Buradasınız
İşçi Dayanışması Bültenini Okuyan İşçiler Anlatıyor
Gebze’den bir kadın metal işçisi

İşçi Dayanışması bülteninin Kasım ayı sayısı işçiler tarafından dikkatle okunuyor. “Asgari Ücret Dört Kişilik Bir Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!” başyazısıyla yayınlanan İşçi Dayanışması bülteni elden ele, dilden dile işçilere bağımsız bir sınıf penceresi açıyor. İşçilerin ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarını ele alan bültenimiz çeşitli sanayi havzalarından işçilerin sorunlarını ve mücadele deneyimlerini işçilere taşıyor. Sınıfımızın yaşam ve çalışma koşullarını irdeleyerek, işçilerin, önüne henüz çıkmamış olan sorunlara karşı da hazırlıklı olmaları için büyük çaba gösteriyor. 2018 yılının sonuna geldiğimiz şu günlerde, asgari ücretin belirlenecek olması ile birlikte milyonlarca işçi yapılacak zam oranını konuşuyor. İşçiler krizle birlikte eriyen ücretlere dikkat çekerek hayat pahalılığına işaret ediyorlar. Çalışma koşullarına karşı sesini yükselten işçilere, patronlar sınıfı tarafından takınılan tutumu ve artan baskıları belirtiyorlar. İşçi Dayanışması bülteninde bu konulara ilişkin yayınlanan yazıları merakla okuyarak birbirlerine anlatıyorlar.
Bültenin başyazısını merakla okuyan bir kadın işçi, “giden hep bizden gidiyor” diyerek şöyle devam ediyor: “Asgari Ücret Dört Kişilik Bir Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!” Bu talep hakikaten çok doğru. Çünkü 1600 lira ile kira mı ödeyeceksin? Çocukların okul masraflarını mı karşılayacaksın? Karnını mı doyuracaksın? Evin faturalarını mı ödeyeceksin? Şimdi bir de kriz var. Adamakıllı bir zam yapmazlarsa kışı nasıl geçirecek bu kadar insan? Her şey ateş pahası.” İşten atılmış genç bir kadın işçi ise, başyazıyı okur okumaz anlatmaya başlıyor: “Madem her şeye zam yapıyorlar, asgari ücrete de zam yapsınlar. Bu gidişle zaten kimse bir şey alamayacak. O zaman zaten satamayacaklar. Cumhurbaşkanı maaşı zamlanıyor. Zaten ülke onun artık. Bize, yani işçilere gelince de “kriz var, fedakârlık gösterin” diyorlar. Asgari ücret 2500 lira bile olsa geçinilmez artık. Bir gerçeklik var. Her şeye zam üstüne zam geliyor, yetişemiyoruz. Gereksiz bakanlarından kıssın, milletvekillerinden kıssın, yandaşlarından kıssınlar bizim kıdem tazminatımıza göz dikeceklerine! Bence bizim bir şey yapmamız gerek, izin vermemeliyiz. Aslında bizi bizden başka kimse düşünmüyor. Ben onu gördüm. Onlar bizi düşünmüyorlar. Kim ölmüş, ne olmuş, umurlarında değiliz. Biz niye düşünelim onları, niye fedakârlık edelim? Onların krizi, onlar çözsün!”
Sendikalaşan, greve ya da direnişe çıkarak mücadeleye atılan işçileri “vatan haini” olarak ekranlara, gazetelere yansıtanlara karşı işçiler tepkilerini dile getiriyorlar. İşçi Dayanışması bülteninde, “Hakkını Arayan İşçi ‘Vatan Haini’ midir?” adlı yazıyı okuyan genç bir petrokimya işçisi, şöyle diyor: “Zaten hakkını arayan, azıcık ses çıkaran ya ‘terörist’ ya da ‘vatan haini’ oluyor hemen. Asıl hain patronlar. İşçinin hakkını yiyen onlar. Grevleri yasaklayan onlar, sendikal hakları ortadan kaldırmaya çalışan onlar. Biz niye hain olalım?” İşsiz bir kadın işçi, “İtiraz edene, doğruları söyleyene hemen bir yafta yapıştırıyorlar. Hemen hain diyorlar. Bakıyorsun greve çıkan işçiye de hain diyorlar. Ama ne hikmetse bu ülkenin vatandaşı olan o hainlerden vergi alırken hiç yüzleri kızarmıyor. Biz şahsen ailecek hainiz” diyor.
