Buradasınız
Sefaköy'de İşçilerle 1 Mayıs Üzerine Söyleşi
Derneğimiz 1 Mayıs hazırlıklarını sürdürüyor. Sanayi alanlarında ve mahallelerde işçilere İşçi Dayanışması bültenimizi ve 1 Mayıs’a dönük bildirilerimiz ulaştırıyor, afişlerimizi asıyor ve etkinlikler düzenliyoruz. 17 Nisanda Sefaköy’de 1 Mayıs üzerine yaptığımız ekinliğe katılan Kıraç bölgesinde ve diğer bölgelerde çalışan işçilerle ağır çalışma koşulları, uzayan iş saatleri ve 1 Mayıs üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
UİD-DER: Bilim ve teknoloji gelişiyor, daha çok işi daha kısa zamanda yapıyoruz. Ama bizim çalışma koşullarımız ağırlaşıyor. Çalışma temposu alabildiğine hızlandırılıyor, eskiden iki üç işçinin yaptığı işi artık bir işçi yapıyor. Sizin işyerinizde durum nedir, bu ağır çalışma koşullarına nasıl dur denebilir?
Birinci İşçi: Ben 23 yaşındayım, 2 aydır Alp Plus’ta çalışıyorum. Arçelik, Beko gibi markaların parçalarını üretiyoruz. Benim yaptığım işi normalde 2 kişinin yapması lazım. Bu bizi çok yoruyor. Çok emek harcıyoruz, çok ter akıtıyoruz ama karşılığını alamıyoruz. Buna karşı çıkmalıyız. 1 Mayıs’ta bu soruna karşı da birleşmeli, işçi dayanışması göstermeliyiz.
İkinci İşçi: Ben 28 yaşındayım, Sütaş bayiinde çalışıyorum. Yaklaşık 15-18 saat çalışıyorum. Primle çalışıyoruz. İşimiz 10 saatle sınırlanmıyor. Daha çok kazanmak için daha fazla çalışmak zorunda kalıyoruz. Az çalıştığımızda ise asgari ücretin altına düşebiliyor kazancımız. Bizim çok çalışma nedenimiz budur.
Üçüncü İşçi: 22 yaşındayım. 4 yıldır çorap fabrikasında çalışıyorum. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin mutlaka işçilerin emeğine ihtiyaçları var. Daha az ücret vermek için 1 kişiye çok fazla iş yüklüyorlar.
Dördüncü İşçi: 23 yaşındayım, Gez Deri’de çalışıyorum. Gezer fabrikası yan yana 2 binadan oluşuyor ve yaklaşık 2 bin işçi çalışıyor. Bizim orada yaklaşık 10 bölüm var. Değişik işler yapan bu bölümlerde eksik eleman olduğunda, patron işçi almak yerine bölümlerden takviye yapıyor. Hâlbuki patron her birimize bu kadar yüklenmek yerine yeni işçiler alabilir. Ama patron daha çok kazanmak istiyor. Bunun için de her fırsatta tasarruf yapıyor. Yemeğimizden, ücretlerimizden, sosyal haklarımızdan her şeyimizden kısıyor. Asgari ücret bile alamıyoruz. Aldığımız ücret yaklaşık 600 TL. Saat ücretiyle çalışıyoruz. Asgari ücretin altına düşüyor maaşlarımız. Çok fazla iş kazası yaşanıyor. Teknoloji gelişti ama iş kazalarının önlenebilmesi için alınabilecek önlemler alınmıyor. Teknoloji pahalı, bizim yaşamlarımız ucuz geliyor patrona.
Beşinci İşçi: Yaklaşık 2 aydır havaalanında çalışıyorum. Bizim işyerimizde de devamlı bir işçi açığı var. Çalışma süreleri, koşullar ve karşılığında ödenen ücretler kimseyi tatmin edecek durumda değil.
UİD-DER: Çalışma saatleri fazla mesailerle birlikte fiilen 12 saate çıkartıldı. Ailemize ve arkadaşlarımıza zaman ayıramıyoruz. Sosyal etkinliklere katılamıyoruz. Patronlar işçileri makine gibi görüyorlar. Sizce işçiler makine mi? Uzun çalışma saatlerine karşı ne yapmak gerekiyor?
