Buradasınız
Japonya’daki Nükleer Felâketin Sorumlusu Kapitalist Sistemdir!

11 Martta yaşanan deprem ve tsunaminin 30 bine yakın insanın canını aldığı Japonya, şu anda çok daha büyük bir felâketle yüz yüze. Fukuşima Daiiçi nükleer santralinin reaktörlerinden sızan radyasyon, santralin bulunduğu bölgeden başlayarak tüm ülkede hayatı tehdit eder boyutlara ulaşmış durumda. Yeraltı sularına, denize, sebze bahçelerine, ete, süte ve rüzgâr aracılığıyla tüm dünyaya yayılan radyasyon nedeniyle, insanlık, tarihin en büyük nükleer felâketiyle yüz yüze bulunuyor. Başta bebekler ve çocuklar olmak üzere, Japonya’da milyonlarca insan ölüm ya da radyasyonun yol açtığı ağır hastalık riskleriyle karşı karşıya. Halk, vaktiyle Hiroşima ve Nagazaki’de yüz binlerin canını alan atom bombalarının travmasından kurtulamadan, bu kez kendi devletlerinin ve patronlarının kâr hırsına kurban edildi. Japon hükümeti ve elektrik şirketi TEPCO, felâketin büyüklüğünü gizlemek için her türlü yalana ve aldatmacaya başvuruyor. Ancak felâketin büyüklüğü her gün biraz daha net ortaya çıkıyor.
Yaşananlara doğal felâket deyip geçmek, doğaya yapılmış en büyük hakarettir. O doğa ki, Japonya’da bu büyüklükte depremlerin ve tsunamilerin yaşanacağının sinyallerini defalarca vermiştir. Buna rağmen, kâr güdüsüyle hareket eden sermaye hükümetleri ve kapitalistler, almaları gereken önlemleri bile bile almamışlardır. 20 metreye varacağını gayet iyi bildikleri tsunami dalgaları karşısında 3 metrelik koruma duvarlarıyla yetinmişlerdir; fay hatlarının üzerine nükleer santraller kurmuşlardır; bu nükleer santraller kaza sinyalleri vermelerine rağmen aktif durumda bırakılmış, gerekli denetimler yapılmamış, gerçekler halktan gizlenmiştir.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi kan emiciler sürüsü, depremi takip eden o felâket günlerinde can derdine düşen ve işe gidemeyen işçilere ücret verilmesine gerek olmadığını açıkladılar. Hatta deprem ve tsunami nedeniyle hasara uğrayan ya da elektrik kesintisi nedeniyle üretime ara veren fabrikalarda binlerce işçi işten atılmış bulunuyor.
Bunlar yaşanırken Japon devleti ve kapitalistleri, sistemle bütünleşen işbirlikçi sendika bürokrasisiyle de el ele vererek, “ulusumuzun bu zor günlerinde dayanışmaya, birlik olmaya ihtiyacımız var” söylemlerine sarılmaktadır. Düzen güçleri, işçi sınıfının kapitalizmin yarattığı bu katliama sessiz kalmasını sağlamaya çalışmaktadır. Ancak tüm çabalarına rağmen mücadeleci işçilerin ve Fukuşimalı çiftçilerin sesini kısamıyorlar. Kısa adı “Doro-Çiba” olan Çiba Demiryolu İşçileri Sendikası, gerçekliği Japon işçi sınıfına ve tüm dünyaya duyurmak için çeşitli bildiriler yayınlıyor, eylemler gerçekleştiriyor ve dünya işçi sınıfını duyarlılığa ve dayanışmaya çağırıyor. “Tüm dünyadaki nükleer santraller derhal durdurulsun!” çağrısında bulunuyor. Japon sınıf kardeşlerimizin yükselttiği bu çığlığa kulak verelim.
Japonya’da meydana gelen nükleer felâket bir ilk değildir. İkinci Dünya Savaşında ABD emperyalizmi Japonya’ya nükleer bomba atmış, Hiroşima ve Nagazaki’de yüz binlerce insan bir anda yok olmuştu. 1986 yılında ise Ukrayna’da Çernobil nükleer santralinde bir patlama yaşanmış ve çevreye yayılan radyasyon, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkeyi etkilemişti. Hatırlanacak olursa, dönemin ANAP hükümeti emekçilerle alay ediyordu. Tarım Bakanı Cahit Aral ekran karşısına geçip utanmadan “biraz radyasyon iyidir, radyoaktif çay daha lezzetlidir” diyebilmekteydi.
