada bazıları kaygıyla “greve çıkılacak mı?” diye soruyormuş. Ne diyeyim bu tip sorular canımızı sıkıyor. Çünkü toplu iş sözleşmesi sürecinde işveren ile onca görüşmeye, pazarlığa rağmen anlaşma sağlanamamış, patron “vermem de vermem” demişti. Tüm görüşmeleri işçi arkadaşlara aktarmıştık, patronun tavrının uzlaşmaz olduğunu arkadaşlar biliyor. Patron biz işçilerin nasıl geçindiğinden bihaber “vermem de vermem” diye tutturmuş. Sanki bizim patron Mars’ta biz Gebze’de yaşıyoruz, mecburi ortak buluşma noktamız ise fabrika! Adamın yapılan zamlardan, enflasyondan, kiralardan haberi yok. Üstelik yasalardaki onca engelleyici prosedürü aşmış ve grevden önceki güne gelip dayanmıştık. Artık bu safhaya gelmişken gevezelik sayılacak gereksiz sorular insanı biraz da öfkelendiriyor.
Hayır. Karamsarlığa kapılmayın, durum o kadar da kötü değil. Çünkü bu konuda tecrübeliyiz. Böyle meşakkatli zamanlarda işçi arkadaşların bazılarından bu tip gereksiz laflar duyarsınız. Bir kısım, sürecin nasıl işleyeceğini bilemeyen deneyimsiz işçi dışında büyük çoğunluk moralli ve haklı olduğunun bilincinde. Akşam iş çıkışı sonrasında sendikal çalışmayı canla başla birlikte yürüttüğümüz arkadaşlarımızla, yani komitemizle bir araya geldik. Durumu enine boyuna değerlendirdik. Ulaşılan sonuç bizlerin göğsünü kabartıyor, tüm bölümlerden gelen haberler son derece olumlu. Hatta birkaçı ile bazı sorunlarımızın olduğu kaynak hatları ve mil imalat bölümü de dâhil diğer bölümlerde çalışan arkadaşlarımız kararlı ve inançlılar. İşçilerimiz greve çıkmanın artık şart olduğundan, patronun burnunu sürtmek gerektiğinden eminler. Hatta bazı genç işçiler de acemiliklerine rağmen “patron çok şımarık, neyine güveniyor, biz bunu bu kadar şımartmayacaktık, adam neredeyse tepemize çıkacak” diye konuşuyorlarmış. Belli ki TİS süreci genç işçi arkadaşlarımızı da olgunlaştırıyor. Toplantılarımızda herkes aklından geçenleri rahatça konuştu. Sona doğru konuşma sırası bana geldi. Çok mutluyum, çünkü toplantıda bulunan arkadaşlarla daha önce sendikalı olmak için nice işler yapmıştık, beraber birçok badireler atlatmıştık. Şimdi süreç gelip greve dayanmıştı. Söylenecek söz, verilecek cevap belliydi. Şunları söyledim:
“Arkadaşlar! Borcu olmayan işçi var mı? İşçilerin derdi dağ oldu, altında eziliyoruz. Artık yetti. İşçi hem alın teri dökecek, çalışacak hem de yoksullaşacak. Böyle bir saçmalığın izahını kim yapabilir? Sorunu da çareyi de başka bir yerde aramayalım. Bu mesele bizimle patronlar arasında. Biliyorsunuz patronların kasaları bize ödenmeyen paralarla dolu. Doymuyorlar. Bunu bilmeyen var mı? Asla şüpheye düşmeyelim, haklı olan biziz! Hakkımızı, onlara mı bırakacağız? Bu yoldan dönecek miyiz?” diye konuştum, kısa bir sessizlikten sonra ortalık bayram yeri oldu.
Sabah greve çıkacaktık. İşçiler olarak işyerinin servisini kullanmayıp, kendi imkânlarımızla organize sanayinin girişine gelecektik. Buradan sloganlar eşliğinde fabrikamızın önüne yürüme kararı almıştık. Buluşma noktasına gitmek için sabah 06.05’de yola çıktım. Evim ile işyeri arası yaklaşık 25 kilometreydi. Minibüste, heyecanımı yenmek için kendi kendime türlü şeyler yaptım, hatta içimden birkaç slogan attım fakat yine de heyecanımı belli etmemeyi başaramadım. Aylardır bu günlere hazırlanıyorduk. Hakkımızı vermekte ayak direyen patronu yasadan gelen haklarımızı kullanarak yola getirmek için çıkacağımız grevde ilk gün gelip çatmıştı. Önce dolmuş, sonrasında da tabanlarımı kullanarak saat 07.30 civarında organize sanayinin girişine vardım.
