Buradasınız
Çel-Mer İşçileri Direniş Sürecini Anlatıyor: “Direndikçe Gücümüz Artıyor”
Fatih Duyuş: 2005 Mayısından bu yana bu fabrikada çalışıyorum. Kalite kontrol bölümündeydim. Direnişteyim.
Baykal Özcan: Ağustos 2008’de işbaşı yaptım. Direnişteyim.
Murat Dalkılıç: Bir senedir çalışıyorum. Sıcak kaplar bölümündeydim. Şimdi direnişteyim.
Kadir Akın: Hazirandan beri çalışıyorum. İşten atıldım. Direnişteyim.
UİD-DER: Fabrikada kaç işçi çalışıyor?
Baykal Özcan: En son aldığımız duyuma göre 180 kişi çalışıyor fabrikada. Fakat bu rakama patronun yakınları da dâhil. İki vardiya çalışıyor. İkinci vardiyada 8-9 kişi çalışıyor.
UİD-DER: Çel-Mer’de işçiler neden sendikalaşıyor?
Fatih Duyuş: Fabrikada çalışma koşulları ağırdı. İşçiye hak edilen değer verilmiyordu. İstenilen maaş verilmiyordu. Mesai oranları düşüktü. 370 TL maaş ile fabrikaya giriş yaptım. 20, 30, 40 liralık zamlarla 5 buçuk yılın sonunda maaşım 760 lira oldu. Kriz bahane edilerek 2 yıldır zam yapılmıyor. Sağlık açısından çalışma koşullarımız ağırdı. Fuel-oil içeriye duman veriyor. Bir bakımcı kötü çalışma koşulları yüzünden bağırsak kanserine yakalanıp öldü. Buna rağmen kimsenin aklında sendikalaşma düşüncesi yoktu. Bu süreç kendi kendini tetikledi. İstediğimiz zammı alamamak, koşulların kötü olması, patronların kimi insanları kayırması… Bu süreç böyle başladı. Artık herkes anladı ki bir yerde buluşmamız gerek. Bir anda herkes hadi bu yola (sendikalaşma) gidelim dedi. Belli kişilerin haricinde kimse “hayır” demedi.
Baykal Özcan: Sendikalaşma süreci gizli gizli yaşanıldı. Birdenbire arkadaşlara “haydi sendikaya gidelim” denilmedi. Ben de başından beri bu sürecin içindeyim. İlk başta güvendiğimiz insanlara bu düşünceyi açtık. Bazı kişilere en son söyledik ve o insanlar da bizi kırmadılar, sendikaya üye oldular. Bu işin iyi bir şey olduğunu herkese anlattık. Bu şekilde başarı kazandık. Çoğunluğu elde ettik ve sendikaya gittik. Sendika bize şunu söyledi: “5 yıldır Çel-Mer işçisi sendikaya gelip gidiyor. Ama bir sonuç yok!” Ama biz sendikadaki ilk toplantıya 60 kişi yığınca “bir gelişme var, bunun üstüne gitmek lazım” dediler. Sendikaya üye olmak için imza atmaya gittiğimizde orası insan kaynadı.70-80 kişiyi biz oraya götürdük.
Murat Dalkılıç: Arkadaşlar geldi ve bana “sendikaya üye olup birlik olalım, hakkımızı yedirmeyelim, ezmesinler bizi, biz de insan gibi yaşayalım” dediler. Ben böylece sendikaya üye oldum. Sendikaya üye olmamız üzerinden 3 ay geçti ama başlangıçta kimse kimseye güvenmiyordu. 3 kişi bir araya gelip konuştuk, sonra 4 olduk, 5 olduk. Derken yavaş yavaş bir araya geldik. İlk Mahmut arkadaşımızı işten attıklarında fabrikada hiç kimsenin haberi bile yoktu. Mahmut arkadaşımız sendika lafı geçtiği için çıkarılmıştı. Biz de ondan sonra sendikalı olduğumuzu açıkladık.
UİD-DER: Önceden yaptığınız bir hazırlık var mıydı?
Baykal Özcan: İşçi arkadaşlarımıza birebir markaj yapıldı. Herkesin samimi olduğu arkadaşları vardı, onlar birbirlerini ikna ettiler. Ufaktan ufaktan başlayıp yeni arkadaşların işin içine girmesiyle hem içerde hem dışarıda bu işi yürüttük.
