Buradasınız
Çocuklar İşçi Değil, Çocuk Olsun!
Ankara'dan bir işçi-öğrenci
Rahme, henüz dört yaşında küçücük bir kız. Simsiyah saçlarında çok güzel iki örgü var. Biri diğerinden birazcık daha uzun. Örgüleri omuzlarına kadar iniyor. Kahverengi gözleri çakmak çakmak bakıyor. Pabuçları ise ayacıklarından bir hayli büyük ve yırtık. Yürümeye başlayınca tak tak sesler çıkartıyor. Üzerinde eski püskü giysiler var. İşaret parmağını ağzına koymuş, merdivenin köşesinde oturuyor. Arada bir merdivenin başında duran yaşlı adama bakıp gülümsüyor. Merdivenlerden çıkan birisini gördü mü koşuveriyor hemen. Gelenin önünde durup “Abi mendil?” diyor. Rahme için kadın erkek fark etmeden herkes “ağabey”. Sımsıcak gülüşü nasıl da yakışıyor körpecik bedenine. Üzerindeki elbiseleri, yırtık pabuçları ve elinde tuttuğu mavi mendil ise ona hiç yakışmıyor.
Dünyada Rahme gibi milyonlarca çocuk var. Kimisi onun gibi mendil satıyor, kimisi oto tamir atölyesinde araba cilalıyor, kimisi ayakkabı boyuyor. Akıllarında parklar, oyunlar, salıncaklar olan milyonlarca çocuk, fabrikalarda, madenlerde, atölyelerde, tarlalarda çalışıyor. Uluslararası Çalışma Örgütünün verilerine göre dünyada 168 milyon çocuk işçi var. Çok büyük bir kısmı kayıt dışı olan çocuk işçilerin 85 milyonu tehlikeli işlerde çalıştırılıyor. Sanayi sektöründe 12 milyon çocuk işçinin bulunması, çocukların en ağır sektörlerde bile çalıştırıldığının kanıtı. Türkiye’de de çocuk işçiler iliğine dek sömürülüyor. TÜİK’in 2016 verilerine göre Türkiye’de 708 bin çocuk işçi var. DİSK/Genel-İş’in hazırladığı rapora göre ise Türkiye’de çocuk işçi sayısı 2 milyona yaklaşmış durumda. Durumu daha çarpıcı biçimde ortaya koyan veriler ise iş cinayetleri raporlarında yer alıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre, son 3,5 yılda en az 194 çocuk işçi iş cinayetlerinin kurbanı oldu. İşte kapitalizmin işçi çocuklarına, çocuk işçilere reva gördüğü yaşam: Daha çocukluklarını yaşayamadan hayatlarının baharında ölmek!
Rakamlar bunları söylüyor. Peki ya biz çocukları sokakta gördüğümüzde ne düşünüyoruz? Mesela Rahme’yi gören biri hemen kabahati anne babasına yüklüyor. “Yahu bunlar nasıl ana baba böyle? Küçücük çocukları çalıştırıyorlar. Hiç mi utanmıyorlar? İnsanda biraz vicdan olur be!” diye söylenen pek çok öfkeli insana tanık oluyoruz. Oysa gerçek hiç de böyle değil. Rahme’nin ailesi savaştan kaçmış Suriyeli “misafirler”. Kendilerine yabancı topraklarda acılarıyla hayata tutunmaya çalışıyorlar. Hayatta kalmaları için Rahme’nin kazandığı tek kuruşa bile ihtiyaçları var.
Bugün Türkiye’de milyonlarca işçi asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücret ise açlık sınırının bile altında. Yani asgari ücret dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve yeterli beslenebilmesine bile yetmiyor. Bugünlerde geçinemiyorum diyerek intihar eden işçilerin sayısının arttığını görüyoruz. Aslında bu ölümler, içinde yaşadığımız sefalet tablosunun acı bir sonucu. Hal böyle olunca yoksullukla boğuşan işçi-emekçi aileler, yaşamak için çocuklarını da çalıştırmak zorunda kalıyorlar. Bu koşullarda kabahatli olan kim? Çocuklarının üç kuruşuna muhtaç bırakılan işçi anne-babalar mı? Yoksa bize sefalet koşullarını dayatan çarkı bozuk bu düzenin efendileri mi?
