Buradasınız
12 Eylül’ün Tüm Sorumluları Sanık Sandalyesine!

12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin üzerinden tam 32 yıl geçti. Aradan geçen onca yıldan sonra, 12 Eylül faşizminin sorumlularından yalnızca Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya görünürde yargılanmaya başlamıştır. Fakat AKP’nin gerçekte darbecilerle hesaplaşma gibi bir derdi yoktur! AKP’nin ve düzen cephesinin, sermayenin bu iki faşist generalinin uydurma yargılanmasını, topluma, 12 Eylül ile hesaplaşma olarak sunmasına asla göz yumulmamalıdır! Takipçisi olunmadığı ve örgütlü bir şekilde basınç bindirilmediği müddetçe, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanması görüntüden öteye gitmeyecektir.
Bunların dışında, 12 Eylül’ün binlerce uygulayıcısına ve perde arkasındaki sorumlularına dokunulmuş değildir. 12 Eylül’ün getirdiği yasalar ve Anayasa büyük ölçüde yerleri yerinde duruyor. Unutmayalım ki, faşizmin baş sorumlusu tekelci sermayedir! Tekelci sermaye düzeninden hesabı ancak işçi sınıfı sorabilir. İşçi sınıfı, kendine uygulanan zulmü, kıyımı ve hak gasplarını asla unutmamalıdır.
12 Eylül 1980 sabahı faşist General Kenan Evren, “kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak” üzere yönetime el koyduklarını açıklıyordu. Faşist askeri darbeyle birlikte demokrasi değil, ama işçilerin katmerli bir şekilde sömürülmesi sağlam bir temele oturtulmuştur.
12 Eylül öncesinde patronların karşısına dikilen güçlü bir işçi hareketi vardı. İşçiler, sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde ve sosyalist partilerde örgütlüydüler. İşçiler, patronların dayatmalarına boyun eğmiyor, birleşerek ve üretimden gelen güçlerini kullanarak karşı koyuyorlardı. Patronlar karşısında işçilerin başı dikti; örgütlülükten gelen haklı bir gurur vardı.
Geniş emekçi yığınlar toplumsal değişim istiyordu; sömürüsüz bir dünya özlemi için mücadele veriliyordu. Patronlar sınıfı ise, kapitalist sömürü düzenini sağlamlaştırmak; toplumsal değişimi durdurmak, başı dik işçilerin örgütlülüğünü ve gururunu kırmak istiyorlardı. İşte 12 Eylül darbesi bu amaçla yapıldı.
Önce kanlı tezgâhlar sahneye kondu ve darbeye zemin hazırlandı. Faşist güçler işçilerin üzerine salındı. Maraş ve Çorum’da Aleviler katliamdan geçirildi, mezhep kavgası kızıştırılmak istendi. Maden-İş’in unutulmaz önderi Kemal Türkler katledilerek işçilere gözdağı verildi. Kanlı tezgâhlardan sonra eli kanlı generaller öncülüğünde sermaye düzeni, tanklarını emekçi halkın üzerine sürdü. Kurulan faşist düzen toplum üzerinde terör estirmeye başladı.
Yüz binlerce insan gözaltına alındı; on binlerce insan işkencelerden geçirildi; binlerce devrimci, öncü işçi ve sendikacı cezaevine atıldı; binlerce insan yurt dışına çıkmak zorunda kaldı; onlarca devrimci fidan idam sehpalarında katledildi. Faşist rejim adeta işçilerden ve sosyalistlerden tekelci sermayenin intikamını alıyordu: Sendikaların, sosyalist örgütlerin, demokratik kitle kurumlarının kapısına kilit vuruldu.
Patronlar; örgütlü bir toplum, itiraz eden, hakkını arayan, toplumsal değişim arzulayan insanlar istemiyorlardı. Sömürü çarkları sorunsuz dönsün istiyorlardı. Nitekim 12 Eylül sabahı darbecilerin ilk işlerinden biri grev çadırlarına saldırmak ve grevleri yasaklamak oldu. Patronlara gün doğmuştu. Büyük patronlardan Halit Narin, “bugüne kadar işçiler güldü, artık gülme sırası bizde” demekten kendini alamıyordu. Evet, 12 Eylül darbesinin amacı mücadele eden işçileri durdurmak, işçilerin her türlü örgütünü dağıtmak ve işçileri sindirmekti.