UİD-DER: Bu hazırlığınız ne kadar sürdü?Baykal Özcan: Fazla uzun sürmedi. Mart ayının sonuna doğru zamlar açıklandı. Ondan önce de ufak tefek söylentiler vardı. Kimse yanaşmıyordu, ciddiye almıyordu. Zamlar açıklanınca, itiraz etmek isteyen işçiler patron ve patronun kızı tarafından azarlandı. Örneğin ben, zam için konuşmaya gittiğimde, arkadaşlarım da şahittir, patronun kızı “niye geldin” dedi. Zammı beğenmediğimi söyleyince “senin hakkın bu” dedi. İşe ilk girişte bana 750 lira vereceğiz deyip 610 lira verdiler. Bu haksızlığı kendisine hatırlatınca beni odadan kovdu. Bana ve diğer arkadaşlara yapılan hakaretler işçiler tarafından duyuldu. Bu defa biz sendikalaşma çalışmasını canlandıralım, bakalım ne olacak dedik. Bu zam durumu sendikalaşmayı iyice tetikledi. Tetikleyince süreç genişledi ve bugüne gelindi.
UİD-DER: Bu süreçte siz sendikalaşma amacıyla ev ziyareti, toplantı ya da dışarıda herhangi bir görüşmeye katıldınız mı?
Murat Dalkılıç: Ev ziyareti değil ama toplantıların hepsine gittim. Sendikada da toplantımız oldu. Bu toplantılarda yanımıza adam çekmeye çalıştık. Herkes hangi şartlarda çalıştığımızı, ne zorluklar çektiğimizi biliyordu. Bir sene ücretsiz mesaiye kaldık. Mesai paralarımızı istedik. Ödenmeyince mesaiye kalmayacağımızı söyledik. Henüz sendikalaşma olayı yoktu. Biz böyle bir ortak karar almıştık. Birkaç tane arkadaş bu sebepten dolayı işten çıkartılmayla karşı karşıya kaldı. Sonra mesaileri düzelttik ama maaşlarımız hâlâ düşüktü. Bu fabrikadaki çalışma koşullarını daha önce çalıştığım tekstil sektörüyle karşılaştırdığımda daha kötü olduğunu görüyorum. Burada 10 saat çalışıyorum ve tekstilin yarı ücretini alıyorum.
UİD-DER: Sendika bu süreçte size eğitimler verdi mi?
Murat Dalkılıç: Sendikada, sendikanın nasıl bir şey olduğu, ne fayda getireceği anlatıldı. Herkes fikir alışverişinde bulundu. Sormamız gereken soruları sorduk ve cevaplarını aldık. Anladık ki sendikaya üye olmak iyi bir şeymiş, bize iyi bir şeyler getirecekmiş. Bu türden fikir alışverişlerimiz oldu.
Baykal Özcan: Sendikanın ne olduğunu biliyorduk ama bir üyeliğimiz yoktu. Fabrikadaki konuşmalardan sonra sendikaya gittik, sendikadaki arkadaşlar bu işi bilen kişiler. Sendika bu süreçte ne yapacağımızı, nasıl ilerleyeceğimizi bizlere söyledi. Biz de bu bilgilere dayanarak yola çıktık. Bu şekilde de iyi sonuçlar elde ediyoruz.
Fatih Duyuş: Sendikadaki eğitim çalışmalarında iş kazalarının en aza düşürüleceği, üretim kalitesinin en iyiye çıkarılacağı, hata vermeden en sağlam üretimin yapılacağı söylendi.
Kadir Akın: Bilgi alışverişinde çok yardımcı olundu. Eksilerimizi değil artılarımızı gösterdiler. Bizim yanlış yapmamamızı, artık patronun hakkımızı vermesi gerektiğini söylediler.
UİD-DER: Bir direniş komiteniz var mı, sizce direniş komitesinin önemi nedir?
Fatih Duyuş: Atılan arkadaşlarımız içerisinde 4-5 kişilik komite oluşturduk. Bu komite yemek işleri olsun, içeriyle ilişkiler olsun, sendikayla, basın ile gerektiğinde, polisin müdahalesi olduğunda ne yapacağımızı belirliyor. Aynı şekilde 5-6 kişilik bir komitemiz de fabrikada var. Arkadaşlarla kendi aramızda, bu işleri yürütecek kişileri genel anlamda belirledik. İçerideki komitemiz bizlere sürekli bilgi vererek, içerideki durumlarla ilgili bizi haberdar ediyor.
