Buradasınız
Kamera Arkasında Yaşananlar
Sefaköy’den bir set işçisi

Çekimi yapılacak olan dizi için şehir dışında olacaktık. 70 kişilik tüm set ekibi ucuz bir otele yerleştirildik. Prodüksiyondan rejiye, kamera bölümünden ışığa, sanat bölümünden sesçisine, oyuncusundan kostümcüsüne, makyajcısına, setçisinden ulaşımına kadar herkes uzun çalışma saatlerinin mağduruydu. Ama çoğu buna kendini alıştırmıştı. Sabah 5’te kalkarsak 6’da hareket edip gece 1, 2 ya da 3 gibi otelde olurduk. Bazen üzerimize güneş doğardı; ertesi gün 11’e, 12’ye kadar çalışırdık. Ortalama 17-18 saat çalışıyorduk.
Haftada bir gün iznimiz olurdu ama günün yarısı malzeme temizlemekle geçerdi. Buna kimse de sesini çıkarmazdı. Üstelik dediğim saatler arasında çalışmak sürekli bir koşturmacadan oluşuyordu. “Dinlenin biraz!” diye bir söz duyulmazdı yönetmen tarafından. “Arkadaşlar benim zamanım yok, bu sahneyi bitirmem lazım, çabuk olun, hemen yemeğinizi yiyin gelin, yoksa otele gidemeyiz”. Koştururduk sürekli ama bir türlü otele gidemezdik. Bu her gün böyle olurdu. Hem yemeğin ne zaman yeneceği de belli olmazdı. Öğle yemeğini akşam yerdik çoğu zaman. Yemekler de beğenilecek gibi değildi. Yanına bir bardak su bile konulmazdı. Yapımcı suyun bile hesabını yapıyordu. Çalışanlar içten içe rahatsızdı ama ağız birliği olmadığı için kaderimize razı geliyorduk.
Set işçileri sabit bir işte çalışmazlar. Bir sezon bu dizide çalışmışsa gelecek sezon başka dizide veya uzun metrajlı filmlerde, reklâmlarda, kliplerde çalışırlar. Bu farklı çalışma yerlerinden dolayı piyasada birçok tanıdığınız olur ve ne kadar geniş bir çevreniz olursa o kadar kolay iş bulabilirsiniz. “İyi bir çevrenizin” olabilmesi için doğallığında gelişen sosyal ilişkiler yerine üstlerinizle kuracağınız çıkar ilişkisi çok önemlidir. Her sektörde olduğu gibi burada da hiyerarşi hat safhadadır. Şefler, asistanlar vardır. Şeflerin en çok korktuğu konumlarını kaybetmeleridir. Şeflerin aldığı parayla asistanlarınki arasında da derin uçurumlar var. Örneğin bir görüntü yönetmeni haftalık 7 bin lira alabilirken, asistan 200 ila 400 lira alabiliyor.
Yasal olarak günlük çalışma süresi 8 saattir. 8 saatin üzerinde çalışınca fazla mesaiden sayılır. Fakat biz fazla fazla çalışmamıza rağmen almamız gereken ücretin üçte birini alıyoruz. Elde edilen kâr da bir o kadar fazladır patronlar için. Bizlerin çektiği bir dizi, ortalama 90 dakika boyunca TV’de izleyicileri ekrana kilitler. Bu süre içerisinde 5-6 kez reklâm arası verilir. İşçilerin karşılığı ödenmemiş emeğiyle üretilen ürünlerden hem diziyi çeken şirket hem de TV kanalı para kazanır. Medya patronları izlenme oranı yüksek olan bir dizi yayınladıklarında, o yayına bolca reklâm talebi gelir. Reklâmın saniyesi yüksek paralarla hesaplanınca kazanılacak paranın haddi hesabı olmaz.
Biz işçilerin örgütsüz, dağınık olmamız büyük bir sorun. Kimileri Sine-Sen’e üye ama set işçilerinin genel itibariyle hiçbir taban örgütlülükleri olmadığı için, sendika da pek bir şey yapamıyor. Bir oyuncu arkadaşımız çekim arasında bize sendikamızın olup olmadığını sordu. Sendikalı olmadığımızı söylediğimizde, “mutlaka sendikalı olmalısınız, bizim kendi sendikamız var” dedi. Ben de kendi kendime düşündüm, “acaba oyuncuların sendikası neden ayrı?” diye. Aynı işkolunda, aynı ortamda çalışıp, aynı patrona “sahip” değil miydik? Bu durum zaten bin parçaya bölünmüş işçileri bir kere daha bölüyor. Medya, oyuncuları o kadar çok pohpohluyor ki havaları da ayrı oluyor tabii. Oysaki onlar da bizim gibi ücretli işçiler. Patronlar karşısında örgütsüz kalmak bizim en büyük sorunumuz. Tek kurtuluşumuz ise hiçbir yapay ayrıma aldırmadan beraberce mücadeleye atılmak.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...