Buradasınız
Üreten ve İnşa Eden Kim, Kahraman Kim?
“Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?”
Böyle diyordu işçi sınıfının ozanlarından Bertolt Brecht, Okumuş Bir İşçi Soruyor adlı şiirinde… Öyle ya resmi tarih kitaplarında yalnızca kralların, beylerin, paşaların yani egemenlerin adları yazıyor. Roma demek Sezar demektir bu kitaplara göre… Galyalıları tek başına Sezar yenmiş, Hindistan’ı tüysüz İskender almış, Yedi Yıl savaşını ise bir başına 2. Frederik kazanmıştır, yine bu kitaplara göre... Piramitlerin inşasında on binlerce kölenin öldüğü söylenir ama dünyanın yedi harikasından biri olduğu kabul edilen Keops Piramidi, adını bu adsız kahramanlardan almaz. Keops, Antik Mısır’ın zalim firavunlarından biridir ve tarih kitapları Antik Mısır’dan bahsedecekse eğer, Keops’tan ve onların yaşamından bahseder. İskelet sistemlerini bozacak kadar ağır yükler taşıyan ve bu görkemli yapıları canları pahasına inşa eden köleler hiç yaşamamışlardır! Peki, neden böyledir bu? Çünkü kâğıt ve kalem yıllar boyunca egemenlerin tekelinde olmuştur. Kendi sınıf çıkarları için emeği ve emekçileri yok saymıştır egemenler. Gerçek tarihi eğip bükmüş, kendilerini anlatmış, kendi tarihlerini yazmışlardır.
Bugünün egemenleri de tarihi kendi bakış açılarından yazıyorlar. Üstelik ellerinde çok daha gelişmiş ideolojik araçlar var. Filmler, diziler, belgeseller, reklamlar… Hepimizin hayatında tüm bunların büyük bir yeri yok mu? Gelişen teknoloji ve insanlığın değişen alışkanlıkları nedeniyle film ve diziler hayatımızda büyük rol oynuyor. İşte tam da bu noktada Brecht’in şiirini hatırlayalım. Nasıl ki kitaplar hep kralların, beylerin adını yazıyorsa filmler, diziler de öyle! Mesela Game of Thrones yani Taht Oyunları dizisi…
Dizi 8 sezon boyunca tüm dünyada revaçtaydı, hâlâ da öyle. Yayınlandığı ilk günden itibaren Taht Oyunları’nın fanatikleri oluştu ve çoğu insan için bu dizi, dizi olmaktan öteye geçti. Peki, ne anlatılıyor bu dizide? Adından da anlaşılacağı üzere taht oyunları, entrikalar ve savaşlarla dolu bir iktidar mücadelesi… Taht Oyunları’nda bir tarafta “iyiler” var, diğer tarafta “kötüler”… Büyük kralın kim olacağına karar vermek için sürekli bir savaş halindeler. Peki, gerçekte kim bunlar? Her iki “taraftakiler” de toprak ve mülk sahibi beyler, lordlar, soylular ve krallar… Yani aslında muktedirler kendi aralarında savaşıyorlar. Kameranın kadrajı hep onlara dönük; onların iyilikleri, acıları, aşkları, ihanetleri, entrikaları ve onların kahramanlıkları anlatılıyor. Adeta günümüz dünyasının bir yansıması gibi sürekli bir savaş içerisinde ilerledi Taht Oyunları… Devasa bütçelerle çekilen bu savaş sahnelerini düşünelim. Benzer film ve dizilerde olduğu gibi bu yapımın savaş sahnelerinde de kamera hep “kahramanlara” yani beylere, krallara odaklanıyordu. Onların savaştaki cesur hamleleri gösterilirken arka tarafta sürekli birileri kılıçtan geçiriliyordu.
Peki, kimdi bu birileri? Figüranlar! Keops piramidini inşa ederken ölen isimsiz köleler gibi önemsiz kişiler… Uğruna savaşılan sarayları, tahtları onlar yapmışlardı! Atları eyerleyen, at arabalarını kahramanların hizmetine koşan onlardı. Onların çalıştıkları bağlardan gelen şaraplar içiliyor, ekini onlar biçiyordu. Kahramanların sofralarını donatan yemekler onların emeğinin ürünüydü. Zırh yapan, demiri ateşte dövüp kılıç yapan onlardı. Onlar taht oyunlarının kurbanı olmuş, ölmüş, öldürmüştü. Onlar üretmiş, onlar savaşmıştı. Acıyı onlar çekmişti ama kitlesel olarak kırılan onlardı. Fakat ne adları vardır, ne de suretleri. Kahramana odaklanan kamera kadrajının arka planında, önemsiz işlerle iştigal eden önemsiz kişilerdi onlar. Taht Oyunları ve benzeri hikâyelerde emekçiler hep edilgen, olaylar karşısında pasif bir konumdadır. Üreticiler, köylüler, emekçiler yani sıradan insanlar, bu hikâyelerde sadece kurtarılmayı beklerler.
İster fantastik olsun ister “gerçekçi” sermaye sınıfı tarafından tonlarca para dökülerek yapılan filmler, sermaye sınıfı nasıl düşünmemizi istiyorsa öyle düşünmemizi içeren sinsi mesajlar veriyor. Emekçileri önemsiz ve çaresiz yığınlar olarak gösteriyor, körleştirmeyi hedefliyorlar. Bu sömürü düzenini değiştirecek güçte olduğumuzu görmeyelim, kavramayalım, isyan edip ayağa kalkmayalım istiyorlar. Fakat bilelim ki ne zaman dizi ve filmlerde tasvir edildiği gibi kurtarılmayı beklemek yerine örgütlü bir şekilde harekete geçeriz, işte o zaman tarihi biz yazarız!
Tüm UİD-DER’li Dostlara Merhaba!
Bursa’dan Merhaba!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...