Baykal Özcan: Bu işi yani komite işini aktif yürüten arkadaşlarımız belliydi. Fabrikada seksen kişiyiz, fakat seksenimiz de aktif değiliz. Bu işi daha iyi bilen işçiler vardı. Onlar daha çok sendikayla görüşüyorlardı. Bu işi bilen arkadaşlarımız şunu yapın bunu yapmayın diye bizi yönlendirdiler. İşten atmalar olunca komiteyi genişlettik. Şu an 10-12 kişilik bir komitemiz var. Yapılacak işlerde komitemiz karar alıyor, bizlerle görüşüyor ve yapılacak işleri bu şekilde belirliyoruz.
Kadir Akın: Örneğin, benim bugünkü görevim burada çay ile ilgilenmek. Bana verilen görev bu.
Fatih Duyuş: Şu anda burada çayımız bittiğinde veya şekerimiz bittiğinde, sabah marketten bir şey alınacaksa, herkes bozuk parası neyse, örneğin bir kişi bir lirasını çıkartarak para topluyor böylece ihtiyacımızı karşılıyoruz. Ama ilerleyen süreçte, eksiklikleriz arttıkça arkadaşların herhangi bir fedakârlıktan kaçınacağını zannetmiyorum. Ki, fon ile ilgili komiteyi oluşturmaya başladık.
UİD-DER: Direniş fonunuz var mı?
Fatih Duyuş: İşçilerin maddi gücü bir yere kadar dayanır. Ondan sonra bitiyor. Birbirimize destek olmamız lazım. Şu anda bir direniş fonumuz yok. Meselâ el bildirileri dağıttık. Herkes beş, on, elinde olanı esirgemiyor. Meselâ Taksim’de eyleme gittiğimizde de herkes cebindeki parasını verdi. Şu anda bir direniş fonumuz yok, ama ilerleyen süreçte fon oluşturmayı düşünüyoruz. Olması gerekiyor.
Baykal Özcan: Sendika servis, yemek, çay, şeker gibi ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Direnişe gidip gelen işçilerin mazot parası sendika tarafından karşılanıyor. Ufak tefek ihtiyaçlarımızı ise biz arkadaşlar kendi aramızda para toplayıp alıyoruz. Bakkal ve marketlerle görüşüyoruz.
Murat Dalkılıç: Çok faydalı olacağını düşünüyorum. Hepimiz bir işçiyiz. Herkes evine ekmek götürüyor. Hepimizin direnci bir yere kadar. Ben bile şahsen en fazla 25 gün dayanabilirim. Ondan sonra kira geliyor, elektrik, su var, çoluk çocuğum var. Bunların hepsi maddiyat…
Fatih Duyuş: Biz direnmeye devam edeceğiz, ama sürekli borca bata bata devam etmek de çok zor olur. O nedenle bu fonun kesinlikle oluşturulması lazım. En kısa zamanda yapılmalı.
Kadir Akın: Ben de arkadaşlara katılıyorum.
UİD-DER: Daha önce grev ve direniş yaşadınız mı?
Kadir Akın: İlk kez yaşıyorum. Daha önce Akkardan fabrikasındaki direnişi gördüm. Yanlarına gittim. Selam verdim. Beni olumlu karşıladılar. Onların yanına gittiğim için çok mutlu oldular. Çoğu insan direnişe çıkan işçileri bilmiyor, bu insanlar neden kapının önünde bekliyor diye kendi kendine düşünüyorlar.
Fatih Duyuş: Hiç grev ve direniş yaşamadım. Burada sendikalaşmanın ne olduğunu öğrendim.
Murat Dalkılıç: İlk defa direniş yaşıyorum. Sendikalaşma olayına ilk defa burada giriyorum. Daha önce tekstilde çalıştım. Durumum az çok iyiydi, patron kazanıyordu ve işçilere de paralarını veriyordu. Burada sözde ağır sanayide çalışıyoruz, ama tekstilden daha kötü durumdayız.
Baykal Özcan: Daha önce de işçilik yapıyordum, ama hiç grev veya direnişe katılmadım. Daha önce Topkapı’da bir metal fabrikasında zam, mesai, vergi iadesi yüzünden imza toplamaya başladım. Patron, “işçileri kışkırtıyorsun” diyerek beni işten attı. Bu nedenle işyeri hakkında işe iade davası açtım. Bunun dışında hayatımda grev ve direniş yaşamadım.
UİD-DER: Böylesi bir mücadelenin, sendikalaşma ve direnişin sizlere katkısı ne oldu?
Kadir Akın: Bu direniş boyunca arkadaşların desteği çok iyi. Bana ön ayak oldular. İşten atıldığımda ne yapmam gerektiğini öğrendim.