Birinci İşçi: Biz makine değiliz. Çok seri çalışıyorsak, makinenin bir parçası gibi olduysak da biz robot değiliz ki sürekli üretim yapalım. Bir insanın 8 saat çalışma hakkı vardır, 8 saat uyuma, 8 saat de gezme, eğlenme. Bu vakti biz kendimize ayıramıyoruz. Bize 12 saat çalışacaksınız diyorlar. Bize zorunlu olduğumuzu hissettirmeye çalışıyorlar. Ama bu devir değişmeli artık. Birlikten kuvvet doğar. Birlik olursak başarırız bence. Ama herkes bir yana çekilirse, kimse kimseye destek olmazsa yerimizde sayarız.
İkinci İşçi: Ancak komple iş bırakırsak firmaların verdiği ücretler, primler yükselebilir. Bizim çalışma şartlarımız ancak böyle iyileşebilir. Başka türlü bir şeyin değişeceğini zannetmiyorum. Belki 1 gün, belki 1 hafta çalışmazsak o zaman patronlar da mecburen koşulları iyileştirmek zorunda kalır.
Üçüncü İşçi: Ben 08.00-18.00 arası çalıyorum ve Cumartesi günleri de akşama kadar çalışıyoruz. Sadece Pazar günümüz kalıyor, hiçbir yere çıkma fırsatımız olmuyor. Bunlar bizi çok zorluyor.
Dördüncü İşçi: Ben Kıraç bölgesinde çalışıyorum. Orada sendikalı işyeri yok denecek kadar az. İrili ufaklı yüzlerce fabrika var o bölgede, ama sadece 2 tanesinde sendika var. Bu fabrikaların çoğu da 12 saat çalıştırıyor. 4 saat fazla çalışıyoruz ama sadece 1,5 saatimiz fazla mesai sayılıyor. Yemek molamızı bile fazla mesaiden kesiyorlar. Bizim fabrikada hiç bayan çalışmıyor. 12 saat çalışmaktan da beynimiz öyle bir hâl almış ki… Arkadaşlardan biri bir gün eve gittiğinde balkona çıkıyor ve sigara yakıyor. Karşı balkondan ona baktığını sandığı bir kızla yaklaşık 10-15 dakika bakışıyorlar. Ona kaş-göz hareketi yapıyor, saçını düzeltiyor… Karşıdan hiç tepki gelmeyince daha dikkatli bakıyor. 10-15 dakika sonra karşı balkonda duranın bir kız değil, üzerine elbise atılmış bir sandalye olduğunu fark ediyor. Biz buna gülüyoruz, ama ne kadar acı değil mi? O kadar fazla çalıştırılıyoruz ki bilincimizi de kaybediyoruz zamanla. Rüyalarımızda bile çalışıyoruz artık, hayatımızın çoğu fabrikalarda geçtiği için.
Beşinci İşçi: Makine değiliz sonuçta. Ama bizi makine olarak görüyorlar, araç olarak görüyorlar, bir şekilde bizim emeğimizi sömürmüş oluyorlar. Bunun düzeltilmesi insanların bir şekilde bilinçlenmesi ve bu gidişe bir dur demesiyle mümkün.
UİD-DER: Etkinliğimizde yapılan sunumu siz de dinlediniz. İşçi atalarımız 12-14 saatlik çalışma saatlerine karşı mücadele vermişler. 8 saatlik işgününü patronlara zorla kabul ettirmişler. 1 Mayıs bu mücadelenin sembolü olarak doğmuş. Etkinliğimize katılmadan önce 1 Mayıs’ın anlamını biliyor muydunuz?
Birinci İşçi: Bilmiyordum. Ama bugün buraya geldim, konuşmaları gördüm, işçilerin birbiriyle dayanışmasını, birbirlerine sevgi ve saygılarını gördüm. Bence 1 Mayıs çok güzel. Atalarımız bu mücadeleyi boşuna vermemiş demek ki. Bizler gençsek, insansak eğer, birbirimize daha çok destek olmalı ve bu mücadeleyi güzel yerlere götürmeliyiz.
