Buradasınız
İnsanca Yaşamak İstiyor
Gebze’den bir petrokimya işçisi

Sabah 05.30’a kurduğu alarmın sesiyle uyandı Selim. Yeni bir gün başlıyordu. Aslında yeni olduğuna bakmayın, her gün aynıydı onun için. Sabah 8’de işbaşı yapar, akşam 8’de paydos eder. Günün birçok saatinde başka yerlerde yaşamak nasıl diye düşünürdü hep. Her işçi böyle mi yaşıyordu hayatını? Her işçi böyle yoksul mu acaba? Yıllar önce göçmüş Gebze’ye ailesi. Selim biraz büyüyüp de eli iş tutmaya başlayınca vermişler hemen bir tamirhaneye, okula gitmediği dönemlerde, yaz tatillerinde sürekli çalışmış. İlkokulu ancak bitirmiş Selim. Babası birkaç defa oku demiş ama ne fayda, okulu bir türlü sevememiş. Hep aynı hatıralar döner durur kafasında. İşe gidene kadar hep aynı hayaller, hep aynı duvarlara toslar Selim’in zihninde. Başka bir memlekette yeniden başlama hayalleri kurar. Fakat çalışma koşulları onu on iki saat ter dökmeye mahkûm etti. Hem hiç çıkmamıştır şehir dışına da.
Geçenlerde minibüste lise çağındaki gençlerin konuşmasına şahit olmuştu. Gençler hafta sonu İstanbul’u gezmenin planını yapıyorlardı heyecanla. İç geçirdi Selim. Bir defa okul gezisinde gitmişti İstanbul’a. Fabrikada günde on iki saat çalışmaya başladığından beri ne bir gezme ne de bir yer görebilmişti. Tek eğlencesi evdeki televizyondu. Tabi televizyon karşısında uyuyakalmadan hiçbir filmin veya dizinin sonunu getirememişti. Aslında kendini tek sansa da o da kendi gibi milyonlarca işçiyle aynı durumu yaşıyordu. O da milyonlarca işçi gibi hep iyi bir yaşamın hayalini kurardı. Öyle lüks bir hayatta da gözü yoktu hani. Başını sokacağı bir evi olsun, iyi bir maaşı olsun ve gün kararmadan evine girsin, bir de hafta sonları tatil olsun yeterdi onun için. Çok şey mi istiyordu? Fakat yaşamak böyle değildi ki. Yaşamak, demir tozu solumak, tırnağına vurduğun çekicin acısıydı. Yaşamak, yoksulluk ve çaresizlikti. Yaşamak hep aynı serviste hep aynı hayalleri kurmaktı. Peki bunun adına gerçekten yaşamak denir miydi? Oysa televizyonlarda gördüğü hayat bu muydu? Lüks otomobilleriyle, her istedikleri yere istedikleri zaman gidebilen ve geçim derdi olmayan insanlar da vardı. Yazın en lüks tatillere giden ve saray gibi evlerde yaşayanlar da vardı. Selim o kadar lüks bir hayat istemiyordu elbet. Geçim sıkıntısı olmadan yaşamak yeterdi ona. Hani bir aile kursa ve kimseye muhtaç etmese onları yeterdi. Fakat bu bile lükstü! Peki, neydi insan gibi yaşamak? Gerçekten çok çalışarak elde edilebilir miydi? Biraz düşündü ama bu mümkün değildi! Çünkü kendini bildi bileli canı çıkana kadar çalışıyordu. Artık gecesini gündüzünü bu soru kaplamıştı. Ne kadar düşünürse düşünsün bir cevap bulamıyordu. “Allah rızası için yok muydu bunun cevabını bilen?” diye geçirdi içinden.
Hastaneye gitmek için işten izin aldığı bir günde, Selim çarşıdan geçiyordu. Kırmızı şapkalar takmış bir grup insanın bir şeyler dağıttığını gördü. Biraz daha yaklaştı gruba. Çok da yaklaşmak istemiyordu. Uzaktan pankartlara göz gezdirdi. Birden gözleri büyüdü. Dövizlerden birinde şöyle yazıyordu: “Böylesi yaşamak değil!” Günlerdir aklına takılan soruydu bu. Önce tereddüt etti ama bu belki de onun için bir fırsattı. Belki bir daha onları göremeyecekti meydanlarda. Bir daha nasıl izin alacaktı işyerinden. “Fırsat bu fırsat” dedi ve dövizi tutan kadının yanına gitti. “Neden böyle yazdınız?” dedi. “İşimiz var gücümüz var. Allah’a şükür yaşıyoruz” dedi hemen arkasından. Kadın samimiyetle gülümseyerek, çalışma koşullarının zorluğundan ve hayat pahalılığından kısaca bahsetti. Sonra dünyadaki zenginlikleri anlattı. Sorunun bu zenginliği işçiler ürettiği halde onların faydalanamamasından kaynaklandığını söyledi. Bu dünyadaki her şeyin herkese bol bol yeteceğinden bahsetti. Kadın anlattıkça Selim’in kafasında bin bir türlü soru beliriyordu. “Anlaşılan senin daha çok sorun var” dedi kadın. Selim’in zihnini okurcasına ve onu hafta sonu derneğe davet etti. Selim söz verdi kadına, eğer insanca yaşamanın yolu buradan geçiyorsa seve seve gelirim dedi. Selim eve vardı ve akşam yatağa uzandığında ilk defa bu hayatta yalnız olmadığını hissetti.
