Buradasınız
Örgütsüzlüğün Yansımaları
Esenyurt’tan bir grup işçi

Uykumuzun dışında geçen tüm zamanımızda gündem koronavirüs. Burjuvazi her koldan korku pompalıyor biz işçilerin üzerine. Korku canlılara has bir duygudur. İnsanın hayatta kalmak için doğal reflekslerinden biridir. Akılla değil daha çok insanın güdüleri ile hareket etmesi olarak tezahür eder. İşte bu nedenledir ki burjuvazi dört koldan kampanyalar yürüterek biz işçilerin korkuları üzerine oynuyor. Hele de işçi sınıfı bu denli örgütsüz olunca burjuvazinin bu tür kampanyaları işçilerin, emekçilerin zihinlerinde daha kolay yer ediyor.
“Evde kalın, dışarı çıkmayın” diyorlar. Peki, soruyoruz size, biz işçiler için mümkün mü bu? Tabii ki değil. Biz çalışmazsak ne faturalarımızı ne kiramızı ödeyebiliriz ne de evimizin diğer ihtiyaçlarını giderebiliriz, kısacası aç kalırız. Zaten burjuvazi bu kadar yaygarayı bizi düşündüğü için koparmıyor. Onların asıl derdi yaşanmakta olan krizin ve acı sonuçlarının üzerini örtmek. İşte bu kapsamda da kendilerini bize kurtarıcı bir melek olarak pazarlıyor bu bezirgânlar. “Hayat eve sığar”, “evde kal Türkiye”, “sosyal mesafe” diyerek bizleri birbirimizden yalıtmak, mücadeleden alıkoymak istiyorlar. Maalesef ki örgütsüz olan işçiler bu tür çağrılara kolayından tav olabiliyor.
Bir örnek paylaşmak istiyoruz. Bir plastik fabrikasında çalışan annesi eve gelince oğul, “sen bir yere dokunma, ben sana kapıları açarım” deyip annesini doğru banyoya gönderiyormuş. Soruyoruz size, asıl hastalıklı olan bu durum değil midir? Ya da her akşam saat 21.00’da sağlık emekçilerini alkışladığımızda sağlık çalışanlarının sorunları ortadan mı kalkıyor? En önemli sorun bizim sınıfımızın olaylar karşısında kendi gerçekliği ile bağdaşmayan tepkiler vermesidir. Bu tür tepkilerin hepsi aslında örgütsüzlüğün yansımalarıdır. Burjuvazi örgütlü ve bir sınıf olarak davranıyor. Biz de kendi sınıfsal çıkarlarımız temelinde olaylara bakmalı ve değerlendirmeliyiz. O zaman burjuvazinin kampanyaları bizi esir alamaz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz.
Hepimiz Aynı Gemide miyiz?
Yalnız Değiliz
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...