Buradasınız
Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
Avcılar’dan bir grup genç
Kapitalizm doğduğumuz andan itibaren biz gençlere bir rol biçiyor. Okullar bizleri bu sistem içerisinde yaşamaya hazırlıyor. Boyun eğmeyi, isyan etmemeyi, susmayı öğretiyor. İlkokuldan itibaren farklı yetenek ve becerilere sahip olduğumuz halde aynı sınavlara tabi tutuluyoruz ve hepimizden en iyi notu almamız bekleniyor. En iyi okula gitmemiz gerektiği, en iyisinin biz olmamız gerektiği öğütlenerek sürekli rekabet etmemiz ve bireysel düşünmemiz isteniyor. Kapitalizm bizleri yarış atı gibi koşturuyor, başkalarının kuyusunu kazıp onları ezip geçersek başarıya ulaşacağımızı belletiyor. İmkânsız kurtuluş hayalleri kurdurarak sahte bir mutluluk satıyor. Eğer çok çalışırsak CEO bile olabileceğimiz yalanına bizi inandırıyor. Biz gençlere tozpembe hayaller kurdurtarak bir gün bizim de “büyük adam” olacağımızı, sınıf atlayacağımızı ve böylelikle sorunlarımızın çözüleceğini söylüyor.
Oysa bütün bu pompalanan hayallerin arkasındaki gerçek hiç de tozpembe değil. Okul hayatımız boyunca onlarca sınava giriyoruz. Kimimiz girdiğimiz sınavlarda başarılı olurken kimimiz olamıyor. Başarılı olamayanlarımız yetersizlik hissiyle depresyona sürüklenirken, başarılı olanlar da verdiği emeklerin karşılığını alamayıp işsiz kalıyor. İşsiz kalmamızın nedeni kendimizi daha fazla geliştirip alanımızda uzmanlaşamamamız olarak belletiliyor burjuvazi tarafından. Fakat sınavlarımızda başarılı olsak da olmasak da bizi hayal ettiğimiz gibi bir gelecek beklemiyor. Kapitalizm emekçi gençliğin geleceğini çalıyor!
Kurduğumuz tozpembe hayallerin arkasında duran gerçeklikle yüzleşince kendimizi değersiz, çaresiz ve yalnız hissediyoruz. Peki gerçekten değersiz, çaresiz ve yalnız mıyız? Hayır, ne değersiz ne çaresiz ne de yalnızız! Bizler aynı sorunları yaşayan milyonlarca genciz. Hepimiz her gün kapitalist sistemin var olduğu bu dünyaya açıyoruz gözlerimizi. Emekçilerin öldürüldüğü veya göç ettirildiği, emperyalist savaşların olduğu, her gün iliklerimize kadar sömürüldüğümüz, hayatlarımızı zenginleri daha da zengin etmek uğruna harcadığımız bu dünyaya…
Kapitalist sistem yaşamlarımızı bir döngüye sokuyor. Sürekli işten eve, evden işe gidip gelerek monoton ve boğucu bir hayat yaşıyoruz. Kapitalizm hepimizden bir şeyler götürüyor. Kimimizden anne babamızı, kimimizden çocuğumuza ayırabileceğimiz vaktimizi, kimimizden ebeveynlerinden alacağı şefkati, gençliğimizi, ruhumuzu, bedenimizi, emeğimizi ve yaşama sevincimizi… Peki, başka bir dünyada yaşamak mümkün olamaz mı? Emekçilerin öldürülmediği, göç ettirilmediği, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız her bucağında kardeşliğin ve özgürlüğün hâkim olduğu bir dünya…
İlk bakışta çok ütopik gelebilir bu düşünce. “Dünyayı sen mi kurtaracaksın?” diyenler de olabilir. Fakat gerçek şu ki uğruna mücadele edilmeyen her şey ütopyadır, hayaldir aslında. UİD-DER ile tanışmadan önce bizler de bu düzenin değişmeyeceğini, “böyle gelip böyle gideceğini” düşünürdük. Ama mücadele örgütümüz sayesinde bu düzenin bir gün değişebileceğini, işçi sınıfının mücadele geçmişinde neler başardığını öğrendik. Bizimle aynı sorunları yaşayan insanları gördükçe yalnız ve çaresiz olmadığımızı anlayarak birliktelikten gelen gücümüzün farkına vardık. Örgütlülüğümüzden aldığımız güçle dünyayı değiştirme mücadelesinin bir parçası olabildik.
Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıp ter akıtıyor, kimimiz okul sıralarında dirsek çürütüyoruz. Adlarımız, yaşlarımız, oturduğumuz semtler farklı… Fakat bizi ortaklaştıran bir şey var. Bizler her gün bu kokuşmuş sistem altında eziliyor, haksızlığa maruz kalıyor, kendimizi değersiz ve yalnız hissediyoruz. Lakin biliyoruz ki sınıfımızın saflarında yer tuttuğumuzda, bu sistemi yerle bir edebilecek gücü kendimizde gördüğümüzde gerçekten değerli olduğumuzu, toplumun bir parçası olabildiğimizi hissederiz. Çünkü bizler işçi sınıfının gençliğiyiz.
