Buradasınız
Susturamayacaksınız!
Ankara’dan UİD-DER’li kadınlar
Biz de anayız, ablayız. Fakat ne fark eder ki? 21 yaşında gencecik bir kadının vahşice öldürülmesine kahrolmak için insan olmak yeter. Pamuklara sarıp sarmaladığı yavrusunun ardından ağıtlar yakan ananın sözleri dağlar herkesin yüreğini.
“Annelerin ciğerini yaktılar. Ne olur bunun devamı gelmesin. Ne olur benim kuzumu yaktılar, başka annelerin yanmasın. Gelen herkese sorun Azra ile bir anısı vardır. Hepsinin bir konuşması vardır. Azra’mı herkes severdi. Emanet verdi Allah’ım, emanetini geri aldı. Şehit oldu benim kızım, melek gibi uçtu gitti. Televizyonda izlediğim başıma geldi, istemezdim. Yeter artık devamı gelmesin, ben dayanamıyorum, 1 haftadır yavrumu dağlardan, taşlardan topladım. 3-4 gündür de buzdolaplarında bekletiyorum yavrumu.”
Bu katliamların hiçbirine boyun eğmiyoruz ve susmuyoruz. Sokaktayız, kavgadayız, grevde, meydandayız. Her geçen gün çoğalarak; kadın erkek kol kola, kadın cinayetlerine de, hayatımızdan çalan kapitalist sisteme de karşı duruyoruz. Kendi siyasetimizi, işçi sınıfının, emekçi sınıfların, yoksulların ve ezilenlerin siyasetini örgütlüyoruz.
Azra Gülendam Haytaoğlu Antalya’da Mustafa Murat Ayhan tarafından katledildi. Azra’nın bu dünyadan koparılmasına, solan hayallerine başka yandık, annesinin söylediklerine başka. Acılı anne haykırıyor vicdanı kaybolmuş sağır kulaklara, “yeter artık devamı gelmesin” diyor. “Televizyonda izlediğim başıma geldi” diyor anne, istemezdim diyor. Bu sözler bir kez daha yüzümüze gerçeği kamçı gibi vuruyor. Hepimiz, her gün korkarak yaşıyoruz. Bir kadın öldüğünde sadece bir kişi ölmüyor. Annesi, babası, kardeşleri, dostları da ölüyor onunla birlikte. Koruyamamanın, katilleri durduramamanın kahreden ıstırabıyla içimizde bir şeyler ölüyor. Sıra hangimizde diye düşünüyoruz.
Görev ve sorumluluğu kadın cinayetlerini durdurmak olanlar ise sadece ve sadece timsah gözyaşları döküyorlar. Umursadıkları bile yok yaşanan yüzlerce kadın cinayetini. İstanbul Sözleşmesinden çekilme gerekçeleri asıl niyetlerini ortaya sermedi mi zaten. Sözleşme, aile değerlerini hatta vatanı, milleti hedef aldığı, boşanmaların artacağı, kadınların yalnızlaşacağı, sapkınlığın önünü açtığı, gençleri çocuk yapmaktan soğuttuğu vb. ucube gerekçelerle karalandı. Oysaki sözleşme gerçekte uygulanmadı bile. Sözleşme devlet kurumlarının sorumluluğunu arttırıyor, kadınların korunması için kurallar getiriyordu. Çıkan her muhalif sesten korkan iktidar, kadını geleneksel muhafazakâr kalıplara sıkıştırmak, yükselen kadın hareketinin direncini kırmak için İstanbul Sözleşmesinden çekildi.
Kadın katillerini durdurmayanlar cinayetlere isyan eden kadınları durdurmaya çalışıyor. Üstelik dayak, gözaltı ve işkence yaparak. İstanbul Sözleşmesi Ankara Kampanya Grubunun çağrısıyla Azra Gülendam Haytaoğlu ve Emine Gökkız’ın öldürülmesini protesto etmek amacıyla bir araya gelen kadınlara polis saldırdı. 11 kadını darp ederek gözaltına aldı. Basının haber yapmasını engelledi. Katillere gücü yetmeyen devlet, katliamların durmasını isteyen kadınlara saldırdı. Böylece kimin tarafında olduklarını da bir kez daha açıkça beyan etmiş olmuyorlar mı? Onların tarafı nasıl belliyse bizim de tarafımız en az o kadar belli!
Her gün ölüyoruz, kadın cinayetlerinde, ekmek parası kazanmaya gittiğimiz işyerlerinde, sellerde, yangınlarda, depremlerde. Yoksulluğun neden olduğu intiharlarda ölüyoruz. Sadece biz de ölmüyoruz, börtü, böcek, ağaç, kuş, orman, toprak ölüyor bizimle beraber. Bedenlerimizi, canlarımızı kendine yakıt yapmış kapitalist sistem. Biz öldükçe ayakta kalıyor.
Ama bu katliamların hiçbirine boyun eğmiyoruz ve susmuyoruz. Sokaktayız, kavgadayız, grevde, meydandayız. Her geçen gün çoğalarak; kadın erkek kol kola, kadın cinayetlerine de, hayatımızdan çalan kapitalist sisteme de karşı duruyoruz. Kendi siyasetimizi, işçi sınıfının, emekçi sınıfların, yoksulların ve ezilenlerin siyasetini örgütlüyoruz. Tek bir kadının değil tek bir canlının dahi zamanından önce bu her yanı yemiş dolu dünyadan ayrılmayacağı bir dünyayı kuracağız. Başka yolu yok!
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
Son Eklenenler
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...
- Bugün 18 Kasım. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Netaş Grevinin yıldönümü… Netaş işçileri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin baskı koşullarında bile işçilerin örgütlülüğünün patronları alt edebilecek güçte olduğunu...
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...
- Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk olarak 2001 yılında gündeme getirildi ancak AKP iktidarı 2018’de işçilerin iradelerinin dışında bu sistemi zorunlu hale getirdi. 2018 yılından beridir işçilerin maaşlarından her ay bu kandırmacaya para...