Buradasınız
Çalışmak Öldürüyor!
UİD-DER’li bir gıda işçisi
Fabrikada makine başında çalışan işçiler bilirler… Bazen çalıştığınız makinenin başını üç dört mühendis sarar. Biri elinde tuttuğu kronometre ile vakti ölçer, biri ellerinizle yaptığınız hareketleri not eder, diğeri çıkan ürünün diğer bantta ulaşmasını gözler… Bu işi yapan endüstri mühendislerinin amacı üretimde işçinin veya makinenin yaptığı zaman kaybettirici, üründe değişiklik yapmayan bütün hareketleri en aza indirmektir. Burada nihai amaç hem işçinin hem de makinenin performansını arttırmak yani çalışma hızını yükseltmektir.
20. yüzyılda işçinin verimliliği, üretim hızı bilimsel ve teknolojik icatlar ve mühendislik çalışmalarıyla yüzde yüz oranında artmıştır. Gelişen teknoloji ve işçilerin çalışma temposunun makineye uyarlanmasıyla, geçmiş yüzyılda yüzlerce işçinin onlarca saat harcayarak ürettiği ürünleri, artık çok daha az sayıda işçi, çok daha kısa zamanda üretebilmektedir. Fakat gelinen bu nokta dahi patronları memnun etmemektedir. Sermaye sahipleri işçinin performansını daha çok arttırmak, çalışma temposunu alabildiğince yüksek hızlara çıkartmak peşindedirler. Eskilerin dediği gibi patronlar sinekten yağ çıkartma derdindedir.
Patronlar yaptıkları eğitim, bilgilendirme ve benzeri toplantılarda sürekli işçilerin dikkatini bu noktaya çekerler. Yani işçilerin verimsiz, tembel, uyuşuk, hasta olduklarını belirterek bizlerin daha verimli çalışmasını isterler. Peki, patronların bu söylediklerinin haklılık payı var mı? “Daha çok çalışın”, “daha hızlı çalışın” baskısının milyonlarca işçinin hayatını nasıl bir cehenneme çevirdiği onların umurlarında mı?
Patronlar işbaşındaki işçinin mola, dinlenme hakkını en aza indirmeye çalışıyorlar. Çay molaları birçok fabrikada yokken, yemek molaları da yarım saate düşürüldü. İş esnasında oturan, konuşan, su içen işçi sözlü veya yazılı uyarılarla mobinge maruz kalır. İşi duran veya erken biten bir işçiye ekstra işler verilir. Üç işçinin işini bir işçinin tek başına yapması yetmiyormuş gibi işe gelmeyen işçilerin işi de çalışan işçinin sırtına bindirilir. Fazla mesailerle çalışma günü 12 saatin üstüne çıkartılır. Yeni işçilere kendilerini kanıtlamaları için baskı yapılır. “Kaytarıyor, yeni işçiler gibi çalışmıyor” denerek eski işçiler basınç altına alınır. Yine kadın işçilere “ağır işlerden kaçıyor” gibi suçlamalar yapılırken, erkek işçilere de “kaba, özensiz ve temiz çalışmıyor” denir. Kısacası işçiler dört bir yandan yapılan basınçla daha çok ve hızlı çalışmaya koşullandırılırlar.
Daha hızlı ve daha uzun sürelerle çalışma nihayetinde işçinin hem bedensel hem de ruhsal açıdan hastalanmasına yol açıyor. Daha çok çalışan işçi daha kısa zamanda bozulan bir makineye dönüşür. Daha yüksek hızda çalışan işçinin dikkati daha kısa zamanda dağılır ve iş kazası riski daha çok artar. Türkiye’de her sene iş cinayetlerinde katledilen işçilerin sayısının artması, 2016 yılı içinde 2000 yakın işçinin yaşamdan kopartılması bu gerçeği gözler önüne seriyor. Daha uzun saatler çalışan işçi, ailesiyle daha az vakit geçirmek zorunda kalır. Böylece sosyal hayatı cılızlaşır ve işçi kendini boşluk içinde bulur. Sanayiden eğitime, sağlıktan ulaşıma bütün sektörlerde işçiler aşırı çalışmanın neden olduğu kronik sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.
Sonuç olarak kapitalist üretimde işçi hem sağlığını, hem sosyal ilişkilerini hem de hayatını yitirmekle karşı karşıya kalıyor. Daha hızlı ve çok çalışmak işçilerin sorunlarını çözmüyor. Patronların işçileri yarış atı gibi üretime koşmalarına ancak ve ancak işçiler bilinçlenir ve örgütlenirse karşı durabilirler. Bütün insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklar hali hazırda mevcuttur. İnsanlığı hızla uçuruma sürükleyen bu sömürü düzenine karşı işçilerin birleşmesinden başka seçenek yoktur.
Patronlara Yeni Kıyak Paketi
Tarih Bizi Çağırıyor Kavgaya!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...