Buradasınız
Hakkını Savunmak ve Kazanmak
İstanbul’dan UİD-DER’li bir öğretmen
Size öğretmenliğimin ilk yılında, yani staj dönemimin sonunda yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Staj yılı bizim memuriyete hazırlandığımız yıldır. Ama çoğumuzun kendini “ya stajyerliğim kalkmazsa, memuriyetten atılırsam” diye diken üstünde hissettiği bir dönemdir. Bir yılın sonunda müfettişlerin ve müdürün verdiği nota ve kanaate göre stajyerlik kalkar. Eğer müdür ve müfettişler “bu kişinin stajyerliği kalkmasın” derlerse stajyerlik bir yıl daha uzar. Şayet ikinci yılda da stajyerlik kalkmıyorsa memuriyetten men edilirsiniz. Bu durum çok sık yaşanan bir durum olmamakla beraber istisna olsa da yaşanabiliyor.
Öğretmenliğimin ilk yılında bir müfettiş, görevimle ilgili bazı hatırlatmalar ve rehberlik etmek üzere dersime gelip, bana anlatması gerekenleri anlatıp, dönem sonunda da stajyerliğimin kaldırılması için tekrar geleceğini ve o güne iyi hazırlanmam gerektiğini söyleyip gitti. Yaklaşık olarak 6 ay sonra okuluma müfettişler geldi. Hem okuldaki diğer hocaları teftiş etmek hem de benim stajyerliğimi kaldırmak için. Ama ben kadrolu olduğum okulda sadece Pazartesileri duruyor, diğer 4 gün görevlendirme icabı başka bir okulda çalışıyordum. Müfettişler pazartesi öğleden sonra geldikleri için beni teftiş etmediler. Ben “herhalde diğer hafta dersime gelirler” diye düşündüm. Ama unutulmuşum! Müfettişler ertesi hafta beni teftiş etmediklerini fark etmişler. Ben “artık görevlendirme olduğum okula gelirler” diye düşünürken Çarşamba günü beni apar topar kadrolu olduğum okula çağırdılar. Staj dosyalarımı koltuğumun altına alıp kadrolu olduğum okula geldim. Müfettişler beni burada teftiş etmek istiyormuş. Selam sabahtan sonra onlarla aramda geçen diyalogları size aktarmak istiyorum:
Başmüfettiş: “Hocam biz geçen hafta seni teftiş etmeyi unutmuşuz. Döndük geldik. Başka bir hoca olsa çok önemli değildi ama siz aday öğretmensiniz. Sizin stajyerliğinizin kalkması veya devamı için teftiş etmek zorundaydık. O yüzden tekrar cümbür cemaat geldik. Siz şimdi dersinize girin. Bizden bir kişi gelip dersinizi dinleyecek.
Ben: “Hocam bugün Cuma. Benim bu okulda yalnızca Pazartesileri dersim var. Bugün benim dersimin olduğu bir sınıf yok. Giremem.”
Başmüfettiş: “Hocam dersinizin olup olmadığı önemli değil. Biz sizin derse girmenizi istiyoruz! Eğer öğrencilerinizin malzemesi yok diyorsanız evlerine gönderin. Gidip evden defter ve kitaplarını alsınlar, geldiklerinde derslerine girersiniz.”
Ben: “Hocam ben öğrencileri ders saati içinde evlerine gönderemem. Ders saati içinde sokakta başlarına gelecek şeyden sorumlu olmak istemiyorum. En önemlisi ben bu çocuklarla bu hafta Pazartesi ders işledim. Şimdi siz istiyorsunuz diye onlara aynı dersi ikinci kez girip anlatmam.”
Başmüfettiş: “Madem siz kendi sınıfınıza yapamayacaksanız. Bugün bu dersi olan bir sınıfa girin. Hem eve göndermemiş oluruz hem de dersi ilk kez işlemiş olurlar.”
Ben: “Hocam tanımadığım öğrencilerin karşısına çıkmamı istiyorsunuz. İçerdeki halimi düşünebiliyor musunuz? Öğrenciler bana sormaz mı ‘hocam siz de kimsiniz’ diye. Bunu da yapmayacağım. Siz beni teftiş edeceksiniz diye beni tanımayan öğrencilerin karşısına çıkıp böyle bir oyun oynamayacağım. Doğru bulmuyorum bunu. Yapmayacağım.”
