Buradasınız
Sağlığımız Onların Umurunda Değil
İzmir’den emekli bir işçi
Yıllardır her sonbaharda grip aşısı yaptırıyordum. 2020’nin Ekim ayının son günlerinde Aile Sağlık Merkezine gittim. Kapının dışında uzun mu uzun bir insan kuyruğa vardı. Kimse birbiriyle konuşmuyordu. Aralarında en az beş adım vardı. Sıra bana gelip de kapıyı açtığımda karşımda ufak tefek, minyon bir hemşire vardı. Ağzında maske, başında siperlik, kocaman, kaynak işçilerinin kullandığına benzer gözlük, ellerinde eldiven, elinde ateş ölçer ve bedenine bayağı büyük gelen bir önlük vardı üzerinde. Grip aşısı yazdırmak istediğimi söyledim. Ya maskeden ve siperlikten ya da başka bir nedenden ne dediğini anlayamadım. Eliyle kapının camındaki yazıyı göstermişti.
“Kanser ve böbrek yetmezliği raporu olanların dışında grip aşısı yazılmıyor” diyen büyük harfleri gördüm. “Doktorla görüşmek istiyorum” dedim. Doktor uzaktan “grip aşısı yok. Sizin yüzünüzden hepimiz Covid-19 oluyoruz” diye bağırdı. Ben de “yıllardır grip aşısı oluyordum. Beni de hesaba katarak sipariş edilen grip aşım hangi boynu kalına yapıldı?” dedim. Kuyrukta bekleyenlerden biri “ya hep bu zavallı kadını kapıya koyuyorlar. Üzülüyorum” diye sitem etti. O an gözümün önüne Gulyabani filmindeki korku sahnesi gelip durmuştu. Yalnız gözleri görünen hemşirenin gözlerini de görememiştim. Gözlerde korku, kaygı ve endişe vardı. Grip aşısını yazdıramadan geri dönmüştüm. Sağlık Bakanlığına grip aşısı raporum olmasına rağmen neden yazılmadığını defalarca ayrıntılı olarak sordum. Ekim ayında yapılması gereken grip aşısını 15 Ocak’ta yazdırabildim.
Covid-19 için Çin’den alınan ve sadece 3 milyon doz gelen aşılara 14 Ocak tarihinde başlandı. İlk aşı Sağlık Bakanı ve adına bilim kurulu dedikleri kişilere yapıldı. Ardından sağlık çalışanlarına yapılmaya başlandı. Erdoğan da aşı oldu aynı gün. Fakat henüz kimseye yapılmadan önce televizyon ekranlarında Alişan ve diğer ünlü kişilerin Covid-19 aşısı olduklarını gördük. Nasrettin Hoca olsa sorardı, aşılama daha yapılmaya başlanmadan, bu ünlü beylerin, bayanların yaptırdığı aşı nerenin aşısı diye… Diğer yandan Çernobil felaketi sonrasında dönemin bakanı Cahit Aral televizyon ekranlarında çay içmişti. Bize “bakın ben de aynı çayı içiyorum. Zinhar bizim çaylarda radyasyon yoktur” diyordu. Cahit Aral kanser olmadı. Ama Karadeniz’de 1986’dan sonra dünyaya gelen çocuklar bile kanser oldu, onlarcası genç yaşlarında öldüler. O tarihten beri Karadeniz’de başta kanser olmak üzere başka hastalıklar arttı. Cahit Aral ise 84 yıl yaşadı, 2011 yılında öldü. Cahit Aral çay içtiğinde, sermayenin medyası “bizden biri” yüz ifadeleriyle “koca bakan çayı keyifle içiyor. Siz de için” demişlerdi. Aynı ikiyüzlü medya Cahit Aral öldüğünde “radyasyondan korkmayan bakan öldü” dediler. Burada yine Nasrettin Hoca olsa bir soru daha sorardı: “Çin’den gelen aşı 3 milyon, biz 83 milyonuz. Hani ahaliye?”
Televizyon ekranlarında şaşalı ve lüks yaşamlarını gözlerimize sokan sosyetik tipleri her gün izliyoruz. Biz onların yediklerini yiyemiyoruz. Onlar havuzlu villalarında, sofralarımızda asla görmediğimiz yemekleri yiyorlar. Biz doğalgaz faturamız az gelsin diye battaniyelere sarılıp otururken, onlar kısa kollu tişörtlerle oturuyorlar. Bu mutlu azınlığa özenme yoksullarda çoktan geride kaldı. Artık bu mutlu azınlığın şaşalı, debdebeli hayatına karşı yoksullarda içten içe sınıf kini birikiyor. Mutlu azınlığın mutluluğu için çalışanlar, açlar, yoksullar yani kısacası o koca milyonların çok büyük bir bölümü kendisine yaşatılanlara karşı kimi zaman isyan etse de, hatta tarihe geçecek sözler öfkeyle ağızlarından dökülse de, örgütsüz oldukları için önüne duvar örülmüş bir su gibi akıp kanalına varamıyor. Tarih ana bize der ki, “bir dön geriye bak. Senin sınıf ataların dizlerinin üzerinde ayağa kalktığında, Roma’da köleler özgürlüğü tanıdı. Paris’te işçiler destan yazdı. Yüzyıllar sessizce akar giderken, Rusya’da çar ve çariçe “böyle gelmiş, böyle gider” rahatlığı içinde altın kaşıklarıyla lüks hayatlarının öylece süreceğini düşünüyorlardı. Çocuklarının da çar olarak tarihte yerini alacağını zannediyorlardı. Ama işte tarih nehri yatak değiştirmiş, o nehir coşmuş, taşmıştı 1917’de. Ne çar kalmıştı ne de çariçe. Bugün için çıkaracak çok ders yok mu?
