Buradasınız
“İş’te Engel Yok” mu Gerçekten?
UİD-DER’li bir işçi

Sevgili UİD-DER’li işçiler, bu mektubu tüm işçiler okusun diye size gönderiyorum. Geçtiğimiz günlerde telefonum çaldı. Açtım. Karşıdaki nazik kadın sesi “yarın şu saatte şu adresteki İşkur’da olun” dedikten sonra telefon kapandı. Doğrusu işsizliğim son bulacak, bir işim olacak diye sabaha kadar rüyamda demir dövdüm, harç kardım, kumaş dokudum, hatta hiç korkmadan geminin tepesinde raspa yaptım. Sabah erkenden kalkıp iki kara zeytin tanesi atıştırıp, bir bardak çay içtikten sonra İşkur’un yolunu tuttum.
İşkur’un kapı girişindeki masanın üzerinde kuşe kâğıda basılı bir broşürde “İŞ’TE ENGEL YOK” yazıyor, aşağıda ise engelli bir işçi bilgisayar başında çalışıyor gösteriliyor. Broşürde yok yok. Yani engelli işçiler yeter ki çalışmak istesin. Herkesin durumuna uygun bir iş verildiği, resimlerle ve üstündeki yazılarla ballandırıla ballandırıla anlatılmış. İçimden “yaşasın bu sefer kesin sağlığımın el verdiği bir işim olacak” diye düşünürken, kalp atışlarım tavan yapmaya başladı.
Binadan içeri girdiğimde doğrusu biraz şaşırdım. Bir grup takım elbiseli, kravatlı erkek ve yüksek topuklu ayakkabılarıyla kadınlar vardı. Hepsinin giysilerinin çok pahalı olduğu belli oluyordu. Çekilecek fotoğrafta önde olmak için yarış halindeydiler. Hepsinin 32 dişi birden görünüyordu. Yüzlerindeki mutluluğu tarif etmem gerçekten zor. O kareyi yakalamak için çantamdaki fotoğraf makinesine davrandım. Lakin omuz başımdan biri “efendim dışarıdan çekim yasak” diyerek o mutlu tabloyu çekmemi engelledi. Ensemden ayrılmayan kişiye “yok, yok dışarıdan değilim, davetliyim” desem de işe yaramadı, inandıramadım. Tam o sırada fotoğraf çektirenlerden biri “İşverenlerimizle fotoğrafımızı çektirdik. Şimdi sıra engelli vatandaşlarımızda ve ailelerinde, açın kapıyı gelsinler” dedi. Kapı açıldı, içeriden 70-80 kadar insan birbirini zorlayarak salona geldi. Ensemden ayrılmayan kişiye “ben de davetliyim. Benim de onların arasında olmam lazım” dedim. Beni baştan aşağı süzdükten sonra “sen engelli gibi görünmüyorsun. Neyin var?” diye sordu. Dayanamadım, doktorların hastalığımın adına ilişkin söylediklerinden aklımda kalan Latince kelimeleri sıraladım ve içeri girdim. O sırada engelliler ve aileleri içinde ayrık otu gibi duran müdür yine gülümsüyordu. Engelliler ve aileleri ise gülmüyor, tersine kaygılı ve çekimser, utangaç duruyorlardı. O sırada fotoğraf çekildi.
Sonra engelliler ve yanlarında gelen yakınları tekrar o kapının ardına götürüldü. Beni sürekli engelleyen kişiyi zorlayarak, kimlik gösterip telefonla çağrıldığımı söyleyerek masanın üzerinde duran kâğıda ismimi yazdırdım. Görevli artık benim de engelli olduğuma ve davet edildiğime emin olduktan sonra, bakışları değişti, lağım faresine bakar gibi bakıyordu bana. Kapıyı açıp beni de engellilerin yanına götürdü. İçerisi depo gibi havasız, loş bir yerdi. Oturacak yer yoktu. Ama engelli insanların arasında bir bacağı olmayan bir kişi, koltuk değneği ile ayakta duran 3 kişi ve bir de çok zayıf, gerçekten ayakta zor duran, 20-22 yaşlarında bir genç vardı. Duymayan, konuşamayan, görmeyen, kalçası protezli, kolunun biri omuzdan olmayan, elinin biri bilekten olmayan, ayaklarında ve belinde platin olanlar vardı. Her birimizin sorunları ve engeli vardı. Devlet hastaneleri tarafından verilmiş, en az %40 oranında işgücü kaybı raporu olan insanlardık. Kapıda gardiyan gibi bekleyen iki kişiye, “burası karanlık ve pis kokuyor. Hem aramızda bacağı olmayan, koltuk değnekli insanlar var. Sandalye verin” dedim. İki sandalye alabildik. Engelli insanlar sandalyelere dönüşümlü oturdular.
