Buradasınız
Yoksulluk Alarmları Çalıyor, Şikâyetçi Olmak Yetmez!
Çerkezköy’den bir kadın işçi
Merhabalar. Tahmin ediyorum ki sizlerin işyerlerinde de olduğu gibi, artan hayat pahalılığı, liranın her geçen gün değer kaybetmesi fabrikamızdaki yegâne konu. Çalışırken ve molalarda hep bu konu konuşuluyor. Üstelik eskiden sohbet edecek konu açmak için kırk takla atardım, bugün buna hiç ihtiyacım kalmadı. Hangi konuyu konuşsak dönüp dolaşıp hayat pahalılığına geliyor.
Trakya bölgesinde çalıştığım için işçi arkadaşlarım önceden hafta sonu Bulgaristan’a gidip alışveriş yaptıklarını ama şimdilerde her AVM’de, her markette Bulgarlarla karşılaştıklarını, onların gelip Türkiye’den alışveriş yaptıklarını anlatıyorlar. Geçen gün işyerinden ayrıldığı için bizimle vedalaşmaya gelen bir işçi arkadaşımız, “8 yaşındaki çocuğum gitar öğrenmek istiyor ama karşıma geçip ‘kurslar çok pahalı baba, sana masraf çıkarmak istemiyorum’ dedi. Bir baba için çok ağır bir şey bu” diye dert yandı. Üstelik bunları söyleyen 11 yıldır çalışan bir ustabaşı, kalifiye bir işçiydi. Bu işçi babanın anlattıkları bölümümüzdeki tüm işçileri derinden etkiledi, o yanımızdan ayrıldıktan sonra da sohbet bu konu üzerinden yürüdü.
İşçi Dayanışması gazetemizin 163. sayısının “İşsizlik ve Yoksulluğa Karşı Gücümüzü Birleştirelim” başlıklı başyazısında “eğer cep telefonlarında yoksullaşmamızı gösteren bir sayaç olsaydı, ücretlerimizin her saniye değer kaybettiğini, rakamların durmaksızın eksiye gittiğini, bazı anlarda ise düşme hızının şiddetinden dolayı alarm çaldığını görürdük” ifadesi yer alıyordu. Ne çarpıcı bir örnek! Yazının yayınlandığı günden bugüne sayaç daha da hızlı dönmeye, doların 10 lirayı bulmasıyla da alarmların acı acı çalmaya başladığını görüyoruz.
Yoksullaşıyoruz, hem de uçurumdan düşercesine yoksullaşıyoruz. Hayatın her alanında bunu konuşur olduk. Birlikte alın teri döktüğümüz işçi arkadaşlarımızla, mahallelerimizde komşularımızla, dostlarımızla, akrabalarımızla dertleşmek, sorunlarımızı paylaşmak elbette çok kıymetli. Şikâyetlerimizi dile getirmek de öyle. Ancak yetmez! Sadece şikâyet etmek bugüne kadar hangi derdimize derman olmuş? Şikâyet etmek aynı zamanda durumu değiştirmek için sorumluluk almayı gerektirir. Dertleştiğimiz sınıf kardeşlerimizle oturup çözüm yolunu da konuşmayı ve gereğini yapmayı gerektirir. Bulunduğumuz her alanda sorunlarımıza; çözümleriyle birlikte kafa yormazsak, sorumluluk almazsak daha şikâyet edecek çok şey çıkacak karşımıza.
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...