Buradasınız
Baskı ve Sömürüye Karşı 1 Mayıs’ına Sahip Çık!

Dünyamızda manzara hiç de iç açıcı değil.
Güney Asya’dan Afrika’ya dünyanın birçok bölgesinde savaş var. Ortadoğu’da yoğunlaşan emperyalist talan savaşı yüz binlerce insanın canını almış durumda.
Kapitalist ekonomi dünya ölçeğinde krizde. İşsizlerin sayısı yüz milyonları aşıyor. 1 milyar insan her gün aç yatıyor. 3 milyar insan yoksulluk koşullarında yaşıyor.
Türkiye’de de bizzat yaşadığımız üzere, taşeronluk sistemi adı altında işçilere kölelik koşulları dayatılıyor. İş saatleri uzun, ücretler düşük, çalışma koşulları ağır. İş güvenliği önemleri alınmadığı için iş kazaları korkunç bir şekilde devam ediyor; her ay 150’ye yakın işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Sadece 2014 yılında 1886 işçi patronların kâr hırsının kurbanı oldu. Anaların, babaların, evlatların, eşlerin yüreği kan ağlıyor.
Peki, tüm bu kötülüklere yol açan ne? Kapitalizm!
Kimi insanlar diyebilir ki, “siz de her şeyi kapitalizme bağlıyorsunuz”. Doğru, öyle yapıyoruz. Çünkü tüm kötülüklerin anası kapitalist sömürü sistemidir.
Bu sistem paranın egemenliği üzerine kuruludur ve tüm amaç sermayenin büyütülmesidir. Üretim ve neredeyse tüm faaliyet bu doğrultuda yapılıyor. Meselâ kapitalist için süt üretmek kârlı değilse, o fabrika kapatılır ve silah fabrikası açılır. Bu sistemde üretim araçları ve sermaye bir tarafta, işçi sınıfı ve emek öte taraftadır. Tüm zenginliğin asıl kaynağı işçi sınıfının emeğidir. Üretim araçlarını elinde tutan patronlar/kapitalistler, işçileri sömürerek sermayelerini büyütürler. Milyarlarca insan açlık ve yoksullukla boğuşurken, bir avuç egemen/asalak tüm zenginliğe el koymaktadır.
Sistem öylesine akıldışıdır ki, yüksek kâr için daha fazla üretim yapılır ama bu ürünleri satın alacak işçilerin ücretleri alabildiğine düşük tutulur. Lakin bu kez de üretilen ürünler satılmaz ve pazar tıkanır.
“Ekonomik kriz” denince çoğu insanın aklına “yokluk” geliyor. Oysa kapitalist sistemde kriz yokluktan değil, patronların kârlı gördükleri malları aşırı ürettirmesinden yani işçilere-emekçilere bir faydası dokunmayan plansız kapitalist bolluktan kaynaklanıyor. Kriz çanları çaldığında fatura her zamanki gibi işçi sınıfına kesiliyor. Kriz gerekçesiyle işten atılan, açlık ve yoksulluğun kucağına itilen işçiler oluyorlar.
Kriz, savaşları da beraberinde getiriyor. Bugün Ortadoğu’da kanlı bir savaşın sürmesi bir tesadüf mü? Elbette değil. Ortadoğu başta olmak üzere Güney Asya’dan Afrika’ya kadar pazarları ele geçirmek, enerji yatakları ve ticaret yolları üzerinde egemenlik kurmak amacıyla yürütülüyor bu savaş. Bu düzende tüm devletler, birbirlerinin gözünü oymaya hazır bekleyen aç kurtlar gibidirler. Hepsinin amacı parababaları için pazar ve yatırım alanları elde etmektir.
Ancak savaş yıkım, insanların katledilmesi ve acı demektir. Gerçekte işçi-emekçi halk savaş istemez, çünkü savaş esas olarak onları vurur.