12 Eylül faşist darbesiyle tepeden tırnağa baskıcı bir rejim kuruldu. Anayasa ve yasalar toplumu hareketsiz bırakacak şekilde hazırlandı. Demokratik hak ve özgürlükler ortadan kaldırıldı. Getirilen yasalarla sendikaların örgütlenmesinin önüne büyük engeller kondu, grev yapılması neredeyse imkânsız hale getirildi. Çünkü patronlar işçilerin sendikalaşmasını ve grev yapmasını istemiyorlardı. Grev işçilerin üretimden gelen gücünü kullanması ve gücünün farkına varmasıydı. 1980 öncesinde grevler birçok fabrikaya yayılmış durumdaydı. İşçiler, patronların dayatmalarına boyun eğmiyor ve taleplerinin karşılanması için başı dik bir şekilde mücadele veriyorlardı. Meselâ, DİSK Maden-İş’in öncülüğünde yürütülen grevler sonucunda işçiler önemli haklar kazanmış ve diğer sektörlerdeki işçilere de örnek olmaya başlamışlardı. 12 Eylül sabahında sadece patron örgütü MESS’e bağlı 74 işyerinde 30 binden fazla metal işçisi grevdeydi.
Vehbi Koç, faşist Kenan Evren’e mektuplar yazıyor, işçilere haddini bildirdikleri için teşekkür ediyordu. Kurulan faşist rejim, sermayenin ihtiyacı temelinde 24 Ocak Kararlarını hayata geçirdi. İşçi sınıfının ekonomik ve sosyal kazanımlarına büyük bir darbe vuruldu. Örgütlü güçlerini kaybeden işçi sınıfı, patronların saldırılarına dur diyemedi. En basitinden; bugün sendikasızlaştırma alıp başını gitmişse, taşeronluk sistemi oturtulmuşsa, güvencesiz ve güvenliksiz çalışma koşulları hâkim kılınmışsa, iş kazaları ve ölümler sıçramalı bir şekilde artmışsa, iş saatleri uzatılmış ve işçi sınıfının alım gücü gerilemişse bütün bunlar için yolu düzleyen 12 Eylül faşizmidir
12 Eylül faşizminin gerçek sorumlusu ise başta TüSİAD olmak üzere kapitalist düzendir. Dolayısıyla sermayenin iki cellâdının sanık sandalyesine oturtulması yetmez. Başlayan yargılamanın gerçek anlamda bir yargılamaya dönüşmesi için 12 Eylül faşizmini iş başına getiren TüSİAD gibi patron örgütleri; darbeyi örgütleyen generaller ve ordu yetkilileri; rejimin uygulayıcıları ve işkencecileri hesap vermelidir!
12 Eylül Anayasası toptan çöpe atılmalıdır!
İşçi sınıfının örgütlülüğünün önündeki tüm yasaklara son verilmelidir!
Demokratik hak ve özgürlüklerin önündeki tüm sınırlar kaldırılmalıdır!
İşçi sınıfı kendisine yapılanları asla unutmamalıdır, unutmayacak da!
Halit Narinleri unutmayacağız: Son gülen iyi güler!
Koçları unutmayacağız!
Darbeci cellâtları unutmayacağız!
İşkencecileri unutmayacağız!
İşçi sınıfı, 12 Eylül faşizminden ve sermaye düzeninden eninde sonunda hesap soracaktır!
Sayılarla 12 Eylül
-
1.683.000 kişi fişlendi.
-
650 bin kişi gözaltına alındı.
-
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
-
7 bin kişi için idam cezası istendi.
-
517 kişiye idam cezası verildi.
-
İdam cezası verilenlerden 50’si asıldı. Bunların arasında, Evren’in “asmayalım da besleyelim mi” dediği ve yaşı mahkeme kararıyla büyütülerek asılan 17 yaşındaki gencecik devrimci fidan Erdal Eren de vardı.
-
171 kişinin işkencede öldüğü belgelendi.
-
300 kişi “kuşkulu” bir şekilde öldü.
-
43 kişinin “intihar” ettiği bildirildi.
-
14 kişi açlık grevlerinde öldü
-
16 kişi “kaçarken” vuruldu.
-
95 kişinin “çatışmada” öldüğü söylendi.
-
73 kişiye “doğal ölüm” raporu verildi.
-
71 bin kişi TCK’nın 141-142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
-
98 bin 444 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.
-
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
-
30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
-
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
-
23 Bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
-
30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı.
-
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
-
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
-
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
-
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
-
39 dokuz ton gazete ve dergi imha edildi.
-
937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı.
Emek Güçlerinden 15 Eylül Çağrısı
Yasak! İşçilere Düşünmek Yasak!
- Sömürü ve Zorbalığa Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- 7 Ekim’in Birinci Yılı: Emperyalist Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Ukrayna Savaşının İkinci Yılı: Ukrayna’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşa Hayır!
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Gazze’de Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Filistin ve Ortadoğu’da Yangın Büyüyor
- Oylar Emek ve Özgürlük İttifakı Partilerine!
- Ülkeyi Enkaz Yığınına Çeviren Yağmacı Düzene Artık Yeter!
