Buradasınız
Kaldırım Taşları ve Fazla Mesai
İşçiler gece gündüz çalışmalarına rağmen, elde ettikleri gelir sefalet koşullarını aşmaya yetmiyor. Onca fazla mesai yapılmasına karşın elde edilen para, 3000 liranın üzerinde hesaplanan yoksulluk sınırına yaklaşamıyor bile, temel ihtiyaçlar karşılanamıyor.
Yıllar önce televizyonda yayınlanan bir şaka programı, insanların hafızalarının ne kadar zayıf olabildiğini ilginç bir şekilde gözler önüne sermişti. Programı yapanlar, bir sokaktaki kaldırım taşlarından birini söküp götürürler. Ardından sokakta oturan insanlara sorarlar: “Buradaki taşa ne oldu?” Cevap: “Görmedik, bilmiyoruz, burada taş yoktu.” Taşlar üçer beşer sökülüp götürülür. Sorular ve cevaplar hep aynıdır. Derken, bir ay içerisinde sokakta kaldırım taşı kalmaz. Sokakta oturanlara son bir kere daha sorulur: “Kaldırım taşlarına ne oldu?” Sokağın sakinleri, yine sokakta kaldırım taşı olup olmadığını, ne kadar ve ne cins taş olduğunu hatırlamazlar. Bunun üzerine, taşlar sökülürken çekilen görüntüler insanlara izletilir ve herkes şaşkınlığını dile getirir.
Böylesi durumları anlatmak için eskiden şöyle bir deyim kullanılırdı: Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür (insan aklı unutkanlıkla sakatlanmıştır). İnsanlar unutkandır, ama örgütsüz ve dağınık olan insanlar daha bir unutkandır. Biz işçilerin durumu da farklı değil. Birlik olamayan işçiler tek başlarına kalırlar ve geçmişte ne gibi hakları olduğunu unuturlar. Unutmamak için örgütlü olmak ve tarih bilincine sahip olmak lazım. Bugün milyonlarca işçi, 20 ve hatta 10 sene önce nasıl haklara sahip olduğunu, bu haklarını nasıl kaybettiğini hatırlamıyor. Haklarımız, aynı kaldırım taşları gibi bir bir sökülüp götürüldü. Haklarımızı kaybedince ve ücretlerimiz hayat pahalılığı karşısında eriyip gidince, çaresizce fazla mesailer yoluyla gelirimizi arttırmaya baktık. Durum öyle bir hal aldı ki, işçiler fazla mesai yaptırmayan işyerlerinde çalışmıyor, işe girdiklerinde fazla mesai olup olmadığını soruyor, buna göre form dolduruyor ve hatta fazla mesaiye bıraktırmayan ustabaşlarına öfke kusuyorlar.
Şu anda, sanki geçmişten beri durum hep böyleymiş gibi bir hava var. Bu, unutkanlığın nasıl da acı bir şey olduğunu gözler önüne seriyor. Tabii ücretlerin düşük olması ve işçilerin örgütsüzlüğü unutkanlığı besliyor. Unutkanlaşan, geçmişteki haklarını bilmeyen ve birleşemeyen işçiler, ücretlerin yükseltilmesi ve iş saatlerinin kısaltılması için mücadele veremiyor. Oysa geçmişte işçiler ücretlerini yükseltmek ve fazla mesailere kalmamak için mücadele ederlerdi. Fazla mesailere kalmamak için toplu eylemler yapılırdı, işçiler zamanlarının büyük kısmını işyerlerinde geçirmek istemezlerdi.
Fazla mesailer, işçilerin neredeyse tüm zamanlarını işyerlerinde geçirmesine neden oluyor. İşçiler, sosyal yaşamdan ve ailelerinden kopuyorlar. Daha da önemlisi, işyerlerine kapanan ve bir araya gelemeyen işçiler, hakları için örgütlenmeye zaman da bulamıyorlar.
İşçiler gece gündüz çalışmalarına rağmen, elde ettikleri gelir sefalet koşullarını aşmaya yetmiyor. Onca fazla mesai yapılmasına karşın elde edilen para, 3000 liranın üzerinde hesaplanan yoksulluk sınırına yaklaşamıyor bile, temel ihtiyaçlar karşılanamıyor. Fakat bu arada, hafta sonu tatili, bayram seyran demeden her gün 12 saat çalışan işçiler, kelimenin tam anlamıyla tükeniyorlar. İşçilerin ömrü kısaldıkça patronların kârı büyüyor. 12 saatlik çalışma düzeninin oturmasıyla, patronlar işe yeni işçiler almaya ve yeni vardiyalar açmaya gerek duymuyorlar. İşe alınacak yeni işçilerin maliyeti patronların yanına kâr olarak kalıyor.
12 saatlik çalışma düzeni yorgunluğu, tükenmişliği ve dikkatsizliği beraberinde getiriyor. Bu durum, iş güvenliği önlemlerinin alınmamasıyla da birleşince; iş kazaları, yaralanmalar, sakatlanmalar ve ölümler kaçınılmaz oluyor. Peki, çıkış yolu yok mu, tek çare fazla mesailere kalmak ve ömrümüzü tüketmek mi? Elbette değil! Yüksek ücret almak, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak, ailemizin karnını doyurmak ve kendimize zaman ayırmak biz işçilerin de hakkıdır. O halde şu an tutulan yolu değiştirmeliyiz. Öncelikle, bugünkü durumun değişmez olduğu düşüncesini terk edelim. Unuttuklarımızı hatırlayalım: Geçmişte, bizden önceki işçilerin nasıl mücadeleler verdiklerini ve ne gibi haklar elde ettiklerini öğrenelim. Ücretlerimizi yükseltmek, iş saatlerini kısaltmak, sosyal haklar elde etmek ve fazla mesai belasından kurtulmak için örgütlenelim, yani birleşelim.
Fabrika Kızı
Taleplerimiz Ne Kadar da Haklı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...