Demek ki buymuş. Demek ki insanca yaşamak kendiliğinden olacak iş değilmiş. Demek ki bunun için önce bir şeylerin değişmesi gerekiyormuş. Üstelik bunu isteyen sadece kendisi de değilmiş. Yalnız olmadığını bilmek ve aynı kaderi yaşayan işçilerin birbirlerine güvenmesi değişime giden yoldaki ilk adımmış. Tıpkı Selim’in döviz tutan kadına güvendiği gibi.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Gaziantep’teki Zeugma Mozaik Müzesinde dünyaca bilinen bir mozaik yer alıyor. “Çingene Kızı” adı verilen ve 1800 yıllık geçmişe sahip bu mozaiğin göreni etkileyen, güçlü bir yanı var. Farklı renk ve dokulardaki binlerce küçük taşın birleşiminden...
- 1 Mayıs yaklaşıyor. Ankara’dan emekçi kadınlar olarak sizlerle 1 Mayıs’a hangi taleplerle katılacağımızı paylaşmak istedik. Bu vesileyle tüm emekçi kadın kardeşlerimizi kendi taleplerini, ortak taleplerimizi birlikte dile getirmek için 1 Mayıs’ta...
- Geçtiğimiz günlerde yandaş medyada tam anlamıyla “yersen” cinsinden bir haberle karşılaştım. Manşeti oldukça cafcaflıydı: “60 bin maaşla çoban bulamıyorlar!” Bu “hadi canım” dedirten cinsten haber, kandırılmaya açık olanlara “köyümüze dönelim,...
- 19 Mart’tan bu yana artan baskılara, gözaltılara, tutuklamalara ve proje okullarındaki keyfi atamalara karşı protestolar devam ediyor. Bursa Demokrasi Bileşenleri ve Anne-Baba Dayanışma Ağı öncülüğünde yüzlerce kişi 19 Nisanda “Hak, Hukuk, Özgürlük...
- Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Sunel Tütün, Oryantal Tütün ve TTL Tütün fabrikalarında TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 1700 işçi greve çıkmıştı. İşçilerin grevi 12 Nisanda kazanımla sonuçlandı. Doruk Madencilikte çalışan...
- Gebzeli işçi, emekçi kadınlar olarak bir araya geldik ve “UİD-DER ile 1 Mayıslar” videosunu izledik. Sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak, tüm emekçi kadın kardeşlerimizi ortak bir mücadele duygusuyla ayağa kalkmak için 1 Mayıs’a çağırmak...
- Uçak yolculuğu yapanlar bilir. Yolculuk esnasında uçağın kabin basıncının düşmesi, oksijen seviyesinin azalması durumunda oksijen maskeleri devreye girer. Yanımızda çocuğumuz olsa böyle bir durumda çoğumuz maskeyi önce çocuğumuza takmaya çalışırız,...
- Gelsinler yoldaşlar ben hazırım/ İki satır, bir mısra şiirle hazırım/ En karanlık dönemlerde/ Ektiğim tohumlar yeter bana/ Gelsinler yoldaşlar ben hazırım
- Milli Eğitim Bakanlığının proje okul atamalarına tepkiler devam ediyor. Eğitim Sen, proje okul uygulamaları ve atamalarına karşı 18 Nisanda Cağaloğlu Anadolu Lisesi önünde basın açıklaması yaptı.
- Vezir Muhammed Nurtani… Tanıdık gelmiştir bu isim pek çoğunuza… Yine de hikâyesinin bildiğimiz kısmını bir kez daha paylaşalım sizinle: Afganistanlı göçmen işçi Vezir Muhammed Nurtani 10 Kasım 2023’te çalıştığı kaçak maden ocağında kalp krizi...
- Artık eski kuşak işçilerden sayılırım. Mücadele örgütümüz UİD-DER saflarında yaş alıp 60’a merdiven dayadığım için kendimi bahtiyar hissediyorum. İlk 1 Mayıs’a 1979 yılında, İzmir’de, ustamla birlikte katıldım. Katılım oldukça yüksekti. Kalabalıkta...
- TTL tütün işçileri, örgütlü oldukları Tekgıda-İş Sendikası ile birlikte, 41 gün önce “Bu işyerinde grev var” pankartını fabrikanın dört bir yanına asarak greve çıktılar. Grev çadırlarını fabrika önüne kurdular. Büyük çoğunluğu kadın olan işçi...
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 1 Mayıs’ı bu yıl İstanbul Kadıköy Meydanı’nda kutlama kararı aldıklarını basın açıklaması yaparak duyurdu.