Buradasınız
4500 Lira Maaş Alan Yoksul mu Olurmuş?
Sarıgazi’den bir otomotiv işçisi
Türk-İş’in yaptığı araştırmaya göre Aralık ayında açlık sınırı 1385 lira, yoksulluk sınırı ise 4512 lira olarak açıklandı. Açlık ve yoksulluk sınırının tanımına baktığımızda bu hesaplamanın nasıl yapıldığını da anlayabiliyoruz:
- Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı açlık sınırı,
- Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı yoksulluk sınırını belirtiyor.
Bu tabloya göre 4 kişilik bir ailede aile fertlerinden üçü asgari ücretle çalışsa bile maaşlarının toplamı yoksulluk sınırının altında kalıyor. Tek kişi çalışırsa aile açlık sınırının bile altında yaşıyor ya da yaşamaya çalışıyor. Türkiye’de 6 milyon asgari ücretli olduğunu biliyoruz. Asgari ücretin üzerinde çalışan işçilerin çoğu da en fazla 1500 lira maaş alıyorlar. Bu tablo Türkiye’de birçok işçi ailesinin devletin yaptığı araştırmalarda yoksul bile sayılmadığını gösteriyor.
UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önlerine gidiyor, işçi semtlerinde stantlar açıyor ve işçi kardeşlerimize gerçekleri anlatıyoruz. Fabrika önlerindeki dağıtımlarda, stantlarda ya da işyerindeki arkadaşlarımızla sohbet ederken açlık ve yoksulluk sınırını duyan işçi arkadaşlarımızın verdikleri tepkiler şöyle: “4500 lira maaş alan yoksul mu olurmuş?”, “1200 lira maaş alıyoruz ama aç değiliz çok şükür”, “Patron nasıl verecek o parayı? Bunu isteyip adamı iflas mı ettirelim?”
Evet kardeşler. 4500 lira ailemizin asgari düzeyde sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi, faturalarımızı kiralarımızı ödememiz, giyim ihtiyacımızı karşılayabilmemiz için minimum ücrettir. Bu ücretle ailemizle yapacağımız tatil, sinema-müzik-tiyatro gibi sosyal faaliyetleri de en azından yapma şansımız doğuyor.
Evet, 1200-1300 lira ile de bir şekilde doyuyor karnımız. Karın gurultusuyla uyumuyoruz belki ama ne kadar sağlıklı beslenebiliyoruz ki? Bir insanın sağlıklı yaşayabilmesi için alması gereken kalori miktarı belli. Bunu hangi gıdalarla temin etmesi gerektiği de belli. Peki, bizler ailemizin sağlıklı yaşaması için gerekli olan kırmızı et, kaliteli süt, taze meyve-sebze, bakliyat vb. yiyecekleri ne kadar alabiliyoruz? Her öğünde ekmek ile doymaya çalışmıyor muyuz? Memleketlerimizden gelen tarhana, bulgur, erişte, pirinç olmasa ne kadar doyacak karnımız? Markete gittiğimizde fiyatına bakmadan ne alabiliyoruz? Kasada almaktan vazgeçtiğimiz ihtiyaçlarımızı bir düşünelim. Her hafta kaçımızın evine gerçekten ihtiyacımız kadar kırmızı et, balık girebiliyor? Bu sağlıksız beslenmenin tetiklediği kansızlık, şeker, vitamin eksikliği gibi hastalıklara birçoğumuz yakalanıyoruz maalesef. Sadece yiyecekle de bitmiyor. Özellikle kış aylarında botu, montu, kazağı derken yük daha da artıyor. Birçoğumuz “bu ay çocuğa masraf yaptım. Önümüzdeki aya bir şey çıkmazsa bakarız” deyip ihtiyacımızı öteliyoruz.
Patronlar kârlarına kâr katarken bize reva gördükleri yaşam koşulları böyle. Patronların bizlere en az yoksulluk sınırında ücret vermeleri gerek. Fakat bizler bu durumda bile kendi mutfağımıza giren ya da giremeyen yiyeceklerden çok patronun cebini düşünür buluyoruz kendimizi. Kapitalist düzen bizlerin hayallerine bile hükmediyor. Bir işçi patronunun evine giren yiyeceklerin yüzde 5’ini kendi evine almayı hayal bile edemiyor. İsteklerimize bile biz farkında olmadan koydukları bir sınır var. Normalde geçinebilmemiz için gerekli olan parayı bile çok görmemizi sağlıyorlar.
