Buradasınız
Kapitalizm Hayalleri de Öldürür!
Amerikalı romancı Mark Twain demiştir ki “Düşlerinizi kovmayın, çünkü onlar gidince belki siz kalırsınız ama artık yaşamıyorsunuz demektir.” Anadolu yoksullarının İnce Memed’i Yaşar Kemal ise şöyle der: “İnsan düşleri öldüğü gün ölür.” Dünyanın farklı coğrafyalarından sayısız edebiyatçı ve düşünürün benzer şekilde vurguladığı gibi hayalleri insan için hayati önemdedir. Umut etmek gibi hayal kurmak da insana mahsustur. Her insanın hayalleri vardır; bu hayallerin ne olduğu, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise başka bir konudur. Fakat uğruna mücadele edilmeyen her hayal düşünsel bir süreç olarak kalmaya mahkûmdur. Mesela biz sömürünün, sınıfların, savaşların, açlık ve yoksulluğun olmadığı özgürlük dolu bir dünyayı hayal ediyor ve bunun uğruna mücadele ediyoruz. İnsanın özellikle gençlik dönemlerinin hayallerle, gelecek düşleriyle dolu olması beklenir. Oysa kapitalist sömürü düzeninin yaratıp devasa bir girdaba dönüştürdüğü sorunlar, tüm kasvetiyle genç kuşakların üzerine çöküyor. Kapitalizm hayalleri de öldürüyor!
Çeşitli kent ve bölgelerden lise ve üniversiteli öğrencilere ve işçi gençlere nasıl bir dünya arzuladıklarını, yaşamlarında neleri değiştirmek istediklerini sorduk. Gençlerin verdiği cevapların bir kısmı, ne yazık ki hayallerin çoraklaştığını gösteriyor. Kimisi patronunu, kimisi seçtiği mesleği değiştirmeyi; kimisi yazın köye gidebilmeyi yahut halı sahada bedava futbol oynayabilmeyi düşlediğini söyledi. Kimisi ise sınav sorularının çalınmamasını veya aylık akbilin bedava olmasını… Ne üzücü kihiç hayal kurmadığını söyleyen pek çok genç var.
Bu ve benzeri cevaplar, hayallerin ne derece kısırlaştırıldığının ve gençliğin hayal kuramaz hale getirildiğinin ifadesidir. Oysa yaşam aslında o denli sonsuz ve cıvıl cıvıldır ki hayalin bir sınırı yoktur. Hayalin bilgiden bile daha önemli olduğunu söyleyen ünlü bilim insanı Albert Einstein, bu düşüncesini şöyle gerekçelendirir: “Bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar.” Peki, neden gençliğin hayallerinin sığlaştığı bir tabloyla karşı karşıyayız?
Bunun anlaşılır bir yanı olduğunu söylemeliyiz. Bir örnekle açalım: Mesela megakent İstanbul üç tarafı denizlerle çevrili, dünyanın ender deniz kentlerinden birisidir. Kıyı uzunluğu 520 kilometreye kadar uzanır. Ancak İstanbul’da deniz görmeden büyüyen çocuklar var. Deniz kıyısında deniz görmeyen milyonlar! Her geçen gün daha fazla yoksulluk çukurunun derinlerine itilen kent emekçileri, yaşadıkları mahallelere hapsoluyorlar. Dünya küçülüyor; okul-ev, iş-ev döngüsünün kısırlığına hapsoluyor. Bu durum elbette tüm kentlerde tüm emekçiler için geçerlidir. Yaşam her geçen gün daha boğucu ve monoton hale geliyor.
Bir insan zorunlulukların esiriyken ve dahası yaşam kendisi için bu denli çoraklaşmışken ya hayal kuramaz ya da kurduğu hayal günlük ihtiyaçların ötesine geçmez. Nitekim kendisini geleceksiz hisseden ve işsizlik sarmalından kurtulamayan gençlerin hayal kuramaması, kurduğu hayalin ise son derece sıradan olması şaşırtıcı değil. Her 4 gençten birisi işsiz. Araştırmalara göre 30 yaş altı 20 milyon civarı gencin dörtte üçü ailesinden aldığı harçlıkla geçinebiliyor. Siyasi iktidarın baskısı toplumu, belki de en çok da gençleri nefessiz bırakıyor.
Emekçi gençlik gelecek kaygısı ve kimlik bunalımı yaşarken, yaşamını anlamlandıramıyor. Kendisini değerli hissetmek şöyle dursun, sürekli başarısızlık ve yarım kalmışlık duygusuyla boğuşuyor. Depresyonun bu denli yaygınlaşması ve yaşadığımız çağa damgasını basması tesadüf değildir. Bu tablonun bir sonucu olarak yaşam giderek sınırlanırken ufuk darlaşıyor, kültürel çölleşme ve hayallerde sığlaşma yaşanıyor. Çevremize dikkatle bakalım: Gençlik ya gündelik yaşamın hayhuyuna kendisini kaptırmış durumda ya da sabun köpüğü formunda meşgalelerle zaman öldürüyor. Kaçış sineması, kaçış edebiyatı ürünlerinin çok tüketilmesi başka nasıl açıklanabilir?
Ayrıcalıklı sınıftan bir avuç insan hariç milyarlar kapitalizm yüzünden hayallerini kaybetmiş durumda. Bu düzenin bereketsiz topraklarında hayalsiz, hayal gücü hantallaşmış bir gençlik yetiştiriliyor. Elinde teknolojinin en son ürününü tutan bir genç, hiçbir şeyin değişmeyeceğini söylerken aslında her şeyin nasıl da hızlı bir şekilde değiştiğini fark edemiyor. Kapitalist düzenin istediği zaten böyle bir genç kuşaktır. Oysa mevcut teknolojiyle insanlığın özgürleşeceği bir dünya kurmak güneşin doğması kadar mümkün! İnsanın zengin ve yoksul olarak sınıflara ayrılmadığı, sömürünün ve savaşların son bulduğu bir özgürlükler dünyası… Kapitalizmin girdabının içine çektiği gençler için çıkış kapısı sınıfsal gerçekliğinin farkına varmasından ve insanlığın bu en kadim hayalinin peşinden gitmesinden geçiyor. Unutmayalım, uğruna mücadele verilmeyen her şey hayal olarak kalır, ama hayali olmayan insanlar zaten yeni bir toplum da kuramazlar!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...