Buradasınız
Birleşmek İşçilere, Ayrışmak Patronlara Yarar
Gebze’den bir petrokimya işçisi
Dünyadaki tüm üretimi işçi sınıfı olarak biz yapıyoruz, zenginlik bizim emeğimizin ürünüdür. Üreten, var eden işçiler olarak dünya üzerinde milyarlarcayız, patronlar ise bir avuç. Fakat bir yaman çelişki var ki almış yürüyor. Kapitalist sisteme egemen olan bir avuç patron iken, boyun eğdirilen işçilerin sayısı milyonları, milyarları aşıyor. Sayıları patronlara göre kat kat fazla ama ezilen, sömürülen, horlanan işçiler…
Bu çelişki bir anda, kendiliğinden olmadı elbet. Bunun sebebi sayısal olarak fazla olsalar da işçilerin sınıf temelinde birleşememesi, birlik olamamasıdır. Peki, sermaye sınıfı bunu nasıl beceriyor? Patronlar, işçileri sürekli olarak yapay ayrımlarla bölüp parçalamanın, tek başına bırakmanın yollarını arıyorlar. Bu sebeple din, dil, ırk, mezhep, milliyetçilik, bölgecilik ve hatta cinsiyet ayrımını işçi sınıfının zihninin derinliklerine aşılıyorlar. İşçileri ayrıştırıyor, kutuplaştırıyor, sınıf kardeşine düşman ediyorlar. Birbirleriyle mücadele eder, rekabete tutuşur hale getiriyorlar. İnsani değerlerin içini boşaltıyor, sürekli olarak insanın toplumsal, dayanışmacı eğilimlerini köreltmeye çalışılıyorlar. Çok iyi biliyorlar ki insan hayatta birine güvenmeden, dost olmadan ya da başkalarıyla dayanışma içinde olmadan ayakta duramaz. Aslında tam da bunları yaptığında insan, insan olabilir, karşısına çıkacak her türlü zorlukla baş edebilir. Böyle bir durum da egemenlerin işine gelmez.
Çünkü işçi sınıfı ne kadar çok parçalanır, dağılırsa o kadar güçsüz ve etkisiz olur. İşçilerin suni ayrımlarla birbirlerine düşman edilmek istenmeleri bundandır. Egemenler örgütsüz, dağınık, başıboş işçi isterler. Böylece meydan onlara kalır. Onlar da işçilerin ürettiği zenginliğe rahatça el koyar, bu sayede düzenlerini sürdürürler.
İşçi sınıfının şairlerinin, ozanlarının dizelerine konu olmuş bir durumdur bu. Hasan Hüseyin bir şiirinde işçiye “seni kurtlar gibi hemcinsine boğdururlar” der. Ruhi Su ise Irmak şiirinde “ağaç demiş ki baltaya sen beni kesemezdin ama ne yapayım ki sapın benden” der. Tıpkı ozanların dediği gibi dünya üzerinde egemenler bir avuçlar ve aslında işçileri birbirine kırdırarak saltanatlarını sürdürüyorlar. Bölüp parçaladıkları işçileri iliğine kadar sömürüyorlar. Çevremize bakalım, nasıl da bölmüş, parçalamışlar. Nasıl da birbirine düşman etmişler. Fabrikalarda göçmen işçilerin, mülteci emekçilerin çalışması istenmiyor, düşük ücretlerin sorumlusu olarak görülüyor, dışlanıyorlar. Savaş mağduru oldukları görmezden geliniyor. İşçiler milliyetçilik, ırkçılık zehrine kapılarak sınıf kardeşlerine düşmanca hislerle yaklaşabiliyor. Kendi milletinden olanlara bile oy attığı partiden, doğduğu ilden, çalıştığı bölümden kaynaklı kinlenebiliyor, rekabete tutuşabiliyorlar. Kadın işçilere karşı yapılan ayrımcılık, hor görme ve dışlama durumu hemen her fabrikada mevcuttur.
İşçilerin bölünüp parçalanması, birbiriyle rekabete tutuşması, örgütlenmenin önüne geçiyor ve sömürü düzeninin ömrünü uzatıyor. Birlik olması gerekenler ayrı gayrı durduğu için sömürü çarkları dönmeye devam ediyor. Ancak emekçiler birbirine inanır, güvenir, birbirine sırtını yaslayarak yol yürürse bu oyunu bozabilirler. Dünya işçi sınıfının mücadele geleneğinde bunun birçok örneği vardır. Dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma türlü güçlüklerin üstesinden gelebilmeyi mümkün kılar. Birbirine güvenerek, birlik ve beraberlik içerisinde olanlar, patronlar karşısında kendilerini yalnız ve güçsüz hissetmezler. Nasıl ki üretim sürecinde koca bir mekanizma gibi hareket etmek başarılabiliyorsa, bu birlikteliği sınıf mücadelesinde de başarmak gerekir. Gün ayrışma günü değil birleşme günüdür. İşçileri türlü hilelerle ayrıştıran, kutuplaştıran patronlar, sömürürken hiç birimizi ayırmıyor. Kriz hiçbir işçiyi, ayırmadan yakıp geçiyor. Ekmek küçülüyor, borçlar artıyor, kiralar yükseliyor, paralar pul oluyor, kazanılmış haklar elden gidiyor, işsizlik, hukuksuzluk had safhada.
Biz işçi sınıfıyız. Biz milyonlarız. Adı başka, rengi başka, dini başka, dili başka olsa da biz milyonların bir araya getirdiği koca bir sınıfın evlatlarıyız. Tüm bu saldırılara karşı koyacak gücümüz de var, irademiz de! Yeter ki birlik ve dayanışma içinde olmaktan, sınıf kardeşlerimizle omuz omuza mücadele etmekten sakınmayalım. Birlik olursak, güçlü, etkili olabiliriz. Hep birlikte sömürüye ve haksızlığa karşı durabiliriz.
Birleşen işçiler yenilmezler!
Kimin Kime Jesti?
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez fabrikasında işçiler Tekgıda-İş Sendikası’nda örgütlendikten sonra gerekli şartları sağlamalarının ardından yetki başvurusunda bulunmuş ve hemen ardından 146 işçi işten atılmıştı. İşten çıkarmaların ardından...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları, 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 6-10 Ocak günlerinde Türkiye genelinde iş bırakıyor. ASM çalışanları “Eziyet Yönetmeliği” olarak nitelendirdikleri...
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...