Burjuvalar bizlere, işçi sınıfının gençlerine siyasetin kötü bir şey olduğunu ve siyasetten uzak durmamız gerektiğini söylüyorlar. Bundaki niyet açıkça bizi uyutmak ve bizleri sindirmek istemeleridir. Bizler işçi sınıfının haklı mücadelesini büyütmek ve zafere ulaştırmak için işçi sınıfının mücadele deneyimlerini kuşanarak sınıf siyasetimizi sahiplenmeli ve büyütmeliyiz. Okuldaki sıra arkadaşlarımızdan ve iş arkadaşlarımızdan başlayarak örgütlenmeli, gücümüzü aydınlık bir gelecek için, sosyalizm için birleştirmeliyiz.
UİD-DER Müzik Topluluğu UMUT’un da dediği gibi;
Biz yeni bir dünya kuracağız
Yeni, yepyeni bir dünya
Hadi sen de katıl, biz olalım
Umut dolu bu yolculukta!
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Uyanmak İstiyoruz Güzel Bir Sabaha
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
Son Eklenenler
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...
- Dünya İşçi Sınıfının Yoksulluğa, Hak Gasplarına ve Emperyalist Savaşa Karşı Mücadelesi Devam Ediyor!Dünyanın dört bir yanında farklı sektörlerden on binlerce işçi ve emekçi artan yoksullaşmaya, hak gasplarına ve emperyalist savaşlara karşı mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Baskı ve tehditlere boyun eğmeyen işçiler, grevlerle, kitlesel eylemlerle...
- İşçi Dayanışması’nda her vesileyle vurguladığımız gibi kapitalizmde iki temel sınıf var. Yaşam biçimi, düşünme tarzı, çıkarları, hayattan beklentileri farklı olan iki sınıf: İşçi sınıfı ve sermaye sınıfı. Bu nedenle her kavram hangi sınıftan...
- 28 Ekim 2014’te Ermenek’te 18 madenci katledildi. Ermenek katliamı, ekmek kavgası uğruna yerin yüzlerce metre altına inen sarı baretlilerin yaşamdan koparıldığı ne ilk katliamdı ne de son olacaktı. Aynı yıl 13 Mayısta Türkiye tarihinin en büyük...
- Son günlerde de Polonez işçisi kadınların direnişlerini hayranlıkla ve umutla takip ediyorum. Uzun zamandır “grevlerde kadınlar nasıl tepki veriyor” diye kadın ağırlıklı grevleri dikkatle izliyorum. Sizlere de bu merakımdan dolayı karşıma tesadüfen...
- Bu sistemde kâğıt üzerinde herkesin özgür olduğu söylenir, herkesin eşit özgürlükleri varmış gibi sunulur. Ancak gerçeklik başkadır. Gerçeği algılamak için uyanık ve sınıf bilinçli olmak, “hangi sınıfın özgürlüğü?”, “ne çeşit bir özgürlük?” gibi...
- Adana’da SASA-PTA Üretim Tesisi Şantiyesinde çalışan işçilerin Yapı Yol-İş Sendikasıyla birlikte ücret gaspına karşı başlattıkları direniş kazanımla sonuçlandı. Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ işçileri, belediye önünde eylem yaparak ücretlerinin...
- Her gün yeni bir vahşet, felaket, savaş haberi alıyoruz. Çünkü içinde yaşadığımız ekonomik ve toplumsal düzen vahşet, felaket, savaş üretiyor. Her gün bir önceki güne göre daha kötü bir dünya ve yaşama açıyoruz gözlerimizi. Beraber çalıştığım bir...
- Çoğu işçi kardeşimiz birlikte hareket etmenin, hak mücadelesi vermenin zor olduğuna inanıyor. Gerçekten de hak mücadelesinde kolay bir yol yok. Peki ama kölelik koşullarında çalışmak, sefalete boyun eğmek kolay mı? Bireysel çabalarla hayat...
- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi sağlık emekçileri 24 Ekimde pek çok ilde basın açıklamaları gerçekleştirerek devletin sağlık politikalarını, sağlık emekçilerinin maruz kaldığı sömürüyü ve tüm bunların bir sonucu olan bebek...
- Çalışma koşularımızın kötülüğünden, ücretlerimizin düşük olmasından ve genel sorunlarımızdan bahsederken “peki, bu durumda ne yapmalıyız” diye sorduğumuzda arkadaşlarımız kimi zaman “bu işyerinden bir şey olmaz” diyor.