Buradasınız
6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!

6 Şubat 2023… 11 ili etkileyen, büyük bir yıkıma ve yüz binden fazla insanın ölümüne yol açan iki büyük depremin yaşandığı bu tarih, mıh gibi kazındı hafızalarımıza… 6 Şubat sabahı, enkaz altından yükselen yardım çığlıklarının, sevdiklerini kurtarmak için çaresizce çırpınan insanların “devlet nerede” haykırışlarının ölüm sessizliğine terk edilen sokaklardaki yankısı unutulmayacak. Terk edilmişliği, çaresizliği yaşayan milyonlarca insan, yüreklerine işleyen Şubat ayazını hep içi titreyerek hatırlayacak. Egemenlerin “asrın felaketi” dedikleri bu depremler, tam da o egemenler yıkımın asıl nedeni oldukları için toplumun hafızasında “asrın kötülüğü” olarak yer etti ve öyle kalacak.
6 Şubat depremlerinin ardından milyonlarca insan başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı, milyonlarca çocuk eğitimine devam edemedi, binlerce insan uzuvlarını kaybettiği için engelli kaldı. Geçen bir yılda ne deprem bölgesindeki sorunlar çözüldü ne de bir doğa olayının felakete dönüşmesine sebep olan sorumlular hesap verdi. Hesap vermek bir yana sorumluluk alanlarında olan konularda bile kıllarını kıpırdatmadılar. Kayıplarını ve ölülerini bulamayan binlerce insanın Mecliste deprem kayıpları için araştırma komisyonu kurulması talebi reddedildi. Sağlık Bakanlığı deprem sonrası kaç kişinin engelli kaldığına ilişkin soruyu yanıtsız bıraktı. Deprem anında yıkılan bina sayısı bile 37 bin olmasına rağmen 53 bin insanın hayatını kaybettiği açıklandı, gerçek sayı gizlendi, gizleniyor.
Depremlerin ardından ilk üç gün yetkili ve sorumlu devlet kurumlarının ortalıkta olmaması, arama kurtarma çalışmalarının başlatılmaması kurtarılabilecek binlerce insanın enkaz altından çıkarılamayarak hayatını kaybetmesine neden oldu. Hastanelerin yıkılması, sağlık hizmetinin koordine edilememesi nedeniyle ilk müdahaleleri yapılamayan binlerce insan ise ya hayatını kaybetti ya da sakat kaldı. Kuşkusuz asrın kötülüğünün en acı verici kısmı can kayıplarıydı. Ama kötülükler bununla sınırlı kalmadı. Deprem bölgesine götürülecek yardımları organize edemeyen devlet, gönüllülerin, sosyalistlerin, sendikaların, emek örgütlerinin, siyasi partilerin yardımlarını da baltalamaya çalıştı. Depremin şokunu üzerinden atamamış, yakınlarını kaybetmiş insanların en temel fiziksel ihtiyaçları dahi karşılanmayarak acılarını yaşamalarına bile izin verilmedi. “Devlet nerede” diye soranlar tehdit edildi, Kızılay çadır vermek yerine çadır sattı, AFAD ekipleri gönüllülerin kurtarma çalışmalarına çökerek reklam yaptı, medya sansürlendi, insanların yardım isteme kanallarından biri olan Twitter yasaklandı, iş makineleri insanları kurtarmak yerine bankaların kasalarını çıkardı…
