Buradasınız
Kelebeğin Kanatları, İşçilerin Emeği ve Gücü: Korkularımızı Yenelim!
Tuzla’dan bir işçi
Bilirsiniz, tırtıllar birtakım evrelerden sonra kelebeğe dönüşürler. Tırtıllar, dönüşüm geçirip kelebek olduktan sonra uçarak hayatlarına devam ederler. Tırtılın kelebeğe dönüşmesine dair bir hikâye okuduğumda, haliyle biz işçileri düşündüm. Bu hikâye, ilk önce kendi gücünün farkına varmayan, korkan ama sonunda korkularını yenip gücünün farkına varan bir kelebeğin hikâyesidir. Sizlerle paylaşmak ve kendi gerçekliğimize bir de bu hikâye üzerinden bir göz atalım istedim.
Hikâye şöyle: Küçük tırtılımız bir yerden başka bir yere ağır ağır sürünerek gitmek zorundadır. Hedefe varmak zordur. Sürünmekten bıktığında bir ağaca tırmanmaya karar verir. Ancak o basit bir ağaç değildir, büyük bir gövdesi ve canlı yaprakları olan bir ağaçtır. Tırtıl ağaca tırmanmaya başlar. Kayar, düşer. Yeniden tırmanır, yeniden düşer. Ama pes etmez. Adım adım ilerler, tırmanmayı başarır. Sonunda bütün vadiyi görebildiği bir dala gelir. Manzara büyüleyicidir. Ormandaki diğer hayvanları, pamuk tarlası gibi beyaz bulutlarla dolu mavi gökyüzünü ve ufukta masmavi denizi seyreder. Tırtıl bu dalda huzurlu bir nefes alır. Bir süre durur ve etrafındaki dünyayı gözlemler. Hayatın ne kadar canlı ve güzel olduğunu fark eder. Tırtıl için çok yorucu olan bu tırmanış sonrası derin bir uykuya dalar.
Uzunca bir süre uyuyarak etrafında bir koza örer. Kendi ördüğü koza uyandığında hareket etmesine izin vermez. Ağır bir kabukta sıkışmış hisseder kendisini tırtılımız. Hareket etmeye çalışır. Sırtında çıkan büyük mavi kanatlara benzeyen şeyleri hareket ettirir ve kabuk kırılır. Tırtıl artık bir tırtıl değildir, mavi bir kelebektir. Fakat tırtılın bunu anlaması kolay olmaz. Anlayamaz ne olduğunu. Mavi bir kelebeğe dönüşen tırtılımız, kelebek gibi uçmasını bilemediği için halen tırtıl gibi sürünmeye çalışır. Kanatları olmasına rağmen, küçük bacaklarını kullanarak ağaca sürünerek çıkar. Büyük mavi kanatları ağır geldiği için gücünü tüketir. Hâlâ bir tırtıl olduğuna inanan kelebek, hayatının neden bu kadar zorlaştığını anlayamaz. Kanatlarının ağırlığını taşımaktan bıkar, dönüştüğü dala geri dönmek ister. Bir rüzgâr, beklenmedik bir şey onu geriye iter. Hâlâ bir tırtıl olduğunu düşünen kelebek durur ve çok uzakta görünen o dala bakar. Sonra umutsuzluğa kapılıp ağlamaya başlar.
Onun ağlamasını duyan güzel bilge bir beyaz kelebek yanına yaklaşır. Mavi kelebeğin ağlaması geçtiğinde, beyaz kelebek ne olduğunu sorar.
- O dala tırmanamadım. Önceden, zor olmasına rağmen yapabiliyordum.
- O dala tırmanamasan da… Belki ona uçabilirsin der ve uçar gider Beyaz kelebek.
Mavi kelebek beyaz kelebeğin söylediklerini garipser. Sonra kendine, büyük ve ağır kanatlarına bakar. Kabuğundan çıktığı gün olduğu gibi, onları sertçe hareket ettirir ve açar. Çok büyük ve güzeldir. Tırtıl kendinden korkar ve kanatlarını hızla kapatır.
