Buradasınız
Çocuklar Bile Geçim Derdini Konuşuyor Artık!
Tuzla’dan bir öğretmen
Uzaktan eğitimin son haftasında dersi bitirirken derse katılabilen öğrencilerimden dönemi değerlendirmelerini istedim. “Nasıl geçti döneminiz, neler yaşadınız, neler hissettiniz, önümüzdeki dönem neler olmasını istiyorsunuz?” gibi sorular sordum. Ben bu soruları birkaç yıl önce sorsaydım cevaplar nerdeyse istisnasız şu yönde gelecekti: “Dersleri uzaktan anlamakta zorlandım”, “Keşke okul açılsa” veya “eğitim böyle güzel, hiç yüz yüze olmasa” vs... Yani öğrencilerimin tümünden doğrudan eğitimle ilgili olan cevaplar beklerdim. Şaşırtıcı cevaplara rastlamazdım. Bir-iki sınıfa sorar sonra da aynı cevapları almaktan sıkılırdım herhalde. Ama bu defa bu soruları sorduğumda öğrencilerim, hani derler ya büyümüş de küçülmüş gibi (bu arada öğrencilerim 14-15-16 yaş grubu) içinden geçtiğimiz süreci iyi kavradıklarını gösteren cevaplarıyla beni şaşırttılar. Birçoğu “ekonomik sıkıntılarla boğuşarak geçti” diye söze başladı. Bir tanesi “15 yıllık hayatım boyunca insanların bir yüzyılda yaşadığı her şeyi yaşadım. Şimdiye kadar ekonomik olarak büyüklerimizin görmediği bir ekonomik çöküşü yaşıyoruz, geçinemiyoruz. Dünya çapında bir salgın hastalık yaşanıyor, evden dışarı çıkamıyoruz, sağlığımız için endişeleniyoruz. Normal eğitimi yapamıyoruz, uzaktan eğitime mecbur kaldık. Yaşamadığımız daha ne kaldı diye merak ediyorum” dedi.
Bir öğrencim de “Hocam şimdi eğitimde sorun yaşadık desem çok doğru olmaz. Çünkü bir tek eğitimde sorun yaşamadık. Hayat çok pahalılaştı. Her şeyimizden kesmeye başladık. Mesela EBA’ya Zoom’a girmek için daha fazla para vermeye başladık. Yememizden, içmemizden kesmeye başladık. Herkes çok zor durumda zaten. Geçinemiyoruz hocam. Ekmek bile 2 lira olmuş. Ve herkes daha fazla ekmek almaya başladı. Hayatımızda hiç güzel bir şey kalmadı” dedi. Ben de “niye güzel bir şey kalmadı diyorsun? Sizin bu etrafınızda yaşanan sorunların farkına varmanız, insanların, ailenizin yaşadığı zorlukları görmeniz, duyarlı olmanız güzel bir şey değil mi?” diye sordum. Öğrencim de “hocam nasıl farkına varmayalım? İnsan yaşadığı şeyin farkına varmaz mı? Nereye baksak aynı sorunları görüyoruz artık. Ben de geçen yıla kadar hiçbir şey anlamıyordum. Ama şimdi hep haberleri izliyorum. Basını takip ediyorum. Mesela hayatımda ilk kez bu yıl asgari ücret ne olacak diye sabırsızlıkla takip ettim. İnsanlara geçinebilecek maaş verilecek mi diye çok merak ettim. Sonra da beklediğim maaş verilmeyince vallahi çok kızdım...” diye cevap yetiştirdi.
Her ne kadar aileler çocuklarının hayata dair sorunlara duyarlı olmasını, sorunları fark edip bunların nasıl çözülmesi gerektiğine kafa yormasını istemese de sorunlar büyüdükçe, evde ana ve babaların üzerinde dolaşan kara bulutları çocuklar mutlaka fark ediyorlar. Aile içindeki yarınlara dair endişeyi görüyorlar. Birçok aile çocuklarının erken büyümesini istemiyor. Sorunları çocukların önünde konuşmak istemiyor, evde sorun yokmuş gibi davranıyor. Çocuklar yokluğu hissetmesin diye uğraşıyor. Sorunların çözümünün eninde sonunda mücadele olduğunun farkında olan aileler de “benim çocuğum bu işin içinde olmasın” diye düşünebiliyor. Ama içinde yaşadığımız dünya insanların önüne öyle bir ikilem getiriyor ki “ya herkesle birlikte mücadele edip hayatını rayına sokup devam edecek ya da yok olacaksın.” İşte orada ortada durmanın, ikircikli olmanın anlamı kalmıyor. O yüzden de çocuklarımızın olan biteni görmesi, anlaması, zorluklar karşısında kendini yalnız hissedip yılgınlığa kapılmaması gerekiyor. Yaşadıkları sorunların bir araya gelerek, birlikte mücadele ederek çözülebileceğini kavraması gerekiyor.
Şu günlerde sorunlar o kadar büyüdü ki artık evlerimizde aslında kapitalizmin yarattığı ve hepimizin canını yakan sorunlar konuşuluyor. Çocuklarımız da ister yanlarında konuşalım ister konuşmayalım her şeyi daha fazla görmeye ve anlamaya başlıyorlar. Kapitalist sistemin sorunlarına dair okulda, derslerde öğrenemeyecekleri gerçekleri yaşayarak öğreniyorlar.
İçinde yaşadığımız düzen giderek daha fazla insanın gözlerini açıyor, çocukların bile! Bu durum böyle devam ettiği sürece insanlar tepki vermeye de başlayacaktır. Yeter ki onların tepkilerini birleştirmesinde, birlikte hareket etmesinde ve tepkilerini doğru yere aktarmasında yol gösterici olalım.
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...