Beklerken aramızda sohbet ediyoruz. Birisi başından geçenleri şöyle anlattı: “Ben hayatımda kaynak yapmadım. Ama geçen gün birisi ‘sen süper kaynakçıymışsın. Seni işe alıyoruz. Araba gönderiyoruz gelip seni getirecek’ dedi telefonda. Gerçekten araba geldi. Beni fabrikaya götürdü. Ben hiç kaynak yapmadım dediğim için bir imza attırdılar. Sonra arabayla getirip evin önüne bıraktılar.” Çok zayıf olan gence sordum: “Daha önce ne iş yaptın?” O da, “Ben hasta olduğum için çalışamıyorum. Hiç çalışmadım. Bana sakat aylığı veriliyordu. Aylığı kestiler. Sonra buraya çağırdılar. Ben ayakta zor duruyorum, kollarım çok ağrıyor” diyerek ellerini gösterdi. Yanında oğlunun başını okşayan yaşlı annesi ya da büyük annesi konuşmadan başını sallıyor, gencin durumunu anlatmaya çalışıyordu.
Salonda 15-20 kadar masa sıralanmıştı. Her masada bir işyerinin adı, unvanı yazılı kâğıtlar ve masanın arkasında iki, kimi masada üç kişi vardı. İçeri doldurdukları insanları tek tek isimleriyle çağırıyorlardı. Çağrılanlar masaları tek tek dolaşıyor, işveren vekillerinden iş istiyordu.
Sıra bana geldiğinde, ilk masaya gittim. Masanın arkasında iki kadın bir erkek vardı. Erkek olan soru soruyor, kadınlardan biri not alıyor, diğeri ise kasabın keçiyi sevmesi gibi beni inceliyor. İlk soru “daha önce çalıştın mı?” idi. “Evet, çalışmadan yaşamak mümkün mü? Ne iş yapacağım, kaç saat çalışacağım, ne kadar maaş alacağım?” diye sordum. “Biz gemi firmasıyız. Bize raspa işini bilen biri lazım. Sabah 8 akşam 6 çalışıyoruz. Mesai olduğunda 8’e en fazla 10’a karar çalışıyoruz. İyi çalışana bin lira maaş veriyoruz” diyor. “Sizin iş yasasından haberiniz yok herhalde! Haftalık çalışma süresi 45 saattir. Ayrıca engelli kişiyi durumuna uygun bir işte çalıştırmanız gerekiyor. Sağlam olanlar bile raspa yaparken düşüp ölüyor” dedim. Masanın arkasındaki patron bana kin dolu gözlerle bakarak, “Sen ne çok şey biliyorsun? Git, git sen bize lazım değilsin” diye peşim sıra bakıyor.
İkinci masada aynı soru: “Daha önce çalıştınız mı, engeliniz nedir?” “Omurgalarımda platinler var. Ağır yük taşıyamıyorum ve uzun süre ayakta duramıyorum” dedim. Başladı anlatmaya, “Bize depoda çalışacak biri lazım. Yani biz inşaat firmasıyız. Gelen çimento torbalarını indirecek, depoya istifleyecek. Tabii diğer işler de var. Onları da yapacak biri. Bize böyle biri lazım” diyerek diğer masalara gitmemi istiyorlar. Sandalyeden kalktığım sırada, görüşmeyi yaptığım kişilerin yüzlerinde sevimli görünmeye çalıştıkça çirkinliği açığa çıkan bir gülümseme gördüm.
Sonra gittiğim her masada istisnasız aynı sorular soruldu. Aynı cevapları verdim. 20 ayrı işyerinin temsilcileri engellilerle görüşmeler yaptılar. Onlarca engelli insanın hiçbiri durumuna uygun işlere alınmadı. Oraya teşrif eden patronlar ve onların müdürleri iş olsun diye oraya gelmişlerdi. Kayıtlara göre onlarca engelli ile görüşmüşler ve güya engelliler iş beğenmemişti. Oysa gerçek bu değildi. Oraya gelenlerin kimisi koltuk değneğine dayanarak, kimisi “iş kazasında” kaybettiği elinin yokluğundan utanarak yapabileceği her işi yapmak için oraya gelmişti. Patronlar ve temsilcileri hepimiz ellenmiş ve ezilmiş domateslermişiz gibi bizi kenara iterek çıkıp gittiler. Oraya gelen gelmeyen tüm engelli işsizler durumlarına uygun bir işe alınıp çalışmak, hayatın içerisinde üretime katılmak, başkalarına muhtaç olmaktan kurtulmak ve en önemlisi de kendi ayakları üzerinde durmak için çabalıyorlar. Patronlar ise bu insani çabayı zerre kadar umursamıyorlar. Sağlam işçileri işe alarak daha fazla çalıştırmak, daha fazla sömürmek ve diledikleri zaman kapının önüne koymak istiyorlar.
Her 15 saniyede bir işçinin canını alan, onlarcasını sakat bırakan, adı kendinden, kendi adından çirkin olan bu kapitalist sömürü ve kâr düzeninde yaşıyoruz, yaşamak buysa! Bu köhne, bu çirkin kapitalist düzen var olduğu sürece insanlığa engel olmaya ve engelli üretmeye devam edecek. İnsanlık, yediden yetmişe, erkeği kadını, engellisi engelsizi el ele verip bu sömürücü sistemi tüm cihandan defedip tarihin çöp sepetine atmalıdır.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...