İkinci İşçi: Yüzeysel olarak biliyordum. Yani 1 Mayıs’ın işçi bayramı olduğunu biliyordum ama içeriğini, detaylarını bilmiyordum. Bu tarz bir yere gelmeden, katılmadan bilemiyorsun. Kesinlikle yararı oldu.
Üçüncü İşçi: Televizyondan yansıdığı kadarını biliyordum. Polislerin oraya katılan işçilere yaptıklarını görüyordum. 1 Mayıs’ı iyi değil kötü bir şeymiş gibi anlıyordum. Ama öyle değilmiş. Çok güzel bir şeymiş. İşçilerin birlikte olmasıymış, haklarını aramasıymış. Bu konuda bilgilendim burada.
Dördüncü İşçi: Ben UİD-DER’le tanışmadan önce 1 Mayıs’ı “ortalığı karıştıran teröristler, camları kıran, polise taş atan vatan hainleri” sıfatları ile anımsıyorum. Televizyon görüntüleri, bu lafları kullanmasalar da bunları anlamamıza yol açıyordu. 1 Mayıs’ın gerçek anlamını UİD-DER’in çalışmalarına katılmaya başladığımda anladım. 1 Mayıs 1886’da kazanılmış hakları yaşatmak lazım, daha fazlasını kazanmak lazım.
Beşinci İşçi: Evet öncesinde biliyordum, okumuştum, gittiğim de oldu. İnsanların emeğinin karşılığını talep ettikleri, birlik oldukları gündür 1 Mayıs.
UİD-DER: Biz işçiler ancak birleşirsek bir güç haline gelebiliriz, güç olmadan patronların karşısına dikilemeyiz. 1 Mayıs’ta taleplerimizi haykıracağız. Taleplerimizi daha güçlü haykırmak için işçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü olan 1 Mayıs’a daha güçlü bir şekilde katılmak gerekiyor. 1 Mayıs’a katılacak mısınız? 1 Mayıs mitingine daha çok sayıda işçiyi ve emekçiyi katabilmek için siz de işyerinde ve mahallenizde çalışma yapıyor musunuz?
Birinci İşçi: 1 Mayıs’a katılacağım ve desteğimi de sonuna kadar vereceğim. İlk defa UİD-DER’e geldim, arkadaşlarımı da buraya çağıracağım. 1 Mayıs’a yanımda hiç olmazsa 1 kişi getirebileceğimi düşünüyorum.
İkinci İşçi: 1 Mayıs’a bir aksilik olmazsa UİD-DER’le katılacağım. Daha önce başkalarını da çağırmak gibi bir düşüncem olmadı ama bundan sonra düşüneceğim. En azından birkaç kişiyi getirebilirim.
Üçüncü İşçi: İnşallah katılacağım. Arkadaşlarımı çağırıyorum, gelmelerini istiyorum ve davet ediyorum. UİD-DER’le katılacağım, en az 3-4 kişiyi getireceğim.
Dördüncü İşçi: İşyerimden, mahallemden, çeşitli işçi mahallelerinden ve fabrikalardan işçi arkadaşları UİD-DER kortejine çağırıyorum. Hedefim 30, en az 15 kişi getirebileceğimi düşünüyorum.
Beşinci İşçi: 1 Mayıs’a katılacağım. Bugün etkinliğinize katıldım. Sizle birlikte, UİD-DER’le birlikte katılmak isterim. Arkadaşlarımı da götüreceğim. Hedefim herkes.
UİD-DER: 1 Mayıs günü hep birlikte UİD-DER kortejinde, kol kola, omuz omuza gücümüzü büyütmek üzere… Çok teşekkür ediyoruz.
1 Mayıs’ta UİD-DER Saflarına
Ankara’da Sağlık Çalışanlarının Grevi
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı yıllık enflasyonunu yüzde 44,38, 12 aylık ortalama enflasyonu ise yüzde 58,51 olarak açıkladı. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyon ise yüzde 15,75...
- Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, 3 Ocakta basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ve Harb-İş üyesi işçilerin yaşadıkları ekonomik...
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...