Buradasınız
UİD-DER’den Öğrendim
Altınşehir’den bir deri işçisi
Dostlar, ben Altınşehir’den bir deri işçisiyim. 4 ay önce mermer işçiliği yapıyordum. Mermer işinin çok zor olduğunu, aldığım paranın çalışmama göre az olduğunu, fabrikada çalışan diğer işçilerin ücretlerininse fazla olduğunu düşünüyordum. Bunu UİD-DER’li arkadaşlarımla paylaştığımda bana bu düşüncenin yanlış olduğunu ve doğrusunun şöyle olduğunu söylediler; “Fabrikadaki işçiler de senin kadar zor koşullarda çalışıyor ve onların sorunları da senin sorunların kadar önemli. Onların aldığı ücretler de onlara yetmiyor.” Bunu çok düşündüm ve arkadaşlarımın haklı olduğunu yaşadığım bir deneyimle anladım.
Mermer işi bende sağlık sorunu yarattı ve astım hastalığına yakalandım. Daha fazla devam edemedim mermer işine ve arkadaşlarımın yardımı ile Gezer Deri fabrikasında işe başladım. Önceleri gece vardiyasında çalışıyordum. İlk gün sabaha kadar nasıl dayandığımı bilmiyorum. O kadar zorlanmıştım ki sabah 6’da bir köşeye bükülüp uykuya kalmışım. Uyandığımda ölü gibiydim, fabrikaya diğer vardiya gelmiş ben hâlâ uyuyormuşum. Bir şekilde eve gittim. İşe gitmemeyi düşünüyordum, anlamıştım fabrikadaki arkadaşlarıma çok büyük haksızlık ettiğimi ve UİD-DER’li arkadaşlarımın haklı olduğunu. UİD-DER’li arkadaşlarıma daha çok güvenmeye başladım.
Ayrıca işçi olduğumu ve bütün işçilerin de aynı şartlarda çalıştığını anladım. Arkadaşlarla sık sık görüşmeye başladım, UİD-DER’li arkadaşlar bana “bu çalışma koşullarından, hayatından memnun musun” diye sordular. Bunu çok düşündüm, ama memnun değildim. Bize yapılan haksızlıklar aklıma geldikçe hep isyan ediyordum. Her görüşmemde arkamda UİD-DER’li işçilerin olması beni ben yapıyordu ve arkamda güveneceğim insanların olduğunu görmem çok büyük özgüven veriyordu bana.
Fabrikadaki arkadaşlarımla konuşmaya başladım. Sohbetin, dinlemenin, anlamanın, ne kadar güzel bir şey olduğunu da anlamış oldum. Bu sorunları sadece benim yaşadığımı düşünürken, aslında her işçinin aynı dertlerden muzdarip olduğunu gördüm. Herkes farklı anlatıyor, ama hepsi aynı yere çıkıyordu. Yani hepimizin paylaştığı bir ortak kader var aslında.
Ben işçi kardeşlerimle yaptığım sohbetlerden şunları çıkardım. Haftanın 5 günü zorunlu olarak fazla mesaiye kalıyoruz ve 12 saat çalışıyoruz. Normalde haftasonu çalışma olmadığı halde, işçiler geçinebilmek için fazla mesaiye kalıyorlar ve 7 gün çalışmış oluyorlar. Ancak değişen bir şey olmuyor. Ne kadar çalışırsak çalışalım aldığımız para yetmiyor. Her şeye sürekli zam geldiğinden aslında kazancımız sürekli düşüyor. Faturalar, kira, yiyecek, giyecek derken elde avuçta bir şey kalmıyor. Ama reklamlarla beynimizi öyle dolduruyorlar ki, bu halimize rağmen alış-veriş yapmayı, ev veya araba almayı hayal ediyoruz. Bunların boş hayaller olduğunu tüm işçiler biliyor, ama başka yapacak bir şey olmadığını düşünüyorlar. Bir şeyler yapalım dediğinde, “bu fabrikadan bir şey olmaz, bu işçilere güven olmaz” deniliyor. Kimse mücadele etmeye cesaret edemiyor. Oysa önce kendimize güvenmeli ve kararlı olmalıyız.
Fabrikada durumlar bundan ibaret. Gerçekten insan gibi yaşamanın tek yolunun mücadele etmek olduğunu UİD-DER’de öğrendim. Fabrikada artık bir şeyler daha heyecanlı geliyor. İşçi arkadaşlarımla konuşmak, onları anlamak, onlara bir şeyler anlatmak çok güzel bir duygu. İnsanlara gerçekten de bir şeyler anlatmak gerekiyormuş, onları değiştirebilmek için. Ben mektup yazmayı ve okumayı sevmeyen biriydim. Ama artık yapılması gereken şeyleri yapmaya başladım. İnsanın içini dökmesi kadar güzel bir şey yokmuş. UİD-DER iyi ki var. Mücadelemiz biz işçiler sayesinde gittikçe büyüyecek.
İşçiler Kime Güvenir, Kime Güvenmez?
- İşyerinde Gelen Ölümler
- Çocuk İşçilikle Mücadele İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesinin Büyümesiyle Mümkün
- 301’i, Soma’yı, O Günden Beri Hiç Unutmadık…
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
Son Eklenenler
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...