Ama kötülükler bununla da bitmedi. Enkaz altında halen insanlar varken ihaleleri yandaş şirketlere dağıtan iktidar apar topar enkaz kaldırma çalışmalarını başlattı. Başta asbest olmak üzere pek çok zararlı kimyasal içeren molozlar tarım arazilerine, sulak alanlara, zeytinliklere, yaşam alanlarının yakınına döküldü. Daha önce yapılaşmaya uygun olmadığı için inşaat izni verilmeyen alanlar inşaat şirketlerine açıldı. Rant hesabıyla ellerini ovuşturan inşaat şirketleri emekçilerin el konulan tarım arazilerine, zeytinliklerine, ormanlık alanlara kepçelerini soktular. Ne bölge halkının ne yer bilimcilerin ne de meslek örgütlerinin fikrini, onayını alma ihtiyacı duymadılar. Ranttan gözü dönmüş yandaş şirketler akbaba misali bölgeye üşüşmesine rağmen bir yılın sonunda tamamlanan konut sayısı çok yetersiz. Siyasi iktidar depremin ardından toplam 650 bin konut inşa edileceğini, bunun da 319 bininin bir yıl içinde teslim edileceğini söylemişti. Bugün gelinen noktada yüzde 70’i tamamlanmış 25 bin konut bulunuyor. Yani vaat edilenin yalnızca yüzde 8’i…
Deprem bölgesinde yaşam savaşı sürüyor
Konteynırlarda, hasarlı evlerde, çadırlarda kalan yüz binlerce insan ise barınma, beslenme, hijyen, alt yapı sorunlarıyla boğuşmaya devam ediyor. Her yağmur yağdığında konteynırları su basıyor, yollar çamur içinde kalıyor, sık sık elektrik kesintileri yaşandığı için ısınma sorunu çözülemiyor, içme suyu bulunamıyor, musluklardan kurtlu sular akıyor… Kaldıkları konteynırlar okullara uzak olduğu için aileler çocuklarını okula göndermekte zorlanıyorlar. Evleri hasar gören ailelere ilk okuma tarihi 6 Şubat 2023 olan 11 aylık binlerce liralık elektrik faturaları gönderiliyor. Binlerce ailenin geçim kaynağı olan narenciyeye asbestli olduğu iddiasıyla maliyetinin altında fiyat veriliyor, meyveler dallarında çürüyor. Keza bir başka önemli geçim kaynağı olan zeytinliklere de el konuluyor. Şu ana kadar on binlerce zeytin ağacı kesildi, daha da kesileceği belirtiliyor.
Başta depremden en çok etkilenen kent olan Hatay halkı olmak üzere depremzede emekçiler bir yıldır cehennemi yaşıyor. Buna karşın depremlerin yarattığı yıkımdan, devam eden sorunlardan, depremzedelerin yaşadığı eziyetten sorumlu olan iktidar sahipleri zerre kadar vicdan duyguları olmadığını her fırsatta ortaya koyuyorlar. Nitekim 4 Şubatta Hatay’a giden Erdoğan, hem kenti bilerek kendi kaderine terk ettiklerini itiraf ettiği hem de Hatay halkını açıkça tehdit ettiği şu sözleri sarf etti: “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı.” Yani hesap vermesi gerekenler hesap soruyor, tehdit ediyor. Türkiye tarihinin en yıkıcı depremlerinin yıldönümüne iki gün kala ve depremlerin en çok etkilediği kentte, açıkça tehdit içeren bu sözleri sarf edecek rahatlığı ve pervasızlığı nereden buluyor iktidar sahipleri?
Çünkü hesap verme korkusu duymuyorlar, çünkü hesap sorabilecek örgütlü bir güç karşılarında yok. 6 Şubat depremlerinin birinci yılında görmemiz ve sorgulamamız gereken gerçek budur. Biz 6 Şubat felaketini yaşadıysak bunun nedeni 1999 depremlerinin hesabının sorulamamasıydı. Soma’nın, Ermenek’in, Amasra’nın ve daha nice işçi katliamının hesabının sorulamamasıydı. Bugün sorumlular mağdurlardan hesap soruyorsa, tehditler savuruyorsa bunun nedeni geçtiğimiz bir yıl boyunca 6 Şubat’ın hesabını soramayışımızdır. İktidar sahiplerinden belediyelere, müteahhitlerden yetkili devlet kurumlarına en yukarıdan en aşağıya kimsenin hesap vermeyişidir.
