Buradasınız
Çocuk Olamayan Çocuklar
İstanbul’dan bir üniversite öğrencisi

Geçtiğimiz Temmuz ayında MEB Bakanı Ziya Selçuk’un yaptığı absürt açıklamayı birçoğumuz duymuşuzdur. MEB’in Twitter hesabından “EBA Mobil Destek Aracı Siverek yollarında! Şanlıurfa’da hafta sonu tatilinde ailelerinin yanında tarlada vakit geçiren öğrenciler için EBA Mobil Destek Aracı hizmet veriyor” açıklaması yayınlanarak, reklamı yapıldı. Bu açıklamada bahsi geçen “tarlada vakit geçiren çocuklar”, Bakanın kendine has bir tanımı mı yoksa bu kapitalist sisteme yakışır bir açıklama mı diye düşündüm önce, sonra da cevapladım, her ikisi de. Bakanın söylemeye dilinin varmadığı “çocuk tarım işçileri” asgari yaşam standardının çok çok altında yaşam süren binlerce ailenin çocuklarıdır.
Bakanın bahsettiği çocuklar, Türkiye’deki çalışan çocuk işçilerin yaklaşık olarak %40’ı ilâ %50’sidir. Ekonomik zorluklar nedeniyle bu çocuklar aileleriyle birlikte “tarlada vakit geçiriyor”, yani saatlerce zorlu koşullarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Böylece ailelerine katkıda bulunuyorlar. Türkiye’deki mevsimlik tarım işçisi çocuk sayısı 400 bin civarındadır. Yaşlarına ve bedenlerine uygun olmayan ve en kötü konumda çalışan çocukların büyük çoğunluğu 15 yaşından küçüktür. Eğitim olanaklarının yetersizliği hatta yetersizliği demeyelim hiç olmayışı bir kenarda dursun, tarım işçisi çocuklar aileleriyle birlikte zaten çadırda kalıyorlar. Barınma sorunu da dâhil olmak üzere gıda yetersizliği ve sağlık sorunları da yaşıyorlar. Bu çalışma hayatı öyle hafta sonu tatili filan içermez, aylarca sürecek yorucu bir çalışma hayatıdır. Gelecek açısından bir umudu olmayan yani en umutsuz kesimlerden birini oluşturur tarım işçisi çocuklar.
Türkiye’deki çocuk işçi sayısı TÜİK verilerine göre 720 bini aşmış durumda. Bu sorun Türkiye’ye has bir sorun değil elbette. Bu sorun dünyanın tüm ülkelerini kapsayan bir sorundur. Dünyada yarısı tehlikeli işlerde olmak üzere yaklaşık 160 milyon çocuk işçi var. Kapitalist sistemin bir parçası olan ve bu sistemde çözülemeyecek bir sorun olan çocuk işçiliği, çocukların küçücük bedenlerinde ve psikolojilerinde hasar bırakarak onları sınıfımızın saflarına erken yaşta katıyor. Küçücük bedenlerinde kocaman yükler taşıyarak geçim derdine erkenden düşen ya da iş kazasında can veren çocuklar yeteneklerini keşfedemeden, potansiyellerine ulaşamadan yitip gidiyor. Burjuvaların kendi çocukları biricik ve çok özel koşullarda yaşamdaki yerlerini almış durumdayken, işçi sınıfının çocuklarının payına da hayatın zindan olması düşüyor. Sınıfımızın her yaş grubundan bireylerini keyifle sömüren kapitalist sistemin egemenleri, çocukların ucuz işgücü olmasından faydalanıyor. Çocukları rahatça ezebileceklerinin, istedikleri zaman kolayca işten atabileceklerinin farkında olan patronlar, ağızları sulanarak tercih ediyorlar işçi sınıfının çocuklarını.
Dünyanın bütün ülkelerinde çocuk emeği sömürüsü alabildiğine yoğun. Örneğin Hindistan dünyanın en büyük çocuk nüfusuna sahip ülkesidir. Nüfusun neredeyse %19’unu çocuklar oluşturmaktadır. Bu ülkede de milyonlarca çocuk açlık sınırının altında yaşamakta ve yetersiz beslenmeden ölmektedir. Bu yoksullukta birçok çocuk ya ağır koşullarda çalışarak ya da dilenerek yaşamaya çalışmaktadır. Dilenerek hayatını sürdüren çocuklar günde ortalama 20 rupi ile 100 rupi arasında kazanarak ailelerine yemek almaya ayırıyorlar bu parayı. Tahminlere göre dünya genelinde yaklaşık 250 milyon çocuk yeterli sağlık hizmetlerinden, eğitimden ve temel haklarından yoksun biçimde çalışmaktadır. Ne acıdır ki hızla değişen ve teknolojik ilerleme kaydeden dünyamızda her üç çocuktan biri barınma ihtiyacını giderememektedir. Her beş çocuktan biri temiz suya erişememekte ve temel sağlık haklarının da neredeyse hiçbirinden faydalanamamaktadır. Hâlâ her yıl 2,2 milyon çocuk aşı olmadığı için ölmektedir.
İnsanın insanca yaşayamadığı bu dünyada hepimize yetecek kadar ev, hepimize yetecek kadar aş bulunmakta. Bizlere yoksulluk üreten düzen çaresizlikten, sakat olduğundan veya yaşlılıktan dilenen insanı yarattı. Çin gibi emeğin ucuz olduğu ülkelerde, Bengal’de, Ortadoğu ülkelerinde, çocukların ve bedenen güçsüz insanların yaşadığı sıkıntıları çoğaltabiliriz. UNICEF’in dilenen insanlar üzerinde yaptığı rapor, dilenci çocukların geleceğe dair umudunun olmadığını ve koşulların düzelmeyeceğine inancının büyük çoğunluğunun düşüncesi olduğunu ortaya koyuyor. Çocuk işçiliği, çocuk sömürüsü bu sistemin bir parçasıdır ve ancak bu sistem yıkılırsa son bulacaktır. Dünyadaki bütün çocukların eşit yaşadığı, kıymet gördüğü, horlanmadığı bir dünya için mücadele etmeliyiz. Çocukları istismar eden bu sistemin kendisidir. Umutsuzluğa kapılan her kesim için umudun yolunu göstermeli ve mücadelemizi büyütmeliyiz.
Umut Yolculuğu
- “Kendini de Beni de Yaktın Celal!”
- Uğruna Mücadele Ettiğimiz Bizimdir
- Grev Çocukları
- “Felsefe Yapma Birader!”
- Şeytanla Dost Olunmaz!
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- “60 Bin Maaşla Çoban Bulunmuyor.” Yersen!
- Bu Kandırmacalara Verilecek Cevabımız Var!
- İşçi Sınıfının Yareni Kim?
- Kapıldığımız Trendler ve Gerçek Sorunlarımız
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Neden Bu Kadar Stresliyiz?
- “Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/