Buradasınız
İkinci İşte Çalışanların Durumu ya da Çatal Meselesi!
Ankara’dan bir öğrenci
Merhaba dostlar, kapitalizmin tarihsel kriziyle boğuştuğu ve bu krizin doğurduğu işsizliğin çift haneli rakamlara ulaştığı, hayat şartlarının zorlaştığı, geçim sıkıntısının tavan yaptığı bir dönemden geçiyoruz. Biz öğrenciler de bu şartlarda ay sonunu getirmekte ve ihtiyaçlarımızı karşılamakta oldukça zorlanıyoruz. Geçinebilmek için dersin olmadığı günler çalışmak zorunda kalıyoruz. İşsizlik bu kadar çokken öğrenciler için part-time iş bulmak çok zor. Bu nedenle biz de oteller ya da düğün salonları gibi yerlerde “ekstra” diye tabir edilen işlere günlük yevmiye karşılığı çalışmaya gidiyoruz.
Benim de iş çıktıkça extraya gittiğim bir otel var. Sizinle burada yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Burası Ankara’nın en lüks ve yıldızı en çok otellerinden. Aynı zamanda işçi sınıfı ile patronlar sınıfı arasındaki gelir uçurumunu en iyi gösteren yerlerden. Otelde düğün, parti veya resmi toplantılar gibi kalabalık işler olunca devamlı çalışan işçilerin dışında dışarıdan 100’e yakın ekstra işçiye ihtiyaç olur. Bu işçilerden çoğunluğu devletin belli kurumlarında (itfaiye, temizlik şirketleri, hizmet sektörü) ve fabrikalarda çalışan ay sonunu getirmekte zorlanan işçilerden oluşur.
Genelde akşam saat dörtte çalışmaya başlarız. İki saat çalışmanın ardından yarım saat içerisinde hem yemeklerimizi yemiş olmalıyız hem de otelin geniş bir salonunda sırada beklemeliyiz. Çünkü işçilere müşterilere nasıl davranılacağı, yemek servisinin nasıl yapılacağı gibi teknik bilgiler verilir. Bununla birlikte çalışma şartlarını anlatan bir konuşma yapar patronculuk taslayan şefimiz. Şefin söylediğine göre bu konuşma işçi ile patron arasındaki bir sözleşme niteliği taşıyormuş. O süre zarfında konuşmanın yapıldığı yerde olamayan işçiler işten atılır. Konuşma sırasında el pençe divan şeklinde şefi dinlemeyen, not alınacak yerleri not almayan (evden kalem ile not defteri getirilmeli) ve konuştuktan sonra bunlara itirazı olan varsa hemen işten atılır. Patron ve şakşakçısı şef, normalde 80 işçi gerekiyorsa o konuşmanın yapıldığı yerde sıraya girmiş işçilerin hemen arkasına 10 tane fazla işçi çağırır ve “bakın arkanızda 10 tane fazla işçi var. Bu şartlarda çalışmak istemeyen varsa şimdi hemen söylesin” diyerek işçileri tehdit eder. Böylece işçiler o şartlarda çalışmak zorunda bırakılır. Şef “iş ne zaman biterse işten çıkış saatiniz o zaman” diyerek çalışma saatlerimizi istedikleri gibi esnetir. Örneğin akşam 12’de mesaimiz bitmesine rağmen iş bitmediğinden gece saat üçe kadar mesaiye kalırız. Ancak pek çok işyerinde olduğu gibi mesai ücretlerimiz verilmez.
Akşam saat 4-5’e kadar kendi işinde çalışan ve gecenin 2-3’üne kadar da otelde çalışmak zorunda kalan işçilere nasihatlerde bulunmayı da eksik etmez şefimiz: “Arkadaşlar çalışırken tabakları kırmamaya dikkat edelim. Çöplere atılmış çatal kaşık görüp de çıkarmıyorsanız bu yaptığınız vatan hainliğidir. Çatalların her birinin fiyatı 30 lira değerinde. Hepimiz onlar sayesinde ekmek kazanıyoruz. Ha kamu malına zarar vermişsin ha otelin malına zarar vermişsin ikisi aynı şeydir.” Böylece şefimiz çatal hassasiyeti ile hem işçiye verdiği değeri hem de vatanın patronlar için neyi ifade ettiğini açıklamıştır. Bir keresinde itfaiyeci bir abimiz “Ş....size bak la. İki çatal fiyatıyla bizi burada saatlerce çalıştırıyor. Sonra gelip bir de utanmadan bunları yüzümüze söylüyor” diyerek tepkisini dile getirmişti. Bu abinin tepkisinden de anlaşılacağı üzere orada çalışan pek çok işçi yaşanan bu haksızlıkların farkında. Ne var ki işçiler “böyle gelmiş böyle gider” diyerek şimdilik haksızlıklara seslerini çıkartmıyorlar. Oysaki o gün orada yüzlerce davetlisi olan düğünün kusursuz bir şekilde bitmesini sağlayan bizlerdik. Bizim emek gücümüz olmasa hiçbir şey yapamayacaklarını patronlar çok iyi biliyorlar. Dostlar, dünyada var olan bütün güzellikleri yaratan biz işçilerin emeğidir. Bizler işçi sınıfı olarak kendi gücümüzün farkına varıp örgütlenmeli; bizi ve dünyamızı sömüren patronlardan hesap sormalıyız.
Büyüdük
Yalova’da Tersanede İş Cinayeti
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...