İşçi Dayanışması’nın 190. sayısının başyazısında bu durumun ortaya çıkardığı sorunlar şöyle ifade ediliyor: “Asıl sorumlunun hiçbir sorumluluğu olmayandan hesap sorduğu, suçlunun mağdura tehditler savurduğu, güçlünün haklıyı susturduğu bir toplum sağlıklı bir toplum olabilir mi? Kötülüğün ve zulmün hesabının sorulamadığı bir toplum ileriye doğru yol alabilir mi? Böyle bir toplumda insanların adalet, huzur, esenlik beklentileri karşılanabilir mi? Bizi daha iyi bir geleceğin beklediğine dair umutlar filizlenebilir mi? İşte bugün Türkiye’de toplumu saran kasvetin nedeni tam da burada aranmalıdır. Fakat bilelim ki biz harekete geçmezsek egemenlerin toplumu sürüklediği bu zehirli atmosfer dağılmaz, bu hastalıklı durum devam eder. Ödediğimiz bedeller daha da ağırlaşır. Demokratik hak ve özgürlükleri talep etmek bir yana sözü bile edilemez hale gelir. Ekmeğimiz daha da küçülür. Çalışma ve yaşam koşullarımız daha da zorlaşır. Enkaz altında kalmaya devam ederiz.”
Evet, görmemiz gereken gerçek budur. İşçi ve emekçiler olarak hesabını soramadığımız her kötülük başımıza gelecek yeni felaketlerin zeminini hazırlar. İşte bunun için birlik olmak ve örgütlenmek zorundayız. Siyasi iktidarın her fırsatta yapay kutuplaştırmayı körükleyerek birlik olmamızın önüne geçmesine, yaşadığımız ortak acıları unutturmasına izin vermeyelim. Unutmayalım; kapitalizm öldürür, örgütlülük yaşatır!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- 7 Ekim’in Birinci Yılı: Emperyalist Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Ukrayna Savaşının İkinci Yılı: Ukrayna’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşa Hayır!
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Gazze’de Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Filistin ve Ortadoğu’da Yangın Büyüyor
- Oylar Emek ve Özgürlük İttifakı Partilerine!
- Ülkeyi Enkaz Yığınına Çeviren Yağmacı Düzene Artık Yeter!
- İşçi Sınıfı 1 Mayıs’ta Asrın Kötülüğüne ve Yağmacı Enkaz Düzenine “Artık Yeter” Diyecek!
- Felaket Göz Göre Göre Geldi: Depremzedeler İçin Tüm Olanaklar Seferber Edilsin!
- Asgari Ücret Görüşmeleri Algı Oyunlarıyla Başladı
- UİD-DER Kadın Komitesi: Kadına Yönelik Şiddetin Kaynağı Kapitalizmdir!
- Savaş Emekçiler İçin Yıkım Demektir! Savaşa Hayır!
- Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı!
- UİD-DER Kadın Komitesi: 1 Mayıs’ta Birlik, Dayanışma ve Coşkumuzla UİD-DER Kortejinde Buluşalım!
- Birlik ve Dayanışma İçinde 1 Mayıs’a!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Emeğin Mücadelesi Emekçi Kadınlarla Büyüyor!
- İkinci Yılında Depremin Anlattıkları
- 6 Şubatta Emekçiler Haykırdı: “Unutmak Yok, Affetmek Yok, Helalleşmek Yok!”
- 6 Şubat Depremlerinin 2. Yılı: Felaketlerin Hesabını Örgütlü İşçiler Soracak!
- 6 Şubat Depremlerinde Yaşamını Yitirenler İstanbul’da Anıldı
- 1999’dan Bugüne Önlem Yok, Adalet Yok!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Patronlara Yeni Teşvikler, Emekçilere Derinleşen Yıkım
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Avcılar’da 6 Şubat Depremleri Anması
- Beşiktaş’ta 6 Şubat Anması: Unutmadık!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Japonya’da Depremler Can Aldı
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Kader Değil Felaket!
- Dayanışmamızı Yok Etmek İsteyenlere İnat, Buradayız!
- “Ah” Etmeyelim, Birbirimize Bir Söz Verelim
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...