Buradasınız
Mehmet Hoca Bulaşık Yıkıyor, Binlerce Öğretmen Atanmayı Bekliyor
Tuzla’dan bir kadın işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Geçenlerde Kadıköy’e sendikama gideyim dedim. Ama sendikamız o gün erken kapanmış. Sekreterimiz de çıkmış. Oraya gitmek için de biraz aceleyle yürümüştüm. Geri dönüp yürüyecek gücü bulamadım. Bir müddet yakın bir yerde dinleneyim dedim. Sendikanın hemen bitişiğinde, bir restoranın yan tarafındaki bir banka çöktüm. Restoranın mutfağından bir genç arkadaş çıktı. Gelip yanıma oturdu. Kendine sigara molası vermiş. O yanıma oturunca, mutfakta çalışan ve daha önce sendikaya geldiğimde kapıda otururken tanıştığım 60 yaşlarındaki abla da beni görünce uzaktan selamlaştık ve bana sendikadakilerin erken çıktığını söyledi. Bunun üzerine genç arkadaş da dönüp bana “burada sendika mı var?” diye sordu. Ben de kapının üzerindeki tabelayı göstererek tabelanın sendika tabelası olduğunu söyleyince “sabahın köründe geliyorum ve o kadar yoruluyorum ki her gün bu kapıyı görmeme rağmen orada bir sendika olduğunu fark etmemişim” dedi.
Bir hafta önce işe girmiş. Atanamayan bir öğretmen. KPSS’den 78 puan almasına rağmen branşında atanamamış 40 bin kişiden biri olduğunu, sınavı kazanmak gibi bir umudu olmadığını, mezun olur olmaz iş aramaya başladığını anlatmaya başladı:
“Sınav adeta sırat köprüsü. Sınav kazanalım diye değil, kazanmayalım ve kendimizi suçlu hissedelim diye hazırlanıyor. Alan bilgisinin alanla ilgisi yok. Sosyal Bilgiler öğretmenliği mezunuyum. Sınavda çıkan sorular alan bilgisini ölçmüyor, neredeyse Hun imparatorunun ayakkabı numarasını soracak türden. Bilgi düzeyini ölçen bir sınav değil. Ben de artık kararımı verdim. Öğretmenlikten umudumu kestim. Kriz de bastırınca ne iş olsa yaparım dedim ve bu mutfakta iş buldum. Bize bu yapılanlar öyle büyük bir haksızlık ki anlatamam. Birçok arkadaşım mezun olduktan sonra asker ya da polis olmak zorunda kalıyor. Sırf kurumlar arası geçişten yararlanıp eninde sonunda öğretmen olabilmek için. Ve bu yüzden canından bile olabiliyor. Ne gereği var bunların yaşanmasına? Öğretmenliği hak etmek için bu kadar çile çekmemize gerek var mı? Çok kızgın ve öfkeliyim hükümete. Bize böyle bir hayatı nasıl reva görüyorlar, anlamıyorum”
Neden sonra birdenbire “sendikalar ne yapıyor, sendikalar insanların hak sahibi olmasında gerçekten işe yarıyor mu?” diye sordu. “Sen tam olarak ne biliyorsun sendikalar hakkında?” diye sorarak başladım ve onun yaşındaki genç bir işçinin ne bildiğini merak ettim açıkçası. “Aslında üniversitede bize sendikaları da anlattılar ama pek olumlu bir şey oluşmadı kafamda. Genelde insanlar sendikaları başına bela olacak bir yer olarak biliyor” dedi.
“Mehmet hadi mutfağa, çok fazla mola verdin” sesi sohbetimizi böler gibi olsa da Mehmet hemen bırakıp gitmek istemedi. Banktan kalkacakmış gibi oturarak sohbeti sürdürmeye devam etti. “Bize üniversitede sendikayı doğru anlatmadıklarını düşünüyorum. Toplumda sendikalılık sürekli kötüleniyor. Ama insanlar sendikalı olsa, kendi aramızda birlik olsak, bu sorunları yaşar mıydık diye soruyorum sürekli” diye ekledi.
“İnsanlar örgütlü olmaktan korktukları için bunca sorun yaşanmıyor mu?” diye başladım ve aslında yaşadığı sorunun temel nedenlerinden birini konuşmuş olduk. İnsanların birlik olduklarında, birlikte haklarını aradıklarında, sorunlara karşı tepki verdiklerinde bu sorunların yaşanmayacağından bahsettiğimde iç geçirerek dinledi.
Mutfakta aşçı ablamızın yardımcıya ihtiyacı olacak ki, gidip gelip kapıdan Mehmet’e basınç yapmaya başladı. Sohbetimiz yine onun çağrısıyla kesildi. “Mehmet hadi mutfağa bulaşıklar seni bekliyor!” Mahcup bir şekilde “ben artık gideyim” deyip ayağa kalktı, benimle tokalaşıp işine döndü.
Mehmet atanamamış yüz binlerce öğretmenden biri. Umutla okuduğu dört yıllık üniversiteden sonra mutfakta bulaşık yıkıyor. Sohbet arasında “ben herhangi bir işi yapmaktan gocunmuyorum, dört yılımı boşuna harcadığıma üzülüyorum. Şimdiki aklım olsa, eninde sonunda herhangi bir işi yapacağımı bilsem onca yıl o kadar masraf yapıp okumazdım” diyen Mehmet gibi yüz binlerce genç, “iyi” bir işi olacağı umuduyla 4 yılını ve aile bütçesinin önemli bir kısmını üniversite adındaki kışlalarda harcıyor. Sonra da aday oldukları eğitim işinde yeterli olmadıkları iddia edilerek yıllarca işsizliğe mahkûm ediliyorlar.
Mehmet de birçok işçi gibi “ben tek başına ne yapabilirim ki, birlikte hareket edecek kimseyi göremiyorum” diyor. Bu düşünceye sahip olduğu için örgütlü davranmak gereğinden kaçıyor. “Keşke birlik olsak, birlikte mücadele etsek, bize reva görülen bu hayatı değiştirsek!” diyor ama felç olmuş bir insan gibi harekete geçmekten korkuyor. Peki, ne olacak herkes Mehmet gibi düşünüp, onun gibi davranınca kim kazanıyor? Tabii ki bize bu hayatı reva görenler, bizim böyle düşünmemizi isteyenler, bizim böyle düşünüp böyle davranmamızda çıkarı olan sermaye sınıfı ve onun temsilcileri! Onlar, biz işçi ve emekçileri susturmak, sindirmek istiyorlar. Bizim birbirimize güvenimizi kırmak, mücadele edersek sorunlarımızı çözeceğimize olan inancımızı yok etmek istiyorlar. Biz onların istediği gibi davranınca da elimizdeki tüm haklar geri alınıyor, açlığımız büyüyor, geleceğimiz kararıyor. Yani onların istediği gibi olunca, sorunlarımız çözülmüyor. O zaman sorunlarımızı daha fazla büyütmeden, sorunların altında daha fazla ezilmeden, hayata küsmeden yapacağımız tek bir şey var: İşçi kardeşlerimizle birlikte hareket etmenin yollarına kafa yormak, işçi örgütlerine katılmak, örgütlü olmak... Çünkü örgütsüzsek hiçbir şey, örgütlüysek her şeyiz!
Yoksullukta Çağ Atlamışız!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Aralık ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1’in biraz üzerinde yükseldiği, yıllık enflasyonunsa azalarak yüzde 44 civarında gerçekleştiği açıklandı. Bu oranlara bakarak enflasyonun hız kestiğine, ücret zamlarının “beklenen enflasyona” göre belirlenip...
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...