Murat Dalkılıç: Mücadele güzel... En azından içerideki arkadaşlarımızın arkamızda olduğunu biliyoruz. Tam bir destekle yolumuza devam ediyoruz. Gönül isterdi ki hiç bu durumda olmayalım, sendikamız gelsin, içeri girsin, haklarımızı alsın. Biz çalışmaktan şikâyetçi değiliz, burada oturmaktan şikâyetçiyiz. Şimdi çalışmak istiyorum. Bir an evvel sonuca varalım, sendikamızda yanımızda olsun, arkadaşlarla hep beraber çalışalım istiyoruz. Bir ay önce patron bu sendikayı kabul etti. Direniş yaptık, 13 arkadaşımızı geri aldı. Bir hafta çalıştık. Sonra tekrar işçi çıkardı. Bu durum patronun çevresinde olan yalakaları gösteriyor. İşine geleni alıyorlar, işine gelmeyeni almıyorlar. Patrona böyle fikirler veriyorlar. Örneğin direnişte patronun 40 milyar zararı olduğu söyleniyor. Demek ki fabrika para kazanıyor. Öyleyse zarar etmiyor ve bizleri de işe almalı.
Baykal Özcan: İlk olarak sendika bilmediğimiz bir kelimeydi. Bunun içeriğini öğrendik, bilgilendik. İşten çıkarıldık, burada arkadaşların direnci sağlam, nasıl direneceğimizi öğrendik. Gazeteci arkadaşlar olsun, diğer kitle örgütleri olsun geldiler ve ne yapacağımızı söylediler, yol gösterdiler. Biz bu yola çıkarken sadece sendikamız var sanıyorduk, baktık ki iş öyle değil. Herkes arkamızdaymış. Bu emeği bilenler, bu işi bilenler bize yardımcı oluyor. Eskiden bir yürüyüş olduğunda, bize zarar gelir diye oradan ayrılıyorduk. Şimdi neden yürüyorlar diye soruyoruz. Geçenlerde forkliftçi bir işçi, iş için Çel-Mer’e başvuruya geldi. O da bu süreçlerden geçmiş. Biz durumumuzu anlatınca, o da bizimle yürüyüşe katıldı. Oysaki işe gidip çalışabilirdi. Bilinçli insan, bilinçli toplum olmak güzel bir şeydir. Örgütlenmeyi öğrendik. İnşallah daha iyi olacak. Dün de sağdan soldan işyerinden gelen arkadaşlarımız bize moral verdi.
Fatih Duyuş: Daha önce de dediğim gibi sendikalı bir işyerinde çalışmamıştım. Sendikanın ne olduğunu çok kabaca biliyordum. İçine girdikten sonra tek başına hiçbir şeye varılamayacağını, her şeyin örgütlenmeden geçtiğini öğrenmiş oldum. Bu mücadelenin sosyal olsun, arkadaşlık ortamı olsun çok getirileri oldu bana. Daha da getirileri olacağına eminim. Bir sonuca varılacaksa bunun örgütlenmeden geçtiğini anladım.UİD-DER: Sizce sınıf dayanışmasının önemi nedir? Daha önce grev veya direniş yerini ziyaret ettiniz mi?
Fatih Duyuş: Daha önce bir grev veya direniş yeri ziyaret etmedim. Ne kadar önemli olduğunu bu örgütlenmeye katıldıktan sonra anladım.
Baykal Özcan: Dayanışma çok güzel. Demin de dediğim gibi bir yerde bir yürüyüş olsa hiç sormazdık, ama şimdi soracağız. Çünkü biz bu bilinci aldık artık. Artık bu zamana kadar cahildik diyelim şimdi bilinçlendik.
Murat Dalkılıç: Diğer yerden gelen, fabrika önünden geçen servisler bizleri görüyor. Biz direniş sonunda içeri girdiğimizde bu diğer fabrikalara da örnek olacaktır. Meselâ şurada bir Özgün Kablo var, hemen fabrika girişinde. İşçiler oradan bize bakıyorlar, ne yapacağız diye. Biz içeri girdiğimizde, onlar da diyecekler ki “biz de sendikayı fabrikaya getirelim”. Bizim mücadelemiz örnek olacaktır. Gazetelerde Çel-Mer işçileri kazandı denildiğinde bütün işçiler bunu görerek sevineceklerdir. Moral bulacaklardır. Üretimden gelen gücümüzü kullanacağız, üretimi üçte ikiye düşürdük. Eylemlerimiz sürüyor, yürüyüşlerimiz sürüyor. Herkes görüyor. Biz içeri girdiğimizde diğer fabrikalara da iyi örnek olacağız. Gerekirse biz onlara destek vereceğiz, biz kazandık, siz de kazanacaksınız diyeceğiz. İşçiler açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşıyorlar. Örgütlenmekten başka bir seçenek yok. Örneğin mahallemdeki bir fabrikadan işçilerle konuştum, “biz de sendikalaşabilir miyiz” diye sordular. Tabii ki ben de onlara siz de sendikalaşmalısınız dedim.
