Buradasınız
Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
İstanbul/Avcılar’dan bir grup genç

Geçtiğimiz haftalarda Kocaeli’nde düzenlenen “İnsan Hakları Eğitim Kampı”nda gençlerle bir araya gelen Bilal Erdoğan’ın konuşması dikkat çekiciydi doğrusu. Geçen yıl 2023 genel seçimlerinden hemen önce sanki bir lütufmuş gibi yasalaştırılan EYT düzenlemesiyle ilgili açıklamada EYT’nin büyük bir felaket olduğu, kirli muhalefet anlayışıyla, siyasetin popülizme zorlanmasıyla bunların mümkün hale geldiği söylendi. “Muhalefet; EYT çıksın, bir sürü insan emekli olacak. Onların boşalttığı iş sahalarına gençler girecek demişti. Oldu mu öyle bir şey? Kandırdılar mı gençleri? Kandırdılar. Gençler EYT’ye karşı bir kamuoyu oluşturmadı. Şu anda sosyal medyada atanamayanlarla ilgili şeyleri düşünün. “Gençler EYT’ye karşı” diye bir hashtag gördünüz mü? Gençler bunu ıskaladı, gençler burada aldatıldı.”
Gençlerin muhalefet tarafından kandırıldığını, bu nedenle işsiz olduklarını ileri süren Erdoğan aynı konuşmada, karşı olmasına rağmen kendisinin de erken emeklilik hakkı kazandığını söylüyor ve “Çalışmadan ekmek elden, su gölden yaşamak en güzel hayat mıdır acaba?” diyerek bunu sorgulamamızı istiyor. Biz de gençlere yöneltilen bunca sözü sorgulamadan edemedik.
Öncelikle çalışarak, üreterek, çevremize, ülkemize bir şeyler katarak bir hayat yaşamak gerektiğini, ancak o zaman kendimizi değerli hissedeceğimizi söyleyenler EYT düzenlemesiyle birlikte 12 bin 500 lira alan emeklileri ekmek elden su gölden bir hayat yaşamakla suçluyorlar. Peki, gerçekler böyle mi? Biliyoruz ki bugünün EYT’li işçisi daha gencecik yaştan itibaren kölece çalışmaya başlamış ve yıllarca emek gücünü satarak bu sisteme artı değer üretmiştir. Gece gündüz çok ağır koşullarda, hiç de insani olmayan şartlarda çalışan işçiler hak ettikleri emeklilik için mücadele etmişlerdir. İktidar sözcüleri ise yoksulluktan, işsizlikten, gelecek kaygısından bunalan, iktidara öfkeli olan gençlere, işsiz olmalarının asıl sorumlularının “emekli oldukları halde çalışanlar” olduğunu söylüyor. Oysa birkaç yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok” diyerek işsizliğin dünyanın her yerinde olduğunu ve bu durumun “normal” olduğunu söylüyordu. Yani siyasi iktidar, açlık sınırının dahi altında kalan bir ücrete mahkûm ettikleri emeklilerin neden hâlâ çalıştıklarını sorgulayarak aslında hedef şaşırtıyor. Açlık sınırın 21 bin liraya, yoksulluk sınırınınsa 71 bin liraya dayandığı böyle bir dönemde emeklilerin 12 bin 500 lira gibi trajikomik bir ücretle çalışmadan yaşamlarını sürdürebilmeleri mümkün müdür sizce?
Biz işçi sınıfının saflarında örgütlenen gençler olarak, emekliler ile gençler arasında bir kara propaganda yürütülmeye çalışıldığını biliyoruz. Sermaye devletinin patronların lehine, işçilerin ise aleyhine çalıştığı bir yapı olduğunun da farkındayız. Gelecek nesillerin kaynaklarını tüketenlerin, devletin bütçesini yağmalayanların, gençleri işsiz bırakanların emekliler değil egemenler olduğunun bilincindeyiz. Bu nedenle gençlerin karşı durması gereken şey EYT’liler değil, olsa olsa emeklilerin bu kadar düşük ücret alması olabilir. Sarayın her 44 saniyede 1 asgari ücret harcamasına, emekli olan milletvekillerinin çifte maaş almasına, “huzur hakkı” adı altında ekstra maaş almasına karşı olmalıyız. Ödediğimiz vergilerle yapılan köprülere geçiş, hastanelere hasta ve havalimanına yolcu garantileri ile rant kapısı açanlara karşı durmalıyız.