İşçi Dayanışması 154. Sayı Çıktı!
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Manisa’nın Soma ilçesinde AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’na ait olan Fernas Madencilik’te Bağımsız Maden-İş Sendikasında örgütlenen işçiler, sendikalı oldukları için işten atılan işçilerin işe iadesi, sendikal hakların tanınması ve işçi...
- “En zorlu sürecin önemli bir kısmı geride kaldı. Cumhurbaşkanımız da söyledi. 2025, 2024’ten daha iyi olacak. 2026 da 2025’ten çok daha iyi olacak.” Bu sözler 1,5 yıldır ekonomiyi düze çıkarma bahanesiyle emekçilerin ümüğünü sıkan Maliye Bakanı...
- Filistin Eylem Komitesi’nin çağrısı üzerine sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler “Siyonist saldırganlığa ve Gazze’yi ateşe veren petrol akışına son!” şiarıyla 15 Ekimde, Taksim’de bir araya geldiler. Taksim Tünel Meydanından...
- Sendikalarının aldığı grev kararına ve atılan arkadaşlarının geri alınması talebine coşkuyla sahip çıkan As Plastik işçileri grevlerine devam ediyorlar. Biz de bir grup UİD-DER’li işçi olarak As Plastik işçilerinin grevini ziyarete gittik.
- Zaten zor şartlarda, iş güvencesinden yoksun ve düşük ücretlere çalışan biz işçiler her fırsatta patronların ve iktidarın hedefi haline geliyoruz. İstanbul Ticaret Odası Başkanının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a sunduğu talepler...
- İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaşın ve katliamın birinci yılı geride kalırken dünya meydanları emekçilerin “emperyalist savaşa hayır” sloganıyla yankılanmaya devam ediyor. İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü savaşın alevleri yeni bölgelere...
- Sendikalaştıkları için işten atılan ve buna karşı 89 gündür direnen Polonez işçileri, İstanbul’un çeşitli merkezlerinde gerçekleştirdikleri basın açıklamalarıyla Polonez ürünlerine boykot çağrısı yaptı. İstanbul’da Marmara Park AVM, Kadıköy İskele...
- Bir kadın olarak grevde olmaktan, hakkımı beraber çalıştığım işçi arkadaşlarımla birlikte aramaktan gurur duyuyorum. Grev çadırında beklerken, çadırımızın önünden sanayide bulunan farklı fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlar geçiyor. Kimisi bizlere...
- Geçtiğimiz haftalarda Kocaeli’nde düzenlenen “İnsan Hakları Eğitim Kampı”nda gençlerle bir araya gelen Bilal Erdoğan’ın konuşması dikkat çekiciydi doğrusu. Geçen yıl 2023 genel seçimlerinden hemen önce sanki bir lütufmuş gibi yasalaştırılan EYT...
- Egemenler ve onların siyasetçileri suçu ve suçluyu tanımlarken de, adaletten bahsederken de “hukuk devleti” diye bir kavram kullanıyorlar. “Bu ülkede hukuk var” lafını dillerinden düşürmüyorlar. Onların iddiasına göre hukuk büyük sermaye sahibi...
- İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım bir yılı geride bıraktı. İsrail devleti milyonlarca insanın tepesine bombalar yağdırıyor. Geçtiğimiz bir yılda yarısı kadın ve çocuk olmak üzere 40 binden fazla insan katledildi. Bugün ise İsrail’in saldırıları...
- 28 Ağustostan 11 Eylüle kadar her gün grev çadırına gittim. Annemin fabrika önünde direniş yapması beni çok gururlandırıyor. Annem 47 yaşında, ben ise 11 yaşındayım. Grev alanından çok şey öğreniyoruz, bu durum hem beni mutlu ediyor hem de annemi....
- DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık, NotaBene yayınlarından çıkan “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” kitabı vesilesiyle 22 Eylülde UİD-DER’in konuğu oldu, kitap üzerine güzel bir söyleşi gerçekleştirildi. Ortadoğu ve...