Kadir Akın: İşçi tek başına hiçbir şey yapamaz. Hakkımızı almak için yumruk haline gelmeliyiz. Daha güçlü olmalıyız. İşçiler yardımlaşmalıdır.
UİD-DER: Buradan sınıf kardeşlerinize bir mesajınız var mı?
Fatih Duyuş: Öncelikle herkesin örgütlenmesini tavsiye ediyorum. Bir kişi ile hiçbir şeyin olmayacağını, topluca hareket edilmesini, birlik beraberlik olmamız gerektiğini söylemek istiyorum. Biz de direnişe başlamadan önce herkes bireysel olarak hareket ediyordu, şimdi örgütlü olduk, bazı şeyleri başardık. Daha da başaracağımıza inanıyoruz. Herkesi sendikaya üye olmaya, örgütlenmeye, direnişlerden yılmamaya, birlik ve beraberlikle her zorluğun üstesinden gelmeye çağırıyorum. Biz bunu başardıysak herkes başarır.
Baykal Özcan: Eskiden şahsi olarak hakkımı arıyordum, şimdi toplu olarak hakkımızı arıyoruz. Tek aradığım zaman ben hakkımı alamıyordum, şimdi örgütlü bir yapı içinde olduğum için hakkımı arıyorum ve almaya çalışıyorum. İyi biliyorum ki hakkımızı alacağız da. Bu yazıyı okuyan arkadaşlar da bilsinler ki biz de bazı çekinceler yaşadık. Ama baktık ki bu iş çekilmeyle olmuyor. Bu işin içine girdiğimizde sonucun daha iyi olacağını gördük. Ve başarıyoruz da. Biz buraya geldik direniyoruz ama gücümüzü kaybetmiyoruz, gücümüz daha da artıyor. Belki patronumuz Gazi Yılmaz şunu düşünüyordur, “Ben bunları dışarı attım, bunların direnci kaybolacak”. Yok kaybolmuyor. Daha da dirençliyiz. Daha bir sarılıyoruz mücadelemize. Normalde ben zor geliyordum saat altı buçukta bu işe, ama şimdi saat altıda zımba gibi ayaktayım. Ben oraya gitmek zorundayım diyorum. Çünkü ekmeğim var burada. Son olarak diyorum ki birlik beraberlik oldukça hiçbir şeyden korkulmaz.
Murat Dalkılıç: Sendikanın kötü bir şey olmadığını söylemek istiyorum. Sendika işçinin hakkını araması için arkasındaki yasal dayanak. Sendika ücreti fazlalaştırmak, hakkını almaktır. Herkesi buna destek olmaya çağırıyorum. Bizi dinleyen, okuyan herkesin buraya gelip alkış yapmasını, bir selam vermesini istiyorum. Bu bize büyük bir dayanak olacaktır. Bu yazıyı okuyan herkesi buraya bekliyoruz. Biz buradayız. Okuyan diğer sendikacılardan da destek bekliyoruz. Hangi sendika olursa olsun fark etmiyor. İşçilerin beş dakika dahi bize gelip destek vermeleri bizi mutlu eder.
Kadir Akın: Her insanın sendikalı olmasını ve hakkına sahip çıkmasını istiyorum. Bütün işçiler bir olsun. Hakkını korusun. Birlik olduğumuzda zorlukların üstesinden gelir ve hakkımızı alırız. İşten çıkarılacağım diye sendikadan korkmasınlar. Sendikalı olduğunuzda herkes size destek verir ve hakkınızı alırsınız. Samka, Bosal-Mimaysan, Tersane, UPS işçilerinin destekleri bizlere moral verdi.
UİD-DER: Mücadelenizde başarılar diliyor, düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyoruz.
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...
- Birleşik Metal-İş üyesi 500 işçinin Hitachi Energy’nin Kartal, Tuzla, Dudullu ve Dilovası fabrikalarında 4 Aralıktan bu yana sürdürdüğü grev 20. gününde anlaşmayla sonuçlandı. 14 Aralıkta Cumhurbaşkanlığı kararıyla metal işçilerinin grevi “erteleme...