Mavi kelebek, beyaz kelebeğin her hareketini şaşkın bakışlarla izler. O anda, artık tırtıl olmadığını, belki de bu ağır kanatların faydalı olabileceğini anlamaya başlar. Mavi kelebek kanatlarını tekrar açar ve bu sefer onları açık tutar. Kanatlarını okşayan rüzgârla birlikte bu kanatların artık onun bir parçası olduğunu hisseder. Artık bir tırtıl olmadığını anlar. Öyle ki artık yürüyerek hayatına devam edemezdi. Mavi kelebek, büyük, güzel, mavi kanatlara sahiptir. En açık gökyüzü renginden en kızgın denizin mavisine kadar birçok farklı tonda mavilere sahip kanatlar. Ama kendinde bulunan böylesine bir güzelliği fark etmemiştir. Kanatlarının güzel ve büyülü mavisini izler. Ardından her seferinde kanatlarını daha geniş ve daha geniş açar. Çok kısa bir zaman içinde uçtuğunu fark eder. Yavaş yavaş o dala doğru ilerler.
Tekniği henüz mükemmel olmasa da uçmak, bacaklarını sürüklemekten çok daha kolaydır. Uçma korkusunun gerçekte kendisinin kim olduğunu kabul etmesine izin vermediğini fark eder.
Anlattığım bu sevimli tırtılın hikâyesi bana biz insanlarla ortak olan bazı yönleri hatırlattı. Mesela biz işçiler fabrikalarımızda sabahın köründen akşamın bir vaktine kadar en ağır koşullarda çalışmak zorunda kalırız. Çünkü hayatta kalabilmek ve en temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için çalışmak zorunda olduğumuzu biliriz. Dev kuleleri, köprüleri, tünelleri bizler inşa ederiz. Arabaları, uçakları, koca koca makineleri biz üretiriz. Şöyle durup dışarıdan bir baktığımızda aslında devasa şeyler yapar ellerimiz. Kısacası yaşamı var ederiz. Çevremizde gördüğümüz her şey işçilerin elinden geçerek üretilir. Ancak biz bu durumu çoğu zaman hayatın akışı içinde fark etmeyiz bile. Kafamız geçim derdi ve hayat gailesiyle meşgul olur çoğu zaman. Çünkü bu yaşam bize “normal” gelir. Böyle alıştırılmış buna inandırılmışızdır. Ancak ne zaman biraz vakit bulup bir denizin kenarında çay içip şöyle denizin maviliklerine kendimizi kaptırsak hayatın ne kadar da güzel olduğunu fark ederiz. Aslında azıcık rahatladığımız ve nefes alabildiğimiz bir zamanda hayatın güzelliklerini görürüz. Tırtıl da tırtılken kendi durumunu kanıksadığı için koca bir ağacın tepesine zor olsa da çabalayarak tırmanmıştı. O yorucu tırmanmadan sonra ağacın tepesinde gördüğü gökyüzünün, denizin, hayatın capcanlı ve çok güzel olduğunu fark emişti. Tıpkı biz insanlar gibi. Çalışmaktan kendimize ve sevdiklerimize vakit ayıramayız. Hayatın cefası biz işçilere, sefasını sürmekse zenginlere düşer.
Çalışma koşullarımızın bir parça da olsa değişmesini isteriz. Ama sadece istemekle de olmayacağını biliriz. Bunun için harekete geçip işçi arkadaşlarımızla bir araya gelmemiz gerekir. Patronların karşısında daha güçlü olmamız için örgütlü olmamız şarttır. Fakat bir şeyler yapmaya karar verdiğimizde adım atarken biraz zorlanabiliriz. Hele de işler istediğimiz gibi gitmediğinde de korkuya kapılırız. Umutsuzluğa düşeriz. Yaptığımız şeylerin başarıya ulaşmasının zor olduğunu düşünürüz. İşten atılma korkusu, geçim derdi gibi birçok neden sıralanabilir. Ancak sormak gerekir ki; bu kadar ağır koşullara ses çıkarmadan çalışmak mı zor, yoksa işçi arkadaşlarımızla bir araya gelip hakkımızı aramak mı? Kendimize bu soruyu soralım.
Tırtıl kelebeğe dönüştüğünde kanatları kendisine çok ağır ve büyük geldiği için korkup uçamıyordu ve umutsuzluğa kapılmıştı. Korkularımız ve önyargılarımız, yükümüzü daha da ağırlaştırmamıza neden oluyor. Umudumuzu canlı tutmamıza engel oluyor. Oysa hayatımızı güzelleştirmek bizlerin elindedir. Henüz uçma deneyimi olmayan kelebeğimize beyaz bilge kelebeğin yol gösterdiği gibi, biz işçiler de işçi sınıfının geçmiş mücadele deneyimlerinden faydalanarak mücadele edersek kazanacağımız çok şeyin olduğunu fark edebiliriz. İşçiler olarak bir araya geldiğimizde dayanışmayı, örgütlülüğü, başımız dik kendimize güvenen işçiler olarak sınıfımızın güzelliğini ve gücünü görürüz.