Bu arada müfettişlerden bir iki tanesi benim bu çıkışıma mırıltılarla bir şeyler diyorlar.
Başmüfettiş: “Madem yapmayacaksınız o zaman biz de sizin stajyerliğinizi yakarız. Siz teftiş edilmek istemiyorsunuz! Seneye staja devam edersiniz. Ve bu sicilinizde hiç iyi bir şey olmaz!”
Ben: “Hangi gerekçeyle yakacaksınız. Unuttuğunuz bir teftişten sonra eğitim öğretimde bize sürekli yapılmaması gerekir denen şeyleri yaptıramadığınız için mi? Çocukları eve göndermediğim, tanımadığım bir sınıfa girip ders işliyor gibi yapmadığım için mi? Siz yakın. Ben de hepinizi dava edeceğim.”
Bunları söylerden hafif toparlandıklarını hissettim. Bu arada baştan beri arkamda dikilen müdürüm kolumdan tutup nerdeyse sürükleyerek beni dışarı çıkardı.
Müdürüm: “Hocam sen ne yapıyorsun? Onlar senin benden sonraki en büyük amirlerin. Hem bana hem onlara karşı geliyorsun. Onlar ne diyorsa yap! Zaten formaliteden sınıfa gireceklerdi. Sen işi niye yokuşa sürüyorsun?”
Ben: “Madem formaliteden giriyorlar, o zaman girmiş gibi yapsınlar. Ben de rahat edeyim onlar da.”
Biz konuşurken içerden müfettişlerden kadın olanı beni çağırıyor. Giriyorum içeri. İçerde az önceki soğuk rüzgârlar gitmiş ılıman rüzgârlar esmekte.
Kadın müfettiş: “Hocam siz dışarıda konuşurken biz de bir karara vardık. Siz haklısınız. Çok doğru davrandınız. Ve bizim de yanlış yapmamızı engellediniz. Çok uzatmak istemiyoruz. Biz sizi haftaya Pazartesi teftiş edeceğiz. İçiniz rahat olsun. Başarılı bir teftiş geçireceğinize de inanıyoruz. Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.”
Pazartesi ikisi teftişe geldi ve sonuçta stajım kalktı. Onlarla geçirdiğim o yarım saati hep gülerek anlattım. Eğer onların “yap” dediklerini yapsaydım üzülerek ve utanarak hatırlayacaktım.
Bu başımdan geçenleri anlatış sebebime gelince, korkunun ecele faydası yok ama haklarımızı bildikçe, ona sahip çıktıkça kendimize güveniriz. Doğru bildiklerimize olan güvenimiz, bizi ezmek isteyenlerin önünde başımızı dik tutmamızı ve kazanmamızı sağlar. Karşımızdaki güce doğruya olan inancımızla geri adım attırabiliriz. Bu müfettiş olayında, bir kişinin bile haklılığını sonuna kadar savunması sonucunda kendini güçlü sanan beş kişinin geri çekildiğini gördük. Bir de haklı olduğuna inanan milyonlarca insanın örgütlü gücü neler yapabilir, bir düşünün. Dünyayı değiştirir dünyayı!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...
- Türkiye’de siyasal gelişmelerin hızlandığı, her bakımdan zorlu, her bakımdan ağır bir süreçten geçiyoruz. İşçi ve emekçiler, emekliler, gençler olarak enflasyonun hız kesmesini, hayat pahalılığının son bulmasını, geçim derdinin hafiflemesini...
- Sosyal medya platformlarında her gün yeni bir trend beliriyor, insanlar yeni bir akımın peşinden koşturuluyor. Dün “lokma dünyası”, yakın zamanda “Dubai çikolatası” peşinde koşan insanlar, yarın farklı bir yiyecek ya da akımla tüketim sarmalına...
- Toplumun itirazının güçlenmesi, işçi sınıfının kendi talepleriyle, kendi örgütleriyle, kendi mücadele yöntemleriyle sahneye çıkmasıyla mümkün olabilir. Bunun yolu işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğünün, bilinç düzeyinin ve dolayısıyla...