Buradasınız
Fazla Çalışma İşçileri Tüketiyor, Psikolojilerini Bozuyor!

Uzun saatler boyunca çalışmak işçileri hasta ediyor ve psikolojilerini bozuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün, sendikaların, meslek kurumlarının ve bağımsız bilimsel araştırmacıların yayınladığı raporlar, çok çalışmanın işçileri hasta etmekle kalmadığını, aynı zamanda işçileri yalnızlaştırarak insani ilişkileri de ortadan kaldırdığını gözler önüne sermektedir. Aşırı çalışmanın en ağır sonucu ise, meslek hastalıklarına bağlı ölümler olmaktadır.
İş saatlerini uzatmanın en kolay yolu işçileri fazla mesaiye bırakmaktır. Böylece yasal engeller bu şekilde aşılmaktadır. Gözünü kâr hırsı bürümüş patronlar, ücretleri düşük tutarak işçileri fazla mesaiye kalmaya zorluyorlar. Hayat pahalılığı karşısında ücretleri eriyen işçiler ise, gelirlerini bir parça yükseltmek istedikleri için bu dayatmaya boyun eğiyorlar. Fakat sonuçta çalışma saatleri uzarken ve işçiler gece gündüz çalışıp tükenirken, patronlar ceplerini şişirmeye devam ediyorlar. İş öyle bir noktaya geldi ki, patronlar utanıp sıkılmadan, fazla mesailerle 12 saate çıkan iş saatlerini normal olarak kabul etmeye başladılar. İşçiler insan değilmiş gibi, işçilerin fazla mesaiye kalıp kalmayacağını sormaya tenezzül bile etmiyorlar. Tüm üretim ve vardiyalar 12 saat üzerinden planlanırken, işçiler dikkate alınmıyor. Üstelik çoğu işyeri Cumartesi ya yarım gün ya da tam gün çalışmasına rağmen, işçilere fazla mesai ücreti de verilmemektedir.
Yasal olarak haftalık çalışma süresi 45 saattir. Bu süre fazla mesailerle birlikte 70-75 saate kadar çıkmaktadır. Türkiye, işçilerin en uzun çalıştığı ülkeler kıyaslamasında Çin ve Hindistan gibi ülkelerin arasına girmektedir. Ama bu gerçeğe rağmen patronlar, arsızca işçilerin yeterince çalışmadığını ileri sürmektedirler. Üstelik yalnızca iş saatleri uzatılmıyor; aynı zamanda iş temposu da hızlandırılıyor. İki ve hatta üç işçinin yapacağı işi bir işçiye yaptırıyor, işçileri tam anlamıyla at gibi koşturuyorlar. Sabah ya da akşam vardiyasında işyerine giren işçi, tüm enerjisini tüketmiş olarak işten ayrılmaktadır.
Uzun saatler boyunca tempolu bir şekilde çalışma, işçileri tüketip her türlü hastalığa davetiye çıkartmaktadır. Özellikle gece vardiyası ve gerekli iş güvenliği önlemlerinin alınmaması, pek çok meslek hastalığını tetiklemektedir. Fazla çalışmanın en doğrudan sonucu strestir. Doğru düzgün dinlenemeyen, dış dünyayla ilişkisi kesilen, ailesini ve arkadaşlarını göremeyen işçinin psikolojisi bozuluyor. İşçi giderek çevresinden kopmakta, içe kapanmakta, duygusal açıdan hislerini kaybetmektedir. Deyim yerindeyse robotlaşmaktadır. Fazla çalışmaya bağlı olarak mide, bağırsak, kas ve iskelet bozuklukları baş gösterirken, bağışıklık sistemi zayıflamaktadır. Özellikle gece çalışması, güneşin doğuş ve batışına göre ayarlı olan insanın uyku düzenini altüst etmektedir. Gece çalışmasından kaynaklı uyku bozuklukları, hazımsızlık, karında gerginlik ve ağrı, mide ülseri ortaya çıkmaktadır.
Fazla çalışma, iş güvenliği önlemlerinin alınmamasıyla da birleşerek meslek hastalıklarını kamçılıyor. Eklem yerlerinin deforme olması, fıtık, duyma kaybı, baş ağrısına bağlı şikâyetler en yaygın ve bilinen meslek hastalıklarıdır. Fakat gerçekte on binlerce meslek hastalığı var ve bunların başında da kanser gelmektedir. Petrokimya, metal, deri, tekstil, ağaç, cam, yol yapımı, sağlık başta olmak üzere birçok sektörde, sektörün özelliklerine bağlı olarak kanser hastalıkları gelişmektedir. Meselâ Türkiye’de her yıl 150 bin insan kanser hastalığına yakalanıyor ve bunun 9 ilâ 15 bininin meslek hastalıklarına bağlı olarak geliştiği tahmin ediliyor. Lâkin kansere yakalanan herhangi bir işçiye, bunun meslek hastalığı olarak geliştiği söylenmemekte, bu yönde bir tanı konmamaktadır. Çünkü hükümetler ve patronlar, işçilerin meslek hastalıklarına yakalanmasını ve ölmesini umursamıyorlar. Dünyada 40 bin çeşit tanımlanmış meslek hastalığı varken, bu rakam Türkiye’de yalnızca 600 civarındadır. Oysa Uluslararası Çalışma Örgütü’nün raporlarına göre, Türkiye’de çalışan nüfus dikkate alındığında her yıl en az 150 bin ilâ 360 bin kişi meslek hastalığına yakalanmaktadır.
