Buradasınız
Kurtuluş Üniversite Okumak mı?
Karabük’ten bir işçi-öğrenci
Karabük’te okuyan bir işçi-öğrenciyim. Askerliğimi yaptıktan sonra üniversite okumaya karar verdim. Bu yüzden tahmin edeceğiniz gibi yaşım normal bir öğrenciye göre ortalamanın üstünde. Üniversiteye gelmeden önce tekstil, kargo, plastik, inşaat, gıda, paketleme, metal, küçük sanayi, işportacılık gibi birçok sektörde çalıştım. Her zaman çalışma koşullarının kötü olmasından yakındım. O zamanlar örgütlenmek adına pek bir şey bilmiyordum. İçinde bulunduğum kötü koşulların suçlusunun ben olduğumu düşünüyordum. Çünkü bu kapitalist sistemin bize dayattığı en hastalıklı fikirlerden biri,“eğer insan gibi yaşayamıyorsan bu senin suçundur ve bundan ancak bireysel çabanla kurtulabilirsin” idi. Peki bu çabayı nasıl vermeye çalıştım?
Çocukluğumdan beri sürekli duyduğum sözlerden bazıları “oku adam ol, okursan hayatın kurtulur, bak baban okumadığı için fabrikada neler çekiyor, oku bir yerlere gel” idi. Bu ve buna benzer cümlelerde ve okumak eşittir hayatın kurtulması fikrinden de yola çıkarak, üniversite okursam her şey çok güzel olacak kanaatindeydim. Liseyi dışarıdan bitirdim, sonra dershaneye gittim ve üniversiteye girmeye hak kazandım. UİD-DER’le tanıştıktan sonra fark ettim ki, tüm bunlar aslında ailemin, arkadaşlarımın, çevremin bana, kapitalist sistemin de onlara dayattığı, hiçbir gerçekliği olmayan düşüncelermiş. “Oku hayatın kurtulur”un, “oku adam olursun”un altında yatan gerçek, “piramidin tepesine sen de yaklaş, oraya çıkma şansı yakala, pastadan daha büyük payı sen de al”. Yani “ancak tepede olursan adam olursun” demek istiyorlardı. Tabii tepede demişken öyle herkesin okuyarak dünya lideri olacağından falan değil, sadece ekonomik olarak meslekler hiyerarşisinde en üste olan meslekleri seç. Bugüne kadar sosyal ve ekonomik yönden güvencesiz bir hayat sürmeleri ve bir o kadar da sınıf bilincinden uzak, örgütsüz olmaları onları böyle bir çözümsüzlüğe itmişti. Bu o kadar dayatılmış bir fikir ki, çoğu emekçi aile, çocuklarına sadece oku diyor. Onları okutmak için gecesini gündüzüne katıyor. Yemiyor yediriyor, içmiyor içiriyor. Anne ve babamızın bu kadar fedakârlık yaparak bizleri gönderdikleri bu “kurtuluş ocağı” sandığımız yerler gerçekten bizleri kurtaracak mı? Yoksa işçileri daha da kutuplaştıran ve her fırsatta birbirlerinin kuyusunu kazan, rekabet hırsına bürünmüş birer makineye mi çevirecek? Tabii ki makineye çevirecek. Abartılı bulup da, “yahu koca üniversite bitirmiş insanlar nasıl bu kadar cahil olabilir” diyenleriniz olabilir. O zaman Karabük Üniversitesi’ndeki öğrencilerin okuma koşullarından bahsedersem az bile söylediğimi siz de fark edeceksiniz.