Nükleer felâket bu kez Japonya’daki reaktörlerin patlamasıyla ortaya çıktı. Nükleer santraller gerçekte patlamaya hazır nükleer silahlardan başka bir şey değildir. İkiyüzlü sermaye hükümetlerinin, nükleer santrallerin güvenilir olduğuna dair ölümcül yalanlarına kanmayalım. Nükleer santraller tüm insanlık için ölüm demektir. Bu yüzden, derhal ve acilen tüm nükleer santrallerin kapatılması ve yenilerinin yapımının durdurulması için sesimizi yükseltelim. Yeni katliamlara geçit vermeyelim. Sermayenin kâr hırsının damgasını bastığı kapitalist sistemi ortadan kaldırmazsak, o insanlığı ve dünyayı yok edecek, bunu unutmayalım!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
Son Eklenenler
- Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik katliamını sürdüren İsrail devleti, şimdi de İran’a saldırarak savaşı yeni cephelerle büyütüyor. Batılı egemenlerin desteğiyle yürütülen bu savaş şimdiye kadar on binlerce masum insanın canını aldı,...
- Engellilerin Haklarına Erişim Platformu ve Türkiye Körler Federasyonu, 14 Haziranda Ankara’da “Büyük Engelli Buluşması” düzenledi. Platform ve federasyon üyesi yüzlerce engelli emekçinin bir araya geldiği eylemde engelliler, haklarının ellerinden...
- Sabahın ilk anlarına değin usulünce bekledikleri güneşin, en uzun huzmeleri mahallerinden içeri girdiğinde onlar çoktan bulut gibi yüklenmişlerdi. Öyle üstünkörü değil, öyle aniden değil, yarım yamalak değil; biriktirmiş de planlamış da gelmişlerdi...
- Geçtiğimiz günlerde ana-baba-oğul UİD-DER’li iki dostumu konuk ettim, içten bir sohbet eşliğinde zaman su gibi aktı. Bu vesileyle hem eskiye hem bugüne dair düşündük, konuştuk. Onlar gittikten sonra aklımda şu soru yankılandı: Nasıl oldu da aynı...
- İzmir Kemalpaşa’da grevde olan Petrol-İş üyesi Temel Conta işçileri, patronun grev kırıcılığını tespit ettirmek için açtıkları davanın duruşması öncesi Bayraklı Adliyesi Ek Binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. İstanbul Şişli Belediyesi...
- İnsanların kardeşçe yaşayacağı bir dünya özleyen, böyle bir dünyayı kurabilecek tek güç olan örgütlü işçi sınıfının mücadelesine inanan, o mücadelede yer alan nice şair, yazar, sanatçı var. Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal bu sanatçılardan ikisidir....
- Tuzla’da bulunan Reckitt Benckiser’de Petrol-İş Sendikasında örgütlü işçiler 27 Mayısta greve çıktılar. Bizler de UİD-DER’li işçiler olarak grevci işçileri mücadelelerinde yalnız bırakmıyoruz. Grevlerinin 17. gününde işçi kardeşlerimizi tekrar...
- İsrail devleti Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik bir soykırım gerçekleştiriyor. Egemenler kimi zaman bu katliamı sözde kınadıklarını belirtseler de İsrail’le her türlü ekonomik ve politik ilişkiyi sürdürmeye devam ediyorlar. Egemenlerin...
- ABD Başkanı Trump, göçmen karşıtı politikalarını sürdüyor. Göçmenleri hedef alarak açık bir savaş ilan eden Trump’ın ABD’sinde, göçmen işçi ve öğrencilerin vizeleri iptal ediliyor, göçmen işçiler tutuklanıyor ve sınır dışı ediliyorlar. ABD’li...
- 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bundan tam 55 yıl önce bu topraklardaki işçi sınıfının tarihine altın harflerle yazıldı. O tarihten bu yana örgütlü işçi sınıfı bu iki günü anarak yaşattı ve yaşatmaya devam ediyor. 15-16 Haziran, örgütlü işçi...
- 12 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edildi. Ne yazık ki o zamandan bu zamana çocuk işçiliğin azalması bir yana, 1800’lü yıllara benzer koşullar yaratıldı. Patronlar için tatlı kârlar...
- KESK Ankara Şubeler Platformu ve emekten yana siyasi partiler 11 Haziranda, ABD Büyükelçiliği önünde siyonist İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımı, Türkiye limanlarından İsrail’e askeri malzeme taşınmasını, Gazze’ye insani malzeme...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, 29 Mayısta greve çıkmıştı. DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi işçiler, Türk-İş’e bağlı Belediye-İş sendikası üyeleriyle aynı işi...