Meslek hastalıkları, kapitalist sömürü sisteminin işçilerin başına musallat ettiği en büyük sorunların başında gelmektedir. Dünyada her yıl 160 milyon insan meslek hastalıklarına yakalanırken, 2 milyon kişi ise yine meslek hastalıklarından dolayı yaşamını kaybetmektedir. Yani tam bir yıkım ve felâket söz konusudur. Bu yıkıma neden olan ise patronların açgözlülüğüdür. Bu açgözlülüğü besleyen kapitalist sistemdir. Fazla çalışma işçileri hasta ve mutsuz ediyor, canlarını alıyor. Oysa bugünkü teknolojiyle tüm gerekli iş güvenliği önlemlerini alabilir ve çok daha az çalışarak ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz. Ancak bunun için işçilerin birlik olması ve patronların karşısına şu taleplerle dikilmesi gerekmektedir: Ücretler yükseltilsin, iş saatleri düşürülsün, gece vardiyası yasaklansın ve gerekli iş güvenliği önlemleri alınsın!
İçinden Geçtiğimiz Süreç ve 1 Mayıs
Ankara’da “Ateşkes” Filmini İzledik
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
Son Eklenenler
- İzmir’de belediye işçileri birbiri ardına greve çıkıyor. Narlıdere Belediyesi işçileri 6 Mayısta grev başlattı, bir gün sonra talepleri kabul edildi. Konak Belediyesi işçileri ise 7 Mayısta greve çıktı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan...
- Bu 1 Mayıs’a kızım, torunum ve oğlumla katıldım. 1 Mayıs alanında çocuklarımın da yanımda olmasının heyecanımı ve mutluluğumu arttırdığını belirtmek isterim. Ben her yıl 1 Mayıs’a UİD-DER’le katılıyorum ve her zaman çok heyecanlanıyorum.
- TÜPRAŞ Rafineri'de kendilerine haber verilmeden taleplerinin çok altında zam oranlarına ve 3 yıllık sözleşmeye imza atılmasına tepki gösteren işçiler üretimi durdurarak, yürüyüş yaparak sözleşmeyi protesto etti.
- Hiçbir şey siyaset üstü değildir. Ekmekten suya, yediğimiz peynirin kalitesinden oturduğumuz evin sağlamlığına kadar her şey siyasetin içindedir. İş cinayetlerini “kader” diye yutturanlar, depremleri de “fıtrat” diye anlatıyorlar.
- Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde olan belediyeler ile petrokimya sektöründeki fabrikalarda birer birer grev kararları alınıyor. İzmir’de Narlıdere Belediyesi işçileri grevin ilk gününde kazanım elde ederken Konak Belediyesinde 7 Mayısta grev...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü mücadelesi 1889’dan önce başlamıştı. Ancak 1 Mayıs 1889’da, 8 saat çalışma, 8 saat dinlenme ve 8 saat canımızın istediğini yapma talebiyle kitlesel olarak alanlara çıkıldı. 1 Mayıs bu başkaldırının ve daha adil bir...
- Genel-İş Sendikası İzmir 6 Nolu Şubenin örgütlü olduğu Narlıdere Belediyesine bağlı NARBEL’de çalışan işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 6 Mayısta greve çıktı. NARBEL işçileri bir müddettir ücretleri eksik ve...
- Bu mektubumda sizlere sınıf temelinde örgütlü olmanın ne demek olduğunu dilim döndüğünce anlatmak istiyorum. Önce kendi deneyimimden, ardından da 1980 öncesi işçi kuşaklarının örgütlü mücadelesinden örnekler vereceğim.
- 15 Nisanda geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle 18 gün yoğun bakımda kalan ve 3 Mayısta yaşamını yitiren Sırrı Süreyya Önder on binlerce insan tarafından sonsuzluğa uğurlandı. Siyasi parti yöneticileri, sanatçılar, gazeteciler, Barış Anneleri, Kürt...
- Sırrı Süreyya Önder’i, Sırrı Abimizi kaybettik. O, işçilerin birliği, halkların kardeşliği mücadelesine katkılarıyla hep yaşayacak, yüreğindeki umut ve direncin sembolü olan gülümsemesiyle hep saygı ve sevgiyle hatırlanacak.
- İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL’de işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması üzerine 2 Mayısta tam gün iş bıraktı. 31 Mart yerel seçimleri sonrası İzmir Çiğli Belediyesinde tasarruf bahanesiyle işten atılan ve verilen sözlere...
- Dünya işçi sınıfı bu sene de 1 Mayıs’ı baskıcı ve anti-demokratik uygulamaların, işçi sınıfına yönelik saldırıların katlanarak arttığı bir dönemde karşıladı. Öfkesini ve taleplerini tek ses, tek yumruk olup haykırmak isteyen işçi ve emekçiler ABD’...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, Türkiye genelinde kitlesel katılımla kutlandı. İstanbul başta olmak üzere birçok kentte alanlara çıkan yüz binlerce işçi ve emekçi, yaşadıkları ekonomik ve siyasal sorunlar...