Kelebeğimizin hikâyesindeki gibi, ya korkularımız bize sahip olur ya da biz korkularımıza hükmederiz. Değişim cesaret ister. Örgütlü olmak cesaretlenmektir, güçlü olmaktır, sorunların üstesinden gelebilmektir ve sınıfına güven duymaktır. Kelebeğimiz kendinde bulunan büyük ve büyüleyici kanatlarını sonradan fark etmişti. Bizler de gücümüzün ve güzelliğimizin farkına varalım. Tek başına değiliz, dünyayı var eden milyonlarız. Yeter ki el ele verip, yeni bir dünya kurmaya girişelim. Değişmekten, yeni fikirlere açık olmaktan ve güzel bir dünya hayali kurmaktan ve bu hayal için mücadeleye atılmaktan korkmamalıyız.
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Kasım ayı boyunca İstanbul ve İzmir’in ilçe belediyelerinde TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle grevler yaşandı. İstanbul’da Hizmet-İş’in örgütlü olduğu Bayrampaşa ile Genel-İş’in örgütlü olduğu Ataşehir, Kadıköy ve Maltepe...
- Güney Kore’de sıkıyönetim ilan etme girişiminin ardından devlet başkanının azledilmesine yönelik önerge 14 Aralıkta mecliste kabul edildi. Devlet başkanı Yoon Suk Yeol görevinden uzaklaştırıldı. Başkent Seul ve diğer şehirlerde önergenin görüşüldüğü...
- Çalıştığım işyerinde bazı işçi arkadaşlarım aldıkları düşük ücretin sebebinin yaptıkları işten kaynaklandığını, daha iyi maaş alabilecekleri bölümlere, görevlere veya mesleklere gelerek maddi sorunlarının çözüleceğini düşünüyorlar. Bu yolla hem iş...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 19 Aralıkta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde, DİSK’in 2025 yılı için belirlenecek asgari ücrete dair görüş ve önerilerini içeren bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasına DİSK...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine Birleşik Metal-İş Sendikası kademeli grev kararı almıştı. 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin...
- Son zamanlarda her şey pahalanırken işçi ve emekçilerin hayatının ne kadar ucuzladığını hep birlikte görüyoruz. İzmir’de bir anne 5 çocuğunun üzerine kapıyı kilitleyip işe çıktığında, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında 1 ilâ 5 yaşındaki...
- Filistin’de bir yıldır süren savaşta 43 binden fazla insan katledildi. Sokaklarda çocukların sesleri yankılanırken şimdi bombaların gürültüsü ve sessiz çığlıklar yankılanıyor. Peki, Filistin’de bu kahredici savaşın tek sorumlusu Siyonist İsrail...
- Merhaba arkadaşlar. Geçtiğimiz günlerde gerek kamuda gerekse de özel sektörde çalışan, farklı sendikalara üye doktor, hemşire, tıbbi sekreter, temizlik işçisi, paramedik, ATT gibi sağlık emekçileri olarak bir araya geldik. UİD-DER’de daha önce...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta GE Grid...
- 17 Temmuzdan bu yana direnişte olan Polonez işçileri, taleplerinin karşılanmaması üzerine Ankara’ya yürüme kararı aldılar. 7 Aralıkta “Anayasal Hak Yürüyüşü” başlattılar. İstanbul’da Çatalca ve Kartal’da, Kocaeli’de Gebze’de önlerine dikilen polis...
- Sendikalı oldukları için işten atılan ve 5 aydır işlerine sendikalı olarak dönmek için mücadele eden Polonez işçileri, tüm yasaklara, baskılara, karalamalara rağmen mücadeleden vazgeçmiyor. İşçiler direnişlerinin 146. gününde Çatalca’dan Ankara’ya “...
- Sermaye sınıfının tatlı kârları uğruna işçileri sefalete, kölelik koşullarına mahkûm etmek isteyen siyasi iktidarsa MESS’e bağlı fabrikalarda bir kez daha “erteleme” adı altında grev yasağı ilan etti.
- Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı maden işletmesinde 14 Ekim 2022’de patlama meydana gelmiş, 43 maden işçisi yaşamını yitirmiş, 9 işçi de yaralanmıştı. Patlamaya ilişkin 4’ü tutuklu 23 sanığın yargılandığı davanın 10...