Bu nedenle egemenler, toplumu savaşa hazırlamak için birçok koldan faaliyet yürütürler. Meselâ ABD emperyalizmi, Irak’a “özgürlük ve demokrasi” götüreceği yalanıyla halkı aldatmaya çalışmıştı. Suriye’deki iç savaşı kışkırtan AKP hükümeti ise, Türkiye’nin Ortadoğu’da büyük güç olacağını, tüm İslam âleminin başına geçeceğini, barış ve huzur getireceğini söylüyor. “Türkiye Osmanlı’nın mirasçısıdır, Ortadoğu’ya müdahale etmesi normaldir” yönlü açıklamalarla toplum savaşa hazırlanıyor. AKP’nin maceraları halkın gözünde meşrulaştırılmak isteniyor.
Egemenler, bir taraftan yalanlarla halkı savaşa hazırlarken, öte taraftan da demokratik hakları ortadan kaldırıyor, baskı yasalarını ve polis devleti uygulamalarını devreye sokuyorlar.
Bugün tüm dünyada benzeri yasalar iş başındadır.
Türkiye’de ise AKP hükümeti, son çıkardığı “İç Güvenlik Yasası” ile polis devleti uygulamalarına hız vermiştir.
AKP’ye göre tek amaç halkın sağlığı ve güvenliği imiş! Zaten ne yaparlarsa bizim için yapıyorlar: “Her şey halk için!” Oysa gerçekler bambaşka şeyler söylüyor. Bu tür yasalar her daim işçileri, ezilenleri ve yoksulları vuruyor.
Meselâ işçiler ne zaman haklarını arasalar karşılarında bu tür yasaları ve polisi buluyorlar. 15 bin metal işçisinin grevini yasaklayan AKP hükümetinin gerekçesi neydi? Halkın sağlığı ve milli güvenlik! Hakları için mücadele eden metal işçileri, halkın sağlığını ve milli güvenliği nasıl tehlikeye atmış olabilir ki? Bahanede bile meymenet yok!
Asıl mesele şu: Sermayenin emrinde hareket eden AKP hükümeti, işçilerin haklarını aramasını, moral bulmasını, patronlar karşısında güçlenmesini ve demokratik haklarına sahip çıkmasını istemiyor. Çünkü bu durumda işçileri kolayca aldatamazlar, “Büyük Türkiye” diyerek Ortadoğu’daki kanlı savaşa ikna edemezler.
İşte bu yüzden patronlar ve AKP; kendi tarihini bilmeyen, itaat eden ve yük hayvanı gibi çalışmayı kabul eden işçiler istiyorlar. Meselâ tüm güçleriyle 1 Mayıs’ı karanlık bir günmüş gibi göstermeye çalışıyorlar. Neden?
Çünkü 1 Mayıs işçilerin uzun iş saatlerine, düşük ücretlere, ağır ve insanca olmayan çalışma koşullarına karşı verdikleri bir mücadelenin sembolüdür. 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa, ezilmeye ve emperyalist talan savaşına işçilerin “hayır” dediği bir günün adıdır 1 Mayıs. İşte bu nedenle her 1 Mayıs sabahı, birbirlerini tanımayan, dilleri, renkleri ve dinleri farklı olan milyonlarca işçinin kalbi aynı duyguyla çarpar.
İstiyorlar ki işçiler 1 Mayıs’ı ve onun tüm içeriğini unutsun. Bir araya gelmesin, örgütlenmesin, sömürüye ve zulme karşı mücadele vermesin. Özetle işçi sınıfının uyanmasından ödleri patlıyor.
Kapitalist düzende tüm zenginliği var eden işçilerin emeğidir. Eğer işçiler kendi çıkarları temelinde birleşir ve güçlerinin farkına varırlarsa, tüm dünyayı değiştirebilirler. Bu hayal değildir, nitekim patronlar ve onların hizmetinde olan hükümetler bu gerçeği bildikleri için işçileri bölüp parçalamaya çalışıyorlar.
Kapitalist sömürüye, uzun iş saatlerine, düşük ücretlere, taşeronluk sistemine, iş cinayetlerine, emperyalist savaşlara, demokratik hakların ortadan kaldırılmasına dur demek için 1 Mayıs’a sahip çıkalım. Sömürüye ve zulme boyun eğmemek için 1 Mayıs günü UİD-DER saflarında yerimizi alalım.
