Buradasınız
Sağlık Bir Bütündür, Sağlık Çalışanları da Öyle!
Fatih’ten sağlık işçileri

Bizler bir kamu hastanesinde çalışan sağlık işçileri olarak yazıyoruz bu mektubu. Yakın zaman önce UİD-DER çatısı altında İstanbul’un çeşitli hastanelerinden sağlık işçileri olarak bir araya geldik. O güne dair fikirlerimizi, duygularımızı sizlerle paylaşmak istedik. Tüm sektörlerdeki işçi kardeşlerimizle beraber yürüteceğimiz mücadelemizde umudumuzu, inancımızı, azmimizi tazelemesini dileyerek yazdık bu mektubu. Düşündüklerimizi size kısa mektuplar halinde ulaştırmak istedik.
Sağlık işçisi bir kadın: Ben devlet hastanesinde temizlik işi yapan bir kadın işçiyim. Çalıştığımız hastanede birçok sorunla karşılaşıyoruz. Geçen haftalarda sorunlarımızı konuşmak için UİD-DER’de toplandık. Farklı hastanelerden, farklı birimlerden birçok sağlık çalışanı katılmıştı. Sağlık işçileri olarak gördük ki yaşadığımız sorunlar aşağı yukarı aynı. Yani birçoğumuz kendi işimiz dışında işler yapmak zorunda bırakılıyoruz. Yapmak istemeyip karşı çıktığımızda mobbing uygulamalarına maruz kalıyoruz. Yaşadığımız sorunlar aynı olduğuna göre bizlerin sık sık bir araya gelip sorunlarımızı paylaşıp, nasıl çözümler bulabileceğimizi, neler yapabileceğimizi tartışmamız gerekiyor. “Sen şusun, sen busun” demeden birbirimizi dinlememiz ve birlikte çözümler üretmemiz gerekiyor.
Aynı kamu hastanesinden bir kadın işçi: Ben de devlet hastanesinde çalışan bir işçi kadınım. Fabrikada çalışan bir annenin, termik santralde çalışan bir babanın işçi kızıyım. 23 senedir durmadan çalışan, devletin ve patronların ayrı ayrı sömürdüklerinden biriyim. Bizler UİD-DER’de örgütlü işçileriz. Dernekte sağlık çalışanları olarak toplandık, bakalım ne sorunlarımız varmış konuşalım diye, meğer hepimizin sorunları aynıymış. Özelde veya devlette çalışanın dönüp dolaşıp geldiği nokta aynı. Başımızdakilerin tüm derdi de para… İşe gelince bir kişi üç kişilik iş yapsın ama paraya gelince bir kişinin parasını bölelim üç kişiye. Onların umurlarında bile değil o kişinin geçinip geçinemediği. İşlerimiz olmayan işleri zorla yaptırıyorlar. Yapmazsak da sonu belli, hep tehdit! Özel hastanede çalışan bir kadın işçi arkadaşımızın anlattığına göre bir arkadaşını işten çıkarmışlar ve ona tazminat vermemek için beraber çalıştığı başka bir işçiyi yalancı şahit yazdırmışlar. Bununla yetinmeyip patron aldığı villaya mesai saati dışında hastanede çalışan temizlik işçilerini temizlik için götürüyormuş. Hatta çoğu zaman iş hakaret boyutuna kadar varıyor. Onlar işçinin emeğini, sofradaki aşını, eğitimini, sağlığını, huzurunu, ailesiyle geçirdiği zamanı çalan hırsızlardır. Ama şunu unutuyorlar; biz işçiyiz, biz UİD-DER’de örgütlüyüz! Bizi yıldırmak, sömürmek için her şeyi yapabilirler ama asla yenemezler. Şu an sayımız az olabilir ama her birimiz yanımızdaki işçi kardeşimize ulaşırsa bizden çalınanların hesabını sorarız. Bir söz vardır; “su uyur, düşman uyumaz.” Varsın onlar uyuduğumuzu sansın ama örgütlü işçiler uyumaz hele de düşmanları her an tetikte beklerken. Bu mektubu size yazarken ağlayarak yazdım, sonra dönüp dedim ki kendime “yaşasın örgütlü olmak! Yaşasın UİD-DER’li olmak!” Ne mutlu bizlere…
Bir diğer kadın işçi: Kadrolu, sözleşmeli, 3+1 sistemi içinde aynı koşulları yaşayıp, farklı maaşlar alıp, farklı haklara sahibiz. Aynı nöbeti tutup farklı maaşları almak bizler arasında ayrışmalara neden olabiliyor. Bazen o sorunu biz yaşamadığımız için çalışma arkadaşımızın yanında olmuyor, beklediği eli uzatmayıp tek başına mücadele etmesine seyirci kalıyoruz. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyoruz belki de. İşte sağlık işçileri olarak toplandığımızda anladım ki birimlerimiz, koşullarımız farklı da olsa eğer sorunlarımıza beraber çözüm aramazsak kocaman bir çıkışsızlığa düşeriz. Size başka bir örnekten bahsetmek istiyorum. Yakın dönemde işyerinde kıyafetlerimiz değiştirildi. Giymeyenlere tutanak tutulacağı söylendi ve tutuldu. Hastanede olan, çalışan, emek veren bizleriz onlar ise idare katından giyeceğimiz kıyafetleri kendi zevklerine göre seçip değiştiriyorlar. Bunu aklım almıyor. Bunlar bize dayatıldıkça yaptığımız işten soğur hale geldik, neredeyse kimse işine severek gelmiyor. Bu kıyafet değişikliği için yan yana gelip toplanıp biz istemiyoruz diyemedik. Tutanaklar, ayrıştırmalar, mobbing, hakaret ve daha nice yolla baskı altına alınırken yan yana gelip sorunlarımızı konuşamıyoruz. İşte UİD-DER’de bir araya gelmemiz bu yüzden çok önemli. Biz sağlık işçileri birlik olamadığımız için zevklerine göre her şeyi yapabiliyorlar. Eğer örgütlenmezsek böyle devam ederiz ve hiçbir kazancımız olmaz!