Bizleri bu koşullarda yaşamaya iten patronlar sınıfının oyunlarına gelmemeliyiz. Mücadele örgütümüz UİD-DER’in tam da bu nedenle kapısını çalmamız gerekir. İşçilerin oluşturdukları mücadele zincirinin bir halkası olmalıyız. Tek başımıza değiştiremeyeceğimiz koşulları örgütlüyken değiştirebiliriz. Yeter ki patronların inanmamızı istediği yalanlarını önümüze engel olarak koymayalım, birliğimizin gücüne inanalım.
Asgari Ücret Sefalet Ücreti Olmaktan Çıkarılsın!
Gamak İşçileri Sözleşmeden Memnun Değil
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenen Polonez işçileri patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve bunun üzerine İstanbul Çatalca’da bulunan fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. UİD-DER Kadın Komitesi, direnişlerini 37 gündür coşku ve kararlılıkla...
- Merhaba dostlar. Son günlerde dünyanın birçok yerinde mülteci sınıf kardeşlerimizin ırkçı ve faşist saldırılara maruz kaldığını görüyoruz. Faşist çeteler neredeyse göçmen avına çıkıyorlar. Mültecilerin ev ve işyerlerine kundaklama ve linç...
- Sene 1950, ABD emperyalizmi kendi çıkarları doğrultusunda Kore’ye müdahale ederek 3 yıl sürecek bir vahşeti başlatmıştı. Bu katliama suç ortağı arayan ABD’nin çağrısına koşan ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Türkiyeli egemenler NATO’ya alınmak için...
- Kapitalizm doğduğumuz andan itibaren biz gençlere bir rol biçiyor. Okullar bizleri bu sistem içerisinde yaşamaya hazırlıyor. Boyun eğmeyi, isyan etmemeyi, susmayı öğretiyor. İlkokuldan itibaren farklı yetenek ve becerilere sahip olduğumuz halde aynı...
- Antep 5. Organize Sanayi Bölgesinde direnişteki Akcanlar Tekstil işçileri kent meydanından seslendi. Dev-Sağlık İş Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde eylem yaptı. 9 işçinin toprak altında kalarak hayatını kaybettiği Anagold Madencilik’te...
- İnsan doğup büyüdüğü toprakları, kültürünü benimsediği ülkesini kolay kolay bırakıp başka ülkeye gitmek istemez. 40 yıl önce Almanya’ya göç etmiş emekçilere sorun, Türkiye’ye dönmek istediklerini, kendi topraklarında ölmek istediklerini söylerler....
- Gebze Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Mersen Sanayi Ürünleri fabrikasında çalışan işçiler sendikalaşma mücadelesi yürüttüler ve Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 Nolu Şubede örgütlendiler. İşçilerin Mersen yönetiminin sendika ve toplu sözleşme...
- Her işyerinde aslında benzer sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Ücret sıkıntıları, mobbing, işten atma saldırısı, işçi sağlığı ve güvenliği eksikleri gibi say say bitiremeyeceğimiz birçok sıkıntılar yumağı… Ben de bu sıkıntılardan birine değinmek...
- Liseli bir genç, büyük bir markette sözleşmeli kasiyer olarak çalışan annesinden kendisine yeni telefon almasını ister. Fakat anne sözünü tutamaz. Anne-oğul arasında kavgalar başlar. Hepimiz için tanıdık olan bu hikâye Güney Kore yapımı Cart...
- Her ay SGK primi ödememize rağmen bir sağlık kurumuna adım attığımız andan itibaren muayene, tıbbi malzeme, ilaç, reçete adı altında SGK’ya ekstra katılım payı ödüyoruz. Özel hastanelere gittiğimizde ise bunlara ek olarak oldukça fazla miktarda para...
- Bir fabrikada seri üretim hattında çalışıyorum. Ortalama 2 dakikada bir koli doldurup banda atıyoruz. Bant üzerinde ilerleyen koliler hattın sonunda alınıp paletlere diziliyor. İşe ilk girdiğim yıllarda makinelerin hızına entegre olan bant sorunsuz...
- Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Türk-İş, 20 Ağustosta Türkiye genelinde bölge temsilcilikleri önünde ve kent meydanlarında kitlesel basın açıklamaları gerçekleştirdi. Basın açıklamalarına Türk-İş’e bağlı sendikaların yöneticileri ve üyesi...
- Antep’te Akcanlar Tekstil’de vergi kesintileri ve 7’li vardiya sistemine geçilmesi nedeniyle 17 Ağustosta iş bırakan işçilerin direnişi sürüyor. CarrefourSA’nın İstanbul Esenyurt’ta bulunan deposunda 12 Ağustosta başlayan direniş devam ediyor....