Bir petrokimya işçisi kadın şöyle devam ediyor: “Eğer hakkını arıyorsan, ne bileyim, biraz başın dikse bunu kırmak için hemen hain damgası yiyorsun. Bir dönem ‘vatan haini’ meşhur oluyor, bir dönem de marjinal ne bileyim provokatör meşhur oluyor. Aslında hep bir şey oluyorsun birilerine göre. Bence hakkını arayınca doğru bir şey yapmış oluyorsun. Dosdoğru oluyorsun.” Genç bir kadın direnişçi, şu çelişkilere dikkat çekiyor: “Bence birileri işine gelince vatan haini ilan ediyorlar bizi, işlerine gelmeyince bizden iyisi yok. Mesela burada her görüşten insan bizi ziyarete geliyor. Farklı görüşlerden, muhalefetten insanlara ‘siz gelmeyin’ desek yarın manşet oluruz. Hemen ‘yerli ve milli’ olur direnişimiz ve överler bizi. Ama bizi ve mücadelemizi sahiplenen insanlara biz de el uzattıkça adımız bölücüye, haine çıkıyor. Anlamıyorum, nasıl anayasayı tanımayan, devlete karşı gelen patron değil de biz işçiler hain oluyoruz?” Bir ev emekçisi kadın tepkisini şu sözlerle ifade ediyor: “Bültende okudum. Nâzım Hikmet ne güzel söylemiş. Vatan çek defterlerinizse, kasalarınızsa… diye. Bakıyorum vatan dediğin ne? Kaç karış toprağımız var? Olsa bile bu bizim alın terimiz. Vatan üstünde en ufak bir hakları olmayanlar, kalkmış mücadele eden işçileri vatan hainliğiyle suçluyorlar. Kendi çocukları nerede? Kaç karış toprağını savunuyorlar vatanın mesela? Ya da hangi fabrikasında üretiyorlar, çalışıyorlar, en ağır koşullara dayanıyorlar? Tek bildikleri bölmek, insanları düşmanlaştırmak. Bunun için ‘vatan haini’ de derler, ‘din düşmanı’ da, her şey de. Yeter ki emellerine ulaşabilecekleri bir ışık görsünler. Ama bunun birilerinin oyunu olduğunu görüyoruz. Biz de kanmayalım, doğru eninde sonunda yolunu bulur!”
- İşçi Dayanışması Kaynağından Çağlayarak Büyüyor
- İşçi Dayanışması Bültenini Birlikte Okuyoruz
- Hepsi Seninle İlgili!
- “Bu Gazete Hayat Kurtarır, Zihin Açar, Bilinç Geliştirir!”
- Gıda Siyasetin Dışında mı?
- İşçi Dayanışması’yla Geçmişimizi Öğreniyor, Geleceğimizi Örmeye Devam Ediyoruz
- “Beynimizi Kim Yıkamalı?”
- “Anne Bak, Köfte Yazıyor”
- Yeter Demenin Vakti Geldi!
- İşçi Dayanışması’nın Kıymetini Bilelim
- İşçi Dayanışması, Emekçi Kadınların Pusulası
- İşçi Dayanışması'nın 151. Sayısı Çıktı!
- İşçi Dayanışması Gözlerimdeki Bağı Açtı
- İşçi Sınıfının Rehberi 150. Sayısında Yol Göstermeye Devam Ediyor
- İşçiden İşçiye, İşçi Dayanışması!
- Kutup Yıldızımız İşçi Dayanışmamız!
- 150. Sayısıyla İşçilere Temiz Bir Nefestir İşçi Dayanışması
- İşçi Dayanışması İşçi Sınıfının Hafızası
- Gençlerin Gazetemize Mesajları
- Sınıf Bilinci Oluşturma ve Koruma Kalkanı
Son Eklenenler
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...