Fakat buluşma noktası bomboştu. Daha dün karar almıştık. Arkadaşların hiç biri sanayinin kapısında yoktu. Bu duruma hiç anlam veremedim, bir tuhaflık vardı. Hâlbuki dün, sanayinin önünde buluşup pankartlarımızı açıp hep beraber sloganlarla fabrikanın önüne yürüyelim demiştik. Kafamda bin bir soru dolaşırken uzaktan uğultu halinde fabrikamızın önünden geldiğini tahmin ettiğim belli belirsiz davul sesleri duydum. Acaba saati karıştırmış ve geç mi kalmıştım? Galiba arkadaşlar beni beklemeden grev halayına başlamışlar diye düşündüm. Biran önce ben de aralarına katılmalıyım dedim, hızlandım. Koşar adımlarla fabrikanın önüne geldim. O da ne?
Davulcuda bir tuhaflık vardı, halayı çekenler ise bizim işçi arkadaşlar değil, patron ve müdürlerdi. Gözlerime inanamamıştım. Tam bir saçmalık, bu nasıl olur diye düşündüm. Üstelik gıcır gıcır takım elbiseleri, parlak ayakkabıları içinde omuz omuza, sevinçle bağıra çağıra halay çekiyorlardı. Ara ara hep beraber “patronlar hükümet omuz omuza” diye slogan atıyorlardı. Üstelik bir de fabrikanın kapısına büyük lacivert bir pankart asmışlar. Pankartın üzerinde koca harflerle “Bu Ülkede OHAL Var” diye yazıyor. Pankartın altında devletin resmi mühürü, Cumhurbaşkanı ve bakanların imzaları var. Kendi kendime “ne oluyor arkadaş?” dedim. Bu ne biçim iş, böyle şey mi olur demeye kalmadı bizim bölümden Hüseyin kan ter içinde koşarak yanıma geldi. “OHAL kararnamesiyle grevimiz yasaklanmış, mili güvenliği bozuyormuşuz” dedi. Ekledi “abi bunca emek, bunca hazırlık boşa mı gidecek, ne yapacağız?” diye sordu. İçimden “Allah kahretsin, nereden çıktı şimdi bu?” diye düşündüm. Kalbim hızla çarpıyor, öfke bir yandan kan ter içinde Hüseyin’e ve diğer arkadaşlara ne diyeceğimi düşünmek diğer yandan, fena halde gerilmiştim. Ne yapmak, nasıl yapmak lazım telaşıyla gerildikçe daha fazla gerildim, sanki bir karabasanın içindeydim. Patlamak üzereydim. Neleri hesap edemedik, neleri eksik bıraktık diye düşünürken, kulağıma derin ve sevecen bir ses geldi:
-Mustafaaa, uyan işe geç kalacaksın. Hadi canım uyan artık.
-Ne, işe geç mi kalacağım?
-Evet canım, hadi kalk duymuyor musun saat çalıyor, çabuk ol.
Kulaklarıma inanamadım. Aman Allahım gördüklerim rüyaymış. İçime bir rahatlama geldi, sevindim. Neyse ki hükümet grevimizi yasaklamamış. Ama ya yarın?
- MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi İmzalandı
- Greve Hazırlanırken Sohbetler
- Birleşik Metal-İş’ten Grev Kararı: Metal İşçileri Greve Hazır!
- Metal İşçilerinin MESS’i Protesto Eylemleri Sürüyor
- Ay Sonunu Bırak, Ortasını Getiremiyoruz!
- Metal İşçileri Greve Hazırlanıyor
- Metal İşçileri Çorlu’da Haykırdı: Greve Hazırız!
- Metal İşçilerinin Eylemleri Devam Ediyor
- Metal İşçisiyiz, MESS’in Dayatmalarına Boyun Eğmiyoruz!
- MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi Kimleri İlgilendirir?
- Hak Gasplarına Karşı İşçi Mücadeleleri
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /1
- Seyahat, Hayat Pahalılığı ve MESS Sözleşmeleri!
- 1977 MESS Grevine Güç Katan Emekçi Kadınlar
- Bu Pahalılıkta Davut Abi’yi Neden Misafir Ediyoruz?
- Birleşik Metal-İş: Metal İşçileri Mücadele Ateşini Yaktı!
- MESS’e Karşı Birliğimizi Güçlendirelim!
- MESS Dayatmalarına Birlikte Karşı Duralım!
- Birleşik Metal-İş Üyesi İşçiler MESS Dayatmalarına Direniyor
Son Eklenenler
- Zafer Açıkgözoğlu, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde taşeron olarak çalışan 26 yaşında gencecik bir işçiydi. Henüz 1 aylık işçi olduğu hastanede altyapı eksikliği yüzünden patlayan kanalizasyonda temizlik yapması istendi. İtiraz...
- Geçenlerde işe giderken serviste yine hayat pahalılığından, geçinememekten sohbet açıldı. Bir arkadaşım Türkiye’de milyonlarca göçmen olduğunu söyleyerek şöyle dedi: “6 milyon Suriyeli varsa bu her gün 6 milyon ekmek çıkması anlamına gelir. Ya da 6...
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...