Buradasınız
Patronların “Naturası” Böyle!
Kartal’dan bir işçi
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, gazetecilerin ekonomi müdürleriyle yaptığı bilgilendirme toplantısında, lastik sektöründeki sendikal örgütlenmeden, işçilik maliyetinden ve grevden yakınmış. Kısa zaman önce greve çıkan lastik işçilerinden öcünü alırcasına sınıf kinini kusmuş. Sabancı’ya göre patronlar büyümek istiyor, fakat işçiler buna engel oluyorlar!
Gözü kârdan başka bir şey görmeyen Güler Sabancı, “sendika olmasa sektörün iki kat daha fazla büyüyeceğini” söylemiş. Yüksek maliyetler yüzünden Goodyear’ın Polonya’da, Pirelli’nin ise Romanya’da üretim yaptığını ve büyüdüğünü söyleyen Sabancı, “sendikanın bu gerçekten ağır şartları olmasa Türkiye’de mevcut lastik sektörünün iki katı bir sektör yaratabilirdik” demiş. Sermayedarlar dikensiz gül bahçesi istiyor ve sendikaya bile tahammül edemiyorlar.
Güler Sabancı, konuşmasına lastik sektöründeki işçilik maliyetlerinin çok yüksek olduğundan yakınarak devam etmiş. Türkiye’de bir lastik işçisinin yıllık maliyetinin 47 bin 500 dolar olduğunu, ama Mısır’da bir işçinin yıllık maliyetinin 5 bin dolara karşılık geldiğini ifade etmiş. Türkiye’de işçilere verilen ücreti çok gören bu Hanım Sabancı, nedense, işçilerin sırtından kazandıklarını ve sömürü oranını açıklamaktan kaçınıyor! İşçilerin işsizlik fonuna göz koyduklarına, devletten aldıkları teşviklere, işçilerin sigorta ve emeklilik haklarına nasıl saldırdıklarına ise hiç değinmiyor.
Güler Sabancı, “yeni işe giren bir işçinin 6 ay sonra 20 yıllık işçiyle aynı maaşı aldığından” da şikâyetçi olmuş. Aynı işi yapan işçileri bölmek, eski-yeni işçi ayrımlarıyla işçileri birbirine düşürmek istiyorlar patronlar. İşçilerin ücretlerini farklılaştırarak sınıf içerisine kast sistemi sokmak ve var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirmek istiyorlar. Esasında Sabancı’nın niyeti 20 yıllık işçinin ücretini 6 aylık işçinin ücretinin düzeyine düşürmektir!
Güler Sabancı “10 günlük kısa bir grev yaşadıklarını, her iki yılda bir sendika ile grev gerginliğine alıştıklarını” belirtmiş. Grev düşmanı patronlar önceki grevleri hükümet kararlarıyla yasakladıklarını açıklamıyorlar elbette. Son 10 günlük grevde de işçilere baskı uyguladıklarını, greve çıkarlarsa fabrikayı kapatacaklarını, başka ülkeye taşıyacaklarını söylediklerini de dillendirmiyorlar. Sendika bürokratlarıyla nasıl anlaştıklarını, olmadı hükümetleri nasıl devreye sokup grevleri ertelettiklerini de açıklamıyorlar.
Sabancı, gazetecilere, Japon ortaklarına “gelin fabrikayı Mısır’a taşıyalım” diye öneride bulunduğunu da söylemiş. Sırası gelince en kahraman milliyetçi kesilen patronlarımızın, işçilik maliyeti, sendika ve grev söz konusu olunca, milliyetçilikleri “teferruattan ibaret” kalmış. Örgütlenmenin henüz geri olduğu ve ucuz işçiliğin yaygın olduğu yerlere fabrikaları taşıyarak çok daha fazla kâr etmek varken, millet aç, işsiz kalmış patronların umurunda mı? Değil elbet! Milliyetçilik zehrini işçilere zerk eden patronlar, kendi çıkarları söz konusu olunca olaylara sermayenin uluslararası gözüyle bakmayı pek iyi bilirler. Ama bilsinler ki, işçilerin vatanı bütün dünyadır ve çıkarları tüm dünyadaki işçilerin çıkarlarıyla ortaktır.
