Buradasınız
Yaz Tatili mi Okul Harçlığı mı?
Gebze’den bir lise öğrencisi

Merhaba, ben Kocaeli/Gebze’de yaşıyorum ve 11. sınıf öğrencisiyim. Yaz tatilinde diğer arkadaşlarım gibi ben de çalışmak, okul dönemime harçlık biriktirmek için iş aramaya koyuldum. 18 yaşından küçük olduğum için gittiğim çoğu yerden olumsuz cevap aldım. En sonunda bir dönercide işe girmeyi başardım. Müdürü ilk gördüğüm andan itibaren orada kötü bir deneyim yaşayacağımın farkına varmıştım. Çalışanları sözde disiplin içinde tutma düşüncesiyle sürekli somurtan biriydi. Garson adı altında oraya girmeme rağmen, garsonluk dışında her şeyi yapıyordum. Dükkân temizliği, depoya mal götürmek, müdürün sırtı ağırıyınca ona masaj yapmak gibi durumları örnek gösterebilirim. Daha ikinci günümde, müdür kendi şahsi evine başka bir garsonla beraber buzdolabı taşımamızı istedi. Bunu da mecburi bir şekilde yaptık. Çünkü bazen garsonların yevmiyeleri herhangi bir nedenle kesilebiliyordu. Yani bize verilen zor işlere itiraz etme hakkımız yoktu.
Bize ücret ödedikleri için üzerimizde her türlü hakka sahip olduklarını düşünüyorlardı. Bizden sürekli kendileri gibi “güler yüzlü” olmamız isteniyordu. Ellerimiz sürekli arkada ve dik bir şekilde durmamızı emrediyor, hatta bu istek yemek yerken bile devam ediyordu. 12 saat çalışıyorduk. Kendim için söylemem gerekirse öğlen 12.00’de işe başlayıp gece 24.00’da çıkıyordum. Eve gidip duş alıp temizleniyor, yattığımda ise o yorgunlukla 9-10 saat uyuyor ve uyandığım gibi de işe gidiyordum. Yani sosyal ihtiyaçlarımı giderecek zamanım hiç olmuyordu. Sigortasız çalıştığımız için izin günümüzün parası da kesiliyordu. Bazen üç garsonun işini yapıyorduk. Tek molamız 15-20 dakika süren yemek molasıydı. Yemek dediysem, günde iki kere verilen dürüm döneri kastediyorum. Çalıştığım iki haftalık sürede vücut sağlığım kötü etkilendi. Orada uzun zamanlı çalışanların midesi artık döneri kaldırmıyor. Müdüründen döner ustasına kadar herkes fıtık hastalığından mustarip. Biz geçici işçiler her türlü ağırlığı taşıyorduk.
Bu sürede işçi sınıfının mücadelesinin, dayanışmanın ve örgütlü olmanın ne kadar önemli olduğunun farkına vardım. Çünkü garsonların aralarında “sen benden daha az çalışıyorsun” diye birçok kez kavga ettiklerini gördüm. Fakat hiçbiri “neden bu koşullarda, bu kadar uzun süre çalışıyoruz?” diye düşünmüyorlardı. Çoğu ezilmeye alışmıştı, bu şekilde ezilmeden, acı çekmeden bir yerlere gelemeyeceklerini düşünüyorlardı. Onlara işçi sınıfının dayanışmasını ve örgütlülüğünü anlattığımda saçmaladığımı söyleyenler de oldu, beni dinleyip hak verenler de. Fakat ne kadar kalıcı olabildim orasını bilemiyorum. Ezilen işçi sınıfının hakkını alması dileğiyle...
O Mektubu Okuyunca…
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- Çatalca’ya Bir Ziyaretin Ardından
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- Sınavlar, Gelecek Kaygısı… Çözüm Nerede?
- Nehirler Akmaya, Gençlik Mücadeleye Devam Eder!
- Yaşımız 19…
- UİD-DER’de Çocukların Anlattıkları
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
Son Eklenenler
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...