Karabük’te ilk karşılaştığımız sorun barınma sorunudur. Öğrenciler gelmeden önce yüz-iki yüz lira olan ev kiraları, üniversiteye yakın yerlerde şu anda bin beş yüz liraya çıkmış durumda. Talebin fazla olmasını fırsat bilen ev sahipleri ve yurt sahipleri öğrencilerin gelir durumlarını umursamaksızın yükseltebildikleri kadar yükseltiyorlar fiyatları. Okul kantinindeki ürünlerin fiyatları da bu talep yoğunluğuna kayıtsız değil elbette. Onlar da okul dışındakinden ortalama %25 daha pahalıya satıyorlar ürünleri. Yemekhanelerde çıkan yemeklere gelecek olursak, o kadar işyerinde çalıştım, hatta askerlik de yaptım ama oralarda bile bu kadar sağlıksız ve kötü yemekler yemedim. Okulun öğrencilere tahsis etmeye çalıştığı sosyal alanlar yetersiz. Yemekhanelerde, kantinlerde, kamelyalarda oturacak yer bulmak şans ve adeta masa kapmaca oynuyoruz birbirimizle. 42 bin öğrenciye sahip üniversitenin kütüphanesinde sadece yüz kişilik ders çalışma odası var. Ulaşım pahalı ve öğrenciden kazanıyoruz diye her dönem ulaşım ücretlerine zam yapılıyor. 42 bin öğrenciyi buraya yığan zihniyet bu eksikliklerin farkında değil miydi? Tabii ki farkındaydı ama amaç öğretmek değil amaç birçok ilde olduğu gibi bu ile de bacasız bir sanayi açmaktı.Üniversiteyi hiç böyle hayal etmemiştim. Böyle kalitesiz koşullarda, sınırlandırılmış kaynaklarla birbirimizle rekabet etmeye zorlanacağımızı düşünmemiştim. Çünkü üniversite bilim demekti ve bilim yanlış yapmazdı! Çünkü üniversitede eğlenceli ve huzurlu günler bizi bekliyordu! Biraz zorlanabilirdik belki ama buradaki arkadaşlık ortamıyla bunun üstesinden geliriz sanmıştım. Sonra gördüm ki hocaların egosunu tatmin etme, barınmadan tutun da okul giderlerinin birçoğunu karşılama telaşından öğrencinin sosyal hayatı ve hayata karşı pozitif yaklaşımından eser kalmıyor. Öğrencilere üniversitede bile hâlâ, başarısızsanız bunun tek suçlusu sizsiniz düşüncesi telkin ediliyor. Ailemin bana söylediği gibi çoğu hoca sadece okuyun diyor. Hocaların neden niçin okumamız gerektiği hakkındaki ortak yaklaşımları “piramidin tepesine yaklaşın” çerçevesinde toplanıyor. Yani sen yüksel, arkana bakma, arkadaşını ez geç, yoksa bu dünyada kurtulamazsın. Her yerde çağdaş eğitim yuvası yazmasına rağmen en ufak bir demokratik hak arayışı için toplansan ya da eylem yapsan soruşturma açılıyor ve ardından ceza alıyorsun. Okulu bitirdikten sonra işsiz kalmamız da cabası. Ne yapalım, öğrencilikte olur böyle şeyler mi diyelim ya da böyle gelmiş böyle gider mi diyelim?
UİD-DER’le tanıştığımdan beri bunun böyle gelmemiş olup böyle de gitmeyeceğini anladım. Kurtuluşun tek başına değil hep beraber olduğunu anladım. Eğer ekonomik çarkların arasında sıkışmak istemiyorsak bizler de sınıf mücadelesindeki yerlerimizi hemen almalıyız. Aksi takdirde ürettiklerimizden bize reva gördükleri küçücük bir payı da kendi aramızda kapışmanın telâşına düşeriz. Gün sınıf mücadelesinin saflarına katılma günüdür. Kardeşlerim, ya hep beraber ya hiçbirimiz, kurtuluş yok tek başına!
“Sen Kötü Bir Annesin!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
Son Eklenenler
- Gebze Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesinde otomotiv parçaları üreten Chinatool Otomotiv’de işçiler 10 Şubat sabahı greve çıktı.
- Aralık ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1’in biraz üzerinde yükseldiği, yıllık enflasyonunsa azalarak yüzde 44 civarında gerçekleştiği açıklandı. Bu oranlara bakarak enflasyonun hız kestiğine, ücret zamlarının “beklenen enflasyona” göre belirlenip...
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...