İşçilerin Sordukları / 35
Umutluyuz Çünkü Biliyoruz…
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
Son Eklenenler
- Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlü kamu işçileri, 2025-2026 yılı toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde siyasi iktidarın sefalet zammı dayatmasına karşı eylemlerine devam ediyor. 1 Temmuzda Türkiye genelinde kent meydanlarında kitlesel basın...
- İzmir Buca Belediyesi işçileri, birikmiş maaş ve alacakları ödenmediği için 18 Haziran’dan bu yana iş durdurmuş durumda. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesi gereği yasal haklarını kullanan işçiler, belediye binası önünde maaş, gıda kartı ve diğer...
- Merhaba dostlarım. Bu yıl da Haziran ayını hem UİD-DER’in kuruluş yıl dönümünü hem de sınıfımızın tarihine damgasını vurmuş 15-16 Haziran günlerini anarak ve anlamlandırarak geçirdik. UİD-DER’imizin internet sitesinde, sosyal medyasında ve İşçi...
- UİD-DER’in 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yıldönümünde gerçekleştirdiği “15-16 Haziran: Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!” etkinliğine farklı sektörlerden yüzlerce işçi katıldı. Etkinliğe katılan konuklar arasında; unutulmaz...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasının 25 Haziranda başlattığı Büyük Öğretmen Yürüyüşünü gerçekleştiren ve bugün Ankara’ya ulaşan öğretmenlerin önü Ziya Gökalp Caddesi üzerinde polis barikatıyla kesildi. Talepleri için yürüyüşlerini Milli Eğitim...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerin ardından İzmir Çiğli Belediyesinde çalışan 147 işçi tasarruf bahanesiyle işten atılmış, yürütülen mücadele sonucu işçilerin bir kısmının işe iadesi yapılmıştı. Verilen tüm sözlere rağmen işe iadesi yapılmayan...
- Bu yıl 1 milyondan fazla öğrenci LGS sınavına, 2,5 milyon öğrenci YKS sınavına girmek için başvuru yaptı. Her yıl milyonlarca çocuk ve genç, aileleriyle birlikte sınav stresiyle baş etmeye çalışıyor. Çocuklarının geleceğine yönelik kaygı duyan...
- Artan fiyatlar karşısında alım gücümüz düşmeye devam ediyor. Enflasyonun artış hızının azaldığı söyleniyor ama bu, fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor. Yaz meyveleri tezgâhlara çıktı ama kilosu 150-200 liraya varan fiyatlar yüzünden alamıyoruz....
- 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, cesaretini, onurunu ve örgütlü gücünü kuşanmış Türkiye işçi sınıfının tarihe kazıdığı iki büyük gün… İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek...
- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde en kötüsünü geride bıraktığımızı söyledi ve “2026 yılı, refahın daha çok hissedildiği, fırsatların genişlediği ve ekonomik güvenin pekiştiği bir yıl olacak” dedi. Yıllardır iktidar sözcülerinden...
- Özel Okul Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenlerin Büyük Öğretmen Yürüyüşü 3. gününde devam ederken, 27 Haziranda Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde basın açıklaması yapıldı. Aynı gün Haber-Sen Türkiye genelinde yaptığı basın açıklamalarında...
- Sevgili Polonez işçisi kardeşlerim, Dayanışma TV’de yayınlanan “146+Bir Polonez Bir İşçi Direnişinin Kalbinden” belgeselinizi büyük bir dikkatle izledim. Belgeseldeki her bir kare, her bir sözünüz direnişinizin gün gün örülmüş gerçek hikâyesini...
- “Gerçeğin içinden, sınıfın penceresinden” şiarıyla yayın yapan Dayanışma TV, işçi sınıfının ilham verici mücadelelerini belgelemeye, bu mücadelelerin işçi sınıfının ortak deneyimi haline getirilmesi çabasına katkı sunmaya devam ediyor. Dayanışma TV...