Milyonlarca yetişkin işsiz varken, çocukların çalıştırılması hangi akla ve vicdana sığar? Elbette biz işçilerin vicdanına sığmaz. Ancak patronlar için hiçbir zaman böyle olmamıştır. Kapitalizm var olduğundan beri çocuk emeği patronlar için tatlı bir kâr kaynağı olmuştur. Çünkü savunmasız olan çocuklar sömürü karşısında sesini çıkaramayacak kadar küçüktür. Böylece patronlar en kötü koşullar altında, çok daha düşük ücretlerle çocukları çalıştırırlar. Üstelik çoğu zaman bu çalışma koşulları o kadar ağırlaşır ki çocuklarda zihinsel ve fiziksel pek çok kalıcı hasara neden olur. Tarihten bir örnek verelim. Amerika işçi sınıfı tarihinde önemli bir yeri olan Jones Ana, çocuk işçilerin sermayeyi büyütmek için ne hale getirildiklerini şu sözlerle anlatıyor: “1903 baharında, 75 bin tekstil işçisinin grevde olduğu Pennsylvania’ya gittim. Bu sayının en az 10 binini küçük çocuklar oluşturuyordu. İşçiler, daha yüksek ücret ve kısa işgünü için grevdeydiler. Her gün sendika merkezine küçük çocuklar gelirdi, kimisinin elleri kopuk, kimisinin başparmağı yok, kimisi de eklem yerinden kopmuş parmaklarıyla. Kambur, omuzları bükük ve çok zayıftılar. Çoğu 10 yaşından büyük değildi, oysa eyalet kanunları, çocukların 12 yaşından önce çalışmasını yasaklıyordu.” Aradan yıllar geçti ama çocukların en ağır koşullarda sömürüsü hâlâ devam ediyor. Örneğin Afrika altın madenlerinde aralarında dört yaşında çocukların da olduğu binlerce çocuk çalıştırılıyor. Çocuklar çalışırken civaya temas ettiklerinden uzun vadede ölümcül beyin hastalıklarına yakalanıyorlar. Civa tümör, körlük, böbrek hastalığı ve konuşma bozukluğuna da neden oluyor. Bu çocuklar açlıktan ölmemek için yavaş yavaş ölmeyi tercih etmek zorunda bırakılıyorlar. Aldıkları ise günde en fazla 2 dolar!
Dünden bugüne çocuk işçiler iliklerine kadar sömürülüyorlar. Peki, bütün zenginlikleri üreten biz işçilerin çocukları böyle bir yaşamı hak ediyor mu? Elbette hayır. Onlar mutlu olacakları, doyasıya oynayacakları, öğrenecekleri, eğlenecekleri bir dünyayı hak ediyor. Fakat kapitalizmde böyle bir dünya mümkün değil. İşçi sınıfının ozanı Nâzım Hikmet’in dediği gibi;
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler.
Çocukların özgür ve mutlu yaşayacağı, geleceğe güvenle bakacağı bir dünya için mücadelemizi büyütelim!
Derman Örgütlü Mücadelededir
Bir Acayip Sohbet!
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
Son Eklenenler
- İngiliz egemenleri, sömürge döneminde ticaret gemilerini, donanmalarını korumak için vahşi bir yöntem geliştirmişler. “Yamyam fare yöntemi” olarak adlandırılan bu yöntem şöyle: Açık denizdeki gemilerde fareler çoğalınca önce bir fare yakalanır, boş...
- Asgari ücret pek çok işçinin beklediğinin tersine 23 bin lirayı bile bulmadı. Utanmadan “işçiyi enflasyona ezdirmedik” dediler, gözlerimizin içine baka baka bizimle dalga geçtiler. Hiçbirimiz bu yalana inanmıyoruz. Çünkü yoksulluğu biz yaşıyoruz,...
- Evlatlarımızın sağlıklı gelişimi, sadece ne yiyip içtikleriyle değil, nasıl bir ortamda, çevrede büyüdükleriyle de ilgilidir. Empati, iletişim gibi sosyal, duygusal ve zihinsel becerileri çevreleriyle etkileşimlerinin izlerini taşır. Çocukların...
- 17 Ocakta okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede okuyan yaklaşık 20 milyon öğrenci birinci dönem karnelerini alarak yarıyıl tatiline girdi. Mersin’de Eğitim-Sen ve Özel Öğretmenler Sendikası eğitimdeki sıkıntıları dile getirmek için Yenişehir İlçe...
- Suriye’deki Esad rejimi 8 Aralıkta yıkıldı. Hemen ardından da Suriye’deki savaşın bittiği ve Türkiye’deki Suriyelilerin artık güvenle ülkelerine geri dönebileceği konuşulmaya başlandı. Medyada Erdoğan’ın Suriye politikasının ne kadar başarılı olduğu...
- Sevgili işçi kardeşlerim, bizler yani işçi sınıfımızın örgütlü mücadelesinin bir parçası olanlar, eski kuşaktan işçilerin deneyimlerinden ziyadesiyle istifade etmeyi öğrendik sınıf büyüklerimizden. Bundandır karşımızdaki herhangi bir işçi...
- UİD-DER Müzik Topluluğu (UMUT), Ruhi Su’nun sesinden dinlediğimiz Boşa Didinmek Fayda Vermez şarkısını yeniden yorumladı. Şarkının mücadeleye çağıran sözleri kadar hikâyesi de çok anlamlı. Rusya işçi sınıfının romancısı Maksim Gorki, 1907’de,...
- İşyerinde yeni yıl kutlaması yapmak için işi biraz erken bıraktık. Kutlama için masaları hazırladık, şarkı listemizi ayarladık. İşin yorgunluğunu atıp dinlenecek, uzun uzun sohbet edecektik. Tabii eğlence kısmına geçmeden önce işyerinin şef ve...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine 13 Aralıkta başlayan GE Grid Solutions grevinin 33. gününde anlaşma sağlandı. Böylece MESS sözleşmeleri kapsamında 4 işletmede...
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...