- İşçi Sınıfı 1 Mayıs’ta Asrın Kötülüğüne ve Yağmacı Enkaz Düzenine “Artık Yeter” Diyecek!
- Felaket Göz Göre Göre Geldi: Depremzedeler İçin Tüm Olanaklar Seferber Edilsin!
- Asgari Ücret Görüşmeleri Algı Oyunlarıyla Başladı
- UİD-DER Kadın Komitesi: Kadına Yönelik Şiddetin Kaynağı Kapitalizmdir!
- Savaş Emekçiler İçin Yıkım Demektir! Savaşa Hayır!
- Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı!
- UİD-DER Kadın Komitesi: 1 Mayıs’ta Birlik, Dayanışma ve Coşkumuzla UİD-DER Kortejinde Buluşalım!
- Birlik ve Dayanışma İçinde 1 Mayıs’a!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
Son Eklenenler
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerin ardından İzmir Çiğli Belediyesinde çalışan 147 işçi tasarruf bahanesiyle işten atılmış, yürütülen mücadele sonucu işçilerin bir kısmının işe iadesi yapılmıştı. Verilen tüm sözlere rağmen işe iadesi yapılmayan...
- Bu yıl 1 milyondan fazla öğrenci LGS sınavına, 2,5 milyon öğrenci YKS sınavına girmek için başvuru yaptı. Her yıl milyonlarca çocuk ve genç, aileleriyle birlikte sınav stresiyle baş etmeye çalışıyor. Çocuklarının geleceğine yönelik kaygı duyan...
- Artan fiyatlar karşısında alım gücümüz düşmeye devam ediyor. Enflasyonun artış hızının azaldığı söyleniyor ama bu, fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor. Yaz meyveleri tezgâhlara çıktı ama kilosu 150-200 liraya varan fiyatlar yüzünden alamıyoruz....
- 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, cesaretini, onurunu ve örgütlü gücünü kuşanmış Türkiye işçi sınıfının tarihe kazıdığı iki büyük gün… İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek...
- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde en kötüsünü geride bıraktığımızı söyledi ve “2026 yılı, refahın daha çok hissedildiği, fırsatların genişlediği ve ekonomik güvenin pekiştiği bir yıl olacak” dedi. Yıllardır iktidar sözcülerinden...
- Özel Okul Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenlerin Büyük Öğretmen Yürüyüşü 3. gününde devam ederken, 27 Haziranda Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde basın açıklaması yapıldı. Aynı gün Haber-Sen Türkiye genelinde yaptığı basın açıklamalarında...
- Sevgili Polonez işçisi kardeşlerim, Dayanışma TV’de yayınlanan “146+Bir Polonez Bir İşçi Direnişinin Kalbinden” belgeselinizi büyük bir dikkatle izledim. Belgeseldeki her bir kare, her bir sözünüz direnişinizin gün gün örülmüş gerçek hikâyesini...
- “Gerçeğin içinden, sınıfın penceresinden” şiarıyla yayın yapan Dayanışma TV, işçi sınıfının ilham verici mücadelelerini belgelemeye, bu mücadelelerin işçi sınıfının ortak deneyimi haline getirilmesi çabasına katkı sunmaya devam ediyor. Dayanışma TV...
- Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlü kamu işçileri, 2025-2026 yılı toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde siyasi iktidarın yüzde 16’lık sefalet zammı dayatmasına karşı 26 Haziranda Türkiye genelinde yarım gün iş bıraktı. Türkiye Sağlık-İş Sendikasına...
- İspanya’nın güneyinde bulunan sanayi kenti Cadiz’de yaklaşık 30 bin metal işçisi grevde. 18-19 Haziranda 2 günlük grevlerinin ardından talepleri karşılanmayan işçiler 23 Hazirandan bu yana süresiz grevdeler. CCOO ve UGT sendikalarına üye işçiler,...
- Gençlik dönemi, insan hayatının en heyecanlı, en meraklı ve en enerjik zamanlarıdır derler. Bu yönleriyle gençlik bir nehre benzetilebilir; coşkulu, yönünü arayan, bazen de önüne çıkan taşlara çarpa çarpa yolunu bulan… Bazen hızlı, bazen yavaş akar...
- Yozgat Sorgun’da, 71 yaşındaki Selami Şimşek dede, çalıştığı inşaatın 6. katından düşerek yaşamını yitirdi. Akla ilk şu soru geliyor: “71 yaşındaki bir dedenin evinde torununu sevmek yerine, ne işi var inşaatın 6. katında?”
- Umutlarım, hayallerim, sevdalarım Sığmıyor ceketimin cebine Bunca zamandır ket vurulmuş umutlarıma Bunca zamandır kafeste tutulmuş ruhum, nefesim, aklım Sığar mı bu düzene gencim, yaşlım