Buradasınız
“Dur Abi Dur Hele, Babam Duymasın!”
Pendik’ten bir işçi

İki hafta önce işten atıldıkları için fabrikanın önünde direnişe geçen işçilere destek olmak için ziyaretlerine gitmiştim. O hafta sonu işçilerden birinin çocuğunun sünnet düğünü olacaktı. Düğün akşamı, düğüne gitmek için aradığımda işçi arkadaşın telefonu kapalıydı. İki kere daha aradım, yine kapalıydı. Evin tam adresini bilmediğim için düğüne gidemedim. Ertesi gün tekrar aradım. Ama telefon yine kapalıydı.
Haftalar sonra beni aradı. Kısık bir sesle ve Konyalı şivesiyle “dur abi dur hele, bubam duymasın” dedi. Nefes nefese kalışından babasından uzaklaştığını anladım. “Abi ben memleketteyim. Biz sendikalaştığımızda işten atılıp direnişe geçince babam gelip çoluk çocuk bizi memlekete, köye götürdü. Babam böyle işlere karşı çıkıyor. Neler diyor neler, bir bilsen! Aklım arkadaşların yanında, onları yalnız bıraktığım için çok utanıyorum çok. Ama gel gör ki, babam bırakmıyor. Ben de gelebilmek için ‘baba beni İstanbul’dan iş görüşmesine çağırıyorlar dedim’. Yarın geceye bilet aldım. Gelince görüşürüz. Abi sorma, ne düğünü yapabildik, ne çocukları sünnet ettirebildik” dedi.
“Tamam, sen hele bir gel. Geldiğinde konuşuruz” dedim. Ama babası engel olduğu için bilet aldığı gün gelemedi. Telefonu da kapalı olduğu için ne olup bittiğini henüz bilmiyorum. İstanbul’a bir daha gelir mi, gelmez mi o da belli değil. Oysa aynı işçi on seneden fazladır İstanbul’da ve 8 senedir aynı işyerinde günde 12 saat çalıştırılıyordu. Asgari ücretten 10 lira fazla ücret alıyordu. Kendi sözleriyle söyleyecek olursak; “10 lira işte. Uşaklara birer çikolata, hatuna sakız alınca bitiyor.” Otuz yaşını çoktan geçmiş. Evli ve üç çocuğu var. Şimdi işsiz. Üç çocuğu ve eşiyle köyünde babasının yanında kalıyorlar. Bu böyle ne kadar sürer, bilmiyorum.
İşçi arkadaşın babası hakları için direnişe geçen oğlu ve diğer işçi arkadaşlarının yanında yer almıyor. Oğlunu haklı görmüyor. Mücadelesine güç vermiyor. Üstüne üstlük, ta Konya’dan gelip oğlunu köyüne götürüyor. Babanın olayı öğrenmesi ise şöyle oluyor: Direnişi kırmak isteyen patron, dışarıdan işçi getirdiğinde, direniştekiler fabrikanın girişini engelliyorlar ve gelen işçileri içeri sokmuyorlar. Patronların televizyon kanalları beş dakikada birbirinin ardı sıra olay yerine gelmiş ve direnişçi işçileri tek tek ve toplu olarak çekmişler. Direnişçi işçinin babası televizyonda oğlunu görünce, soluğu İstanbul’da almış ve oğlunu, eşini, çocuklarını alıp köyüne götürmüş.
Bugün milyonlarca işçi sefalet ücretine günde 12-14 saat çalışıyor. Bu sefalet ücretine ve kölece çalışma koşullarına karşı her gün bir başka fabrikada, işyerinde mücadele başlıyor. Daha önce hiçbir örgütlenme deneyimi yaşamamış işçiler bir araya gelip örgütlenmeye çalışıyorlar. İlk kez mücadeleye atılan işçilerin aileleri, eşleri, ana-babaları sanki hakkı için mücadele etmek, örgütlenmek kötü bir şeymiş gibi karşı çıkıyorlar, engel olmaya çalışıyorlar. Çünkü patronları kendilerine “ekmek veren” olarak görüyorlar. Devleti, polisi, mahkemeleri “tarafsız, herkese eşit davranan” kurumlar olarak görüyorlar. Gerçek bu değil. Ama gerçeğin bu olmadığı o kadar da kolay kavranmıyor. Yine de patronlar ne yaparlarsa yapsınlar gerçeğin ne olduğunu işçilerden gizleyemeyecekler. Mücadeleye atılan işçiler kendi gerçekliklerini, dostu ve düşmanı kısa zamanda öğrenecekler.
MLH İşçileri Eylemlere Devam Ediyor
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...