Diğer bir işçi: İşveren karşısında işçinin kararlı duruşunun altın kuralından, kendi yaşadığım örneklerle beraber bahsetmek istiyorum. İşveren ve idarecilerin aşağılayıcı, küçümseyici tavırlarıyla otorite sağlamaya çalışmalarına, haksızlıklarına karşı mücadeleyi borç bilen bir işçi kardeşiniz olarak yazdım. İşçiler deyince akla neden hep el pençe divan durmuş profil gelir? Neden “itaat et rahat et” gibi onursuz telkinlerle sindirilmeye maruz kalmıştır? Yaptığımız işler çok mu basit ve değersiz? En çılgın projeleri hayata geçirmek biz işçiler olmadan mümkün mü? Beni en çok üzen olay çalıştığımız işyerinde sendikanın sadece para dağıtan bir yer olduğunu düşünen işçilerin olması. Tüm bu bahsettiklerim size de bunların örgütsüzlüğümüz yüzünden olduğunu düşündürmüyor mu? Baktığımızda işyerimizdeki amirlerimiz, sorumlularımız bize tüzük veya iş kanunu dışında bir şey talep etmediklerini söylerler. Peki, iş kanunu, yönetmelik ve tüzüklere hangimiz ne kadar hâkimiz? Haksızlıklara, hakaretlere karşı mücadele etmenin yolu önce haklarımızı bilmekten geçer. Haklarımızı öğrenmek, arkadaşlarımızla paylaşmak her işçi kardeşimizin görevi olmalıdır. Bu bilinçle yaptığımız işin ne denli önemli olduğunu kavramak, adaletsizliklere karşı bilinçli bir şekilde mücadele etmek, haklarımızı bilmek, sesimizi yükseltmek işçi dayanışmasının ve birlikteliğimizin en temel gereğidir.
Diğer bir sağlık işçisi: Listelerce sorunu konuştuğumuz, paylaştığımız bir günün ardından UİD-DER sayesinde öğrendiklerimiz aynı hastanede çalışan biz sağlık işçilerine ışık tuttu. Biz aynı hastanede farklı birimlerde çalışan, kimimiz mücadele içinde tanışan işçileriz. Yan yana geldik, sohbet ettik ve çalıştığımız işyerinde neler yapabiliriz diye düşündük. Sizlere düşüncelerimizi anlatan mektuplar yazmaya karar verdik. Çalıştığımız yerlerde daha kimlere ulaşabiliriz, bu toplantılarımıza başka hangi arkadaşlarımızı davet edebiliriz diye düşündük. Sendika ile mücadele deneyimi olanlar, zorlukları nasıl aşacağımızı tecrübeleriyle anlattılar. Bizleri ayıranlara karşı birleşebilmenin tek yolu örgütlenmekten geçiyor, bunu yaptığımız toplantıdan sonra daha iyi anladık. Daha dün ayrıştırılan yan yana gelemeyen insanlarken, sohbetimize tat veren işçi dayanışması ve mücadelenin sevinci oldu.
İşçi Dayanışması gazetesinde ve mücadele alanlarında görüşmek dileğiyle!
Bodo Bode İşçileri Direniyor!
- Çare Sınıfımızda ve Örgütlü Mücadelemizde
- “Eşim Öyle Yerlere İzin Vermiyor”
- Hafta Tatili Haktır, Gasp Edilemez!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
Son Eklenenler
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...
- Bombalarla yerle bir edilen Gazze’de artık ne sokak kaldı ne okul ne hastane… Ölüm çok, açlık derin… Açlığın ne olduğunu bilenler, “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” der. Çünkü açlık, insanın canının yavaş yavaş çekilmesidir, gözünün gördüğüne...
- İzmir Gaziemir Serbest Bölgede üretim yapan Digel Tekstil fabrikasında, sendikalı çalışmak istedikleri için işten atılan 15 işçinin direnişi devam ediyor. 14 Ağustosta TEKSİF Ege Bölge Temsilciliğinde, direnişçi işçiler ve sendika temsilcileri bir...
- İsrail devleti, Filistin halkına yönelik saldırılarını sürdürerek savaşın alevlerini büyütmeye devam ediyor. Dünyanın dört bir yanındaki işçi ve emekçiler ise emperyalist savaşa karşı öfkelerini dile getiriyor, savaşın ortasında kalan sınıf...
- Toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan, üreten, hizmet sağlayan, zenginlikleri var eden biz değil miyiz? Aynı sorunlarla boğuşan biz değil miyiz? Çürümeden, yozlaşmadan kurtulmak, nefes almak isteyen biz değil miyiz? Birbirimize ihtiyaç duyan biz...
- KESK, Ağustos ayının ilk haftasında alternatif TİS masası kurarak 2026-2027 Toplu Sözleşmesinde kamu emekçilerinin taleplerini duyurdu. İktidarın ilk zam teklifini açıkladığı gün Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yaparak teklifi protesto etti. 13...
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...