EYT meselesi de bugün gasp edilmek istenen tüm haklarımız gibi emekçilerin örgütlenip, bir araya gelerek kazandıkları bir haktır. Biz gençler ise işçilerin tırnaklarıyla söküp aldıkları haklara sonuna kadar sahip çıkalım ve iktidarın hak gasplarına karşı birlikte mücadele edelim diyoruz.
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
Son Eklenenler
- 1 Mayıs işçilerin çalışma koşullarını düzeltmek için bir araya geldiği tarihsel bir günün adıdır. Bizler de her yaştan, her meslekten işçiler olarak çalışma koşullarımızı düzeltmek için 1 Mayıs’ta bir araya gelmeli, taleplerimizi hep bir ağızdan...
- UİD-DER’li gençler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. İstanbul Anadolu Yakasından genç kardeşlerimiz neden 1 Mayıs alanında olacaklarını anlatıyorlar.
- Zenginlerin milyonlarca dolar ödeyerek kendilerine “kıyamet sığınakları” inşa ettirdiklerini biliyor muydunuz? Sığınak deyince aklınıza öyle soğuk ve karanlık, daracık mahzenler gelmesin. Bu sığınaklarda yok yok! Yapay zekâ destekli tıbbi bakımdan...
- Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de önemli bir siyasi figür. Ama biz UİD-DER’li işçiler, onu, önce temsilciliklerimizde, ev buluşmalarımızda izlediğimiz Beynelmilel filmiyle tanıdık ve sevdik. Sonra “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!”...
- Mersin’de “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” adlı etkinliğimizin ardından biz emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs’ta alanlarda haykıracağımız taleplerimizi dile getirdik. 1 Mayıs coşkumuzla tüm emekçi kadınları 1 Mayıs’ta birlik olmaya, dayanışmaya...
- Hizmet-İş Sendikasında örgütlü Ankara Altındağ Belediyesi işçilerinin 21 Nisanda başlayan grevi devam ediyor. İstanbul Şişli Belediyesi işçileri alacakları ödenmediği için 24 Nisanda belediye önünde eylem yaptı. 31 Mart yerel seçimleri sonrası İzmir...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, 1886’dan günümüze inatçı bir gelenek olarak yaşamaya devam ediyor. Türkiye’de 1 Mayıs’ın sembolü haline gelen 1 Mayıs Marşı, “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır...
- UİD-DER, “Umut Örgütlü Mücadelede” şiarıyla işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs hazırlıklarını sürdürüyor. UİD-DER temsilciliklerinde düzenlenen “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” etkinliklerinde, dünya işçilerinin...
- Bizler Gebze’de yaşayan genç işçiler ve öğrencileriz. İşçi sınıfının mücadele örgütü UİD-DER ile 1 Mayıs alanında sınıfımızın saflarında yerimizi alacağız. Çoktandır başlattığımız çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. İşçi sınıfına yönelik...
- Dev-Sağlık İş Sendikası üyesi sağlık çalışanları ve Petrol-İş Sendikası üyesi petrokimya işçileri düşük ücret dayatmasına karşı mücadelelerini sürdürüyor.
- Lüks arabalara, gökdelenlere, plazalara, internette gördüğü şatafatlı yaşamlara bakıp “insanlar bu kadar çok parayı nereden buluyorlar?” diye soranımız olmuştur. Öyle ya, gece gündüz çalışarak çok para kazanılmadığını, değil lüks bir hayat sürmek en...
- “Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin.” Bu sözü iş arkadaşlarımızdan, akrabalarımızdan, çevremizden sıkça duyuyoruz. Hâlbuki günlük hayatımızdaki birçok uğraşımız güven ilişkisine dayanıyor. Mesela hastanedeki doktordan bindiğimiz otobüsün...
- Bir insanın günde ortalama 5000 ila 10000 reklama maruz kaldığı tahmin ediliyor. Sizce bu durumun üzerimizde nasıl sonuçları oluyor? Bu düzenin sahipleri, düşünce biçimimizi ve alışkanlıklarımızı belirliyor, zihinlerimizi çöplüğe çeviriyor. Günlük...