Buradasınız
“Tepemin Tasını Attırmayın!”
Gebze’den bir kadın işçi

Çok değil, üç-beş ay önceydi. Çuval fabrikasında çalışan Ayşe abla ile kriz üzerine sohbet ederken “kriz mriz yok, bizim fabrika harıl harıl çalışıyor, mesailere yetişemiyoruz. Bunların hepsi kandırmaca” dediğini hiç unutmuyorum. Yine de ben ısrarla krizin biz işçiler üzerindeki etkilerini, dayatmaları, artan hayat pahalılığını anlatmaya devam etmiştim. Fakat Ayşe abla iktidara oy veren bir işçi olarak, yoksulluğun kaderden olduğunu iddia ederek krizin varlığını da gerçek sorumlularını da reddetmişti.
Geçen gün telefonum çaldı, arayan Ayşe ablaydı, “akşama evdeyim sen de müsaitsen yemeğe beklerim, biraz da konuşmak istediğim şeyler var” dedi. Ben de davete icabet gerek deyip akşam yemeğinde misafiri oldum. Selam sabah derken fabrikada olanları bir bir anlatmaya başladı. İki aydır maaş alamadıklarını, iki haftalık da ücretsiz izne çıkarıldıklarını, sordukları sorulara cevap alamadıklarını söyledi. “Hammadde olmadığı için üç gün ücretsiz izne çıkaracağız sizi, eğer gecikme olursa izni biraz daha uzatacağız. Biz arayana kadar iş yok, gelmeyin dediler” diye anlattı. Üç gün geçmiş haber yok, beş gün olmuş ses yok, arayıp sorduklarında da “biz sizi arayacağız” deyip geçiştirmişler. Böyle böyle iki hafta geçmiş. İşbaşı yapmışlar ama herkes huzursuz, para yok, ücretsiz izin çok, ne yapacağız diye düşünmeye başlamışlar. “Bir arkadaşımız bizim bölümü tek tek dolaşıp üretimi durdurmazsak bizi ciddiye almayacaklarını, ancak o şekilde hem paramızı hem de sorularımızın cevabını alabileceğimizi söyledi.” Başka çareleri olmadığı için hep birlikte hareket etmişler. Makineler durunca müdüre hanım koşup inmiş aşağıya “siz ne yapıyorsunuz!” diyerek. “Açıklama bekliyoruz, maaşlarımız ve iki hafta çalıştırmadığınız günlerin parası ne olacak?” demişler. Müdüre hanım da “çalışmadığınız güne ne parası, iş yoksa para da yok, geciken ücretlerinizi de müşteriler ödeme yapınca yatıracağız” demiş. Kadınlar da “hammaddeyi getirmeyen sizsiniz, biz değiliz. Biz o iki haftanın da parasını istiyoruz” demişler. Müdüre hanım da “benim tepemin tasını attırmayın, herkes makinesinin başına geçsin” deyip gitmiş. Kadın işçiler pes etmeyip bir arada durmaya devam edince patron gelip “arkadaşlar, müşteriler ödeme yapmadığı için maaşlarınızı yatıramadık. Biliyorsunuz büyük bir krizin içinden geçiyoruz, memleket savaşa gidiyor. Sizin de fedakârlık göstermeniz lazım. Müşteriler ödeme yapar yapmaz ilk sizin ücretlerinizi ödeyeceğiz” deyip ikna etmeye çalışmış. Kadınlar “ne zaman?” diye diretince patron biraz sinirlenir gibi olmuş, ama sakinliği de elden bırakmamış. Ne yapıp edip Cumaya kadar maaşları yatıracağının sözünü vermiş.
Ayşe ablaya, bundan sonra ne yapacaksınız diye sorunca “ben de bundan sonrasını bilmiyorum, o yüzden senden yardım istiyorum. Arkadaşlar arabulucuya gidelim, maaşlarımız yatmadığı için dava açar alır tazminatımızı çıkarız, diyorlar. Ama ben yıllardır burada çalışıyorum, bir yandan da içim rahat etmiyor, buradan ekmek yiyoruz. Gidip şikâyet etmek ihanet etmek gibi geliyor. Hem arabulucu ne işe yarar, onu da bilmiyorum. Bir taraftan da tazminatımı alıp çıkmak da işime gelir. Burada işi öğrendim, daha yüksek maaşa başka bir yere girerim. Haber de aldım, başka bir çuval fabrikasında arkadaşım var, burada iş var gel, diyor. Ama benim kafam çok karışık, ne yapmak lazım” dedikten sonra asıl sohbet başladı. İlk olarak UİD-DER’in sitesinde arabuluculuk üzerine bir mektup okuduk. Ayşe ablanın ilk sözü “desene bu yasa da patronlara yaradı” oldu. “Yediği ekmeğe ihanet” meselesine gelince, ürettikleri çuvalların fiyatına baktık, birazcık dudakları uçukladı. Çünkü bir günde binlercesini üretiyorlar. Yani ekmek yiyen değil yediren biziz, hem de neredeyse kelepir fiyatına, yok pahasına. Yeni bir işe girmeye gelince üç ay önceki sohbetimizi hatırlattım, yeterince açıktı. Üç ay önce onların fabrikasında da işler tıkır tıkır işliyordu. Kriz mriz yoktu. Ama şimdi hem kendi çalıştığı fabrikada işler azaldı, hem de eşini de oğlunu da ücretsiz izne ayırdılar. Kriz günden güne derinleşiyor ve bedelini bizlere ödetmek istiyorlar.
Ayşe ablaya şunları anlattım: “Sizin bölümde nasıl bir araya geldiyseniz, bütün fabrikayı bir araya getirmekten, yan yana olmaktan, mücadele etmekten başka çare yok. Hem de sadece fabrikada değil, biz işçiler her yerde birlik içinde olmak zorundayız. Ne arabulucu çözebilir bizim sorunlarımızı, ne de başka bir fabrikada iş bulmak. Dün de, bugün de, yarın da aynı şeyi söyledik ve aynı şeyi söylemeye devam edeceğiz. Patronların yarattığı krizin bedelini ödemekten ancak işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle kurtulabiliriz.”
- Biz Bu Masalları Ayaküstü Çok Dinledik
- Ekonomik Sorunların Kaynağı Bulundu: İşçi ve Emekçiler!
- Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- Bakandan Dâhiyane Buluş: Kış Tatili!
- Bizim Yoksulluğumuz, Onların Yalanları Büyüyor
- Nasıl Küçüldük, Kimi Büyüttük?
- Bir İşçi Çocuğunun Gözünden Hayat Pahalılığı
- “2023’ü Beklerken” Neler Oldu?
- Zamlardan Haberi Olmayanlar da Var!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Büyüdüğümüzü Hissedebiliyor musunuz?
- Evsiz Kalmak mı Mücadele Etmek mi?
- Ekmeğimizi Büyütmek İçin!
- Haklı Olan Biziz!
- İktidarın Enflasyon Masalı
- Yağa Neden Zincir Vuruluyor?
- Yüksek Elektrik Faturalarına Tepkiler Sokaklara Taştı
- İşten Çıkarma Yasağı Sona Erdi, Saldırılar Başladı!
- Doların Yükselmesi Bizi İlgilendirmez mi Dediniz?
Son Eklenenler
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...