Güler Sabancı’nın aktardığına göre Sakıp Ağa, ta 50’li yıllarda demiş ki “bu sektörün naturası böyle”. Yani bu sektörün doğasında var olan kalifiye işçilik ve ağır çalışma koşulları nedeniyle işçilerin sendikalaşma mücadelesinin engellenemeyeceği gerçeğini vurgulamış ilk kuruluş yıllarında. Biz de cevaben diyoruz ki “patronların naturası böyledir” işte. Daha çok kâr peşinde koşarlar, işçiler ve toplum onların umurlarında değildir. İşçilerin örgütlenmesine en ufak bir tahammül göstermezler. Her fırsatta böl-parçala-yönet taktiği uygularlar. Grevden ödleri kopar. Ülkeden ülkeye kaçtıkça kurtulacaklarını sanırlar. Kadın da olsa erkek de olsa hepsinin “naturası” aynıdır. Ama bilmezler mi? İşçilerin de bir “naturası” vardır, o “natura” ki kendini örgütlülük, bilinçlenme, mücadele ve dayanışma olarak kendini dışa vurur. Patronlar ne yaparlarsa yapsınlar, nereye kaçarlarsa kaçsınlar, gittikleri her ülkede, er ya da geç işçilerin “naturası”na çarpacaklardır!
Tersane İşçileri Cahil mi?
Liman İşçileriyle Dayanışma Etkinliği
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
- İstanbul’da Yaşam: Deniz Kıyısında Deniz Görememek!
- Bruno’nun Fikri, Benim Fikrim, Senin Fikrin…
Son Eklenenler
- Yıllık ücretli izinler çalıştığımız her bir yılın karşılığında biz işçilere tanınmış yasal bir haktır. Bu hakkı bütün bir yılın yorgunluğunu atmak için genelde yaz aylarında kullanmayı tercih ederiz. Kimimiz köyüne gider ailesine yardımcı olmak için...
- Fernas Madencilik işçileri direnişin 30. gününde Ankara’ya yürüyüş başlattı. Madenciler TBMM açıldığında Ankara’da haklı taleplerini bir kez daha duyurmayı planlıyorlar. CHP yönetimindeki Ankara Çankaya Belediyesi Çankaya Evleri’nde taşeron şirket...
- Siyasi iktidar, sefalete mahkûm ettiği emeklilerin kamu bütçesine çok büyük bir yük olduğunu iddia ediyor, zam taleplerini görmezden geliyor. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi “EYT demek geleceğin kaynaklarını bugünden tüketmek...
- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Türkiye’de iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin 2023 yılı istatistiklerini 4 Eylülde açıkladı. SGK’nın açıkladığı veriler ilk kez, İSİG Meclisi’nin açıkladığı iş cinayeti sayısını aştı. İSİG Meclisi verilerine göre...
- Sevgili işçi kardeşlerim ve işçi çocukları, söyleyeceklerimi bizim mahalledeki çocukların kendi ifadeleriyle yani olduğu gibi anlatacağım. Bu çocuklar yani benim onlara seslenişimle gençlerin istek ve taleplerini aşağıda okuyacaksınız. Gençlerle...
- Farklı sektörlerde çalışan bir grup genç UİD-DER’li işçi “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adıyla bir mini belgesel hazırlamış, belgesel UİD-DER Web TV’de yayınlamıştı. UİD-DER, filmleri belgesele konu olan işçi sınıfının...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet!” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 25 Eylülde İstanbul Saraçhane Parkında gerçekleşen işçi buluşmasına DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK yönetim kurulu...
- Türkiye’de işçi mücadelelerine yenileri eklenirken kazanımla sonuçlanan grev ve direnişler de oluyor. Bursa Kemalpaşa’da Eker Süt Ürünleri fabrikasında Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan 3 işçi 23 Eylülde fabrika önünde direnişe...
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi neticesinde yoksulluğun pençesindeki işçi ve emekçilerin öfkesi büyüyor. Sermaye sınıfı ve siyasi iktidar Orta Vadeli Programlarla işçi ve emekçilerin üzerindeki sömürüyü arttırıyor....
- DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık tarafından kaleme alınan “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” kitabı geçtiğimiz aylarda NotaBene yayınlarından çıkmıştı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerine odaklanan, işçi...
- İran’ın Tabas kentinde bulunan bir kömür madeninde 21 Eylülde gaz sıkışması sonucu patlama gerçekleşti. Patlamada en az 51 işçi yaşamını yitirdi, 20’den fazla işçi yaralandı. Göçük altından henüz çıkarılamayan işçiler var. Başkent Tahran’ın 540...
- Son haftalarda ekranlarda ve sosyal medyada 21 Ağustosta kaybolan ve cansız bedeni çuvalla bir dereye atılmış halde bulunan Narin’le ilgili pek çok haber görüyoruz. Özellikle ilk günlerde Narin’in ağlayan annesine dair görüntüler durmaksızın...
- Gençlik yılları insanın kimlik edindiği, ayakları üzerinde durmaya başladığı yıllardır. Genç insan heyecan, enerji, coşku, duyarlılık ve değişim arzusuyla, geleceğe dair umutlarla doludur. Yaşanan her bir olay, edinilen her bir deneyim en canlı ve...