Buradasınız
Kimin Kılıcını Kuşanmalı?
Gelin tarihte bir yolculuk yapalım ve Roma’ya, yani yaklaşık iki bin beş yüz sene gerilere gidelim. Bir kent devleti olarak kurulan Roma, asırlar içinde genişleyerek devasa bir imparatorluğa dönüşmüştü. Yaşamın pek çok alanında muazzam ilerlemeler kaydedilmiş ve dönemin tartışmasız en büyük uygarlıklarından biri olmuştu. Roma, “Ebedi Şehir” olarak adlandırılıyordu ve burada toplum efendiler ve köleler diye ikiye ayrılıyordu. Bir yanda köleler vardı, diğer yanda efendiler, sömürücüler… Köleler tarlalarda, madenlerde çalıştırılıyor, hayvanların bakımıyla ilgileniyorlardı. Şehirlere su kemerleri inşa ediyor, vadilere ve nehirlere köprüler kuruyorlardı. Engelleri un ufak ederek kilometrelerce uzayıp giden ticaret yolları yapıyorlardı. Bu koca “uygarlık”, köle emeğinin sömürüsü üzerine inşa edilmişti. Yani Roma’yı Roma yapan kölelerdi!
Köleler, efendilerinin her türlü “ayak işlerini” görürlerdi; onları tahtırevanlarla sırtlarında taşır, yemeklerini yedirir, banyolarını yaptırırlardı. Bunlar da yetmezmiş gibi bir efendi, kölesine her türlü işkenceyi, zulmü yapma hakkına sahipti. İsterse ona tecavüz edebilir ya da onu öldürebilirdi. Efendileri onları “konuşan alet” olarak adlandırmıştı. Ama köleler ne bir aletti ne de bir hayvan! Onlar elleriyle ve ayaklarıyla, yürekleriyle ve akıllarıyla, daha da önemlisi harcadıkları emekleri ve ürettikleriyle birer insandılar.
Hiçbir zulüm sonsuza dek hüküm süremez denir ya, doğrudur! Bir yerde zulüm varsa zulme baş kaldıranlar da vardır. Tarih ezilenlerin destansı isyanlarını yazar. Nitekim Roma’da iki bin sene önce patlak veren ve üç sene boyunca süren Spartaküs isyanı da böylesine bir destandır. Gösteriş düşkünü efendilerin sırf eğlence olsun diye başka kölelerle dövüştürdüğü Trakyalı bir köleydi, gladyatördü Spartaküs. Roma’da asırlar boyunca süren zulme karşı en büyük köle isyanı, onun önderliğinde gerçekleşti. Onun önderliğinde isyan eden köleler, kırılmış bir zinciri sembol olarak seçtiler. Ellerindeki, ayaklarındaki, boyunlarındaki pranga ve zincirleri kırmakla işe koyuldular. Bununla da yetinmediler, “böyle gelmiş böyle gider” fikrini de bilinçlerinden söküp atarak onları hareket etmekten, isyan etmekten alıkoyan bir başka prangadan kurtuldular.
60 kölenin başlattığı isyan dalga dalga büyüdü ve zamanla 120 bini buldu. Özgürlüklerini kazanmak için isyana girişen köle ordusu, karşısına çıkan en güçlü Roma birliklerini yok etti. En seçkin alaylar, özgürleşen kölelerin birikip de taşan öfkesinin karşısında ağır yenilgiler alıyor, Roma şehirleri birer birer düşüyordu. Suriye ve Mısır’dan, Habeşistan’dan bile duyulan Spartaküs isyanı kölelik düzeninin temellerini sarsıyordu. Bu nedenle Romalı egemenler zaman kaybetmeden bütün savaş birliklerini bir araya getirerek Spartaküs ve arkadaşlarının üzerine saldılar. Bununla da yetinmediler, köleleri yine kölelerle vurma entrikasına başvurdular. O güne kadar köleleri insan yerine bile koymayan efendiler, kölelere silah vererek onları köle ordusuna, Spartaküs’ün ordusuna karşı savaştırdılar. Silahlandırılan köleler, silahı ancak özgür insanların kuşanabileceği düşüncesiyle kendilerini bir anda ayrıcalıklı ve özgür efendi gibi hissetmişlerdi. Yani kandırılarak kendi kardeşlerine karşı savaştırılmışlardı.
Spartaküs isyanının üzerinden asırlar geçti ama egemenler oyunlarını bugün de çeşitli biçimler altında sürdürüyorlar. Meselâ herkesin eşit ve özgür olduğu, herkesin bir gün zengin olabileceği söyleniyor. Bugün işçilere “sizin de zengin olma hakkınız var” denmesi ile kölelere kılıç kuşandırılarak “siz özgürsünüz” denmesi arasında bir benzerlik yok mudur? Ya da bugün tüm dünyada milliyetçilik kışkırtılıyor, işçi ve emekçiler düşmanlaştırılıyor. Peki, bu “kardeşi kardeşe kırdırma” taktiği değil midir?
Kardeşler, kendimize soralım; efendi ile kölenin, sömüren ile sömürülenin çıkarlarının ortak olduğu hangi devirde görülmüştür, böyle bir şey mümkün müdür? Bugünün egemenleri, bu fikirleri işçilerin bilincine aşılayarak gerçekleri ters yüz etmeye çalışıyorlar. İstiyorlar ki işçiler gerçek düşmanını bilmesin, tanımasın. İstiyorlar ki işçiler “böyle gelmiş böyle gider” diye düşünmeye devam etsin, kendi tarihini bilmesin ve kendi sınıfının fikirlerini kuşanmasın. Böylece sefa sürdükleri bu sömürü düzeni sürüp gitsin istiyorlar. Spartaküs isyanı bugün olduğu gibi asırlar önce de boyun eğmeyenlerin olduğunu ve sömürülen emekçilerin en ağır uykulardan bile uyanabileceğini gösteriyor. Ezilenlerin tarihindeki bu görkemli eylem, kimin kılıcını kuşanmak gerektiğini ve hangi saflarda mücadele etmek gerektiğini anlatıyor bize.
Yıkılmalı Bu Düzensiz Düzen!
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Sınıf Olarak Birleşelim, Yoksulluğa ve Sömürüye Hayır Diyelim!
- İşçi Dayanışması 197. Sayı Çıktı!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Hangi Milliyetten Değil Hangi Sınıftan Olduğundur Önemli Olan
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- Senin Memleket Nere?
- Sokak Köpeklerinin Katledilmesi Çözüm mü?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- İşçi Dayanışması 195. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- Fernas madencilik ve Akcanlar Tekstil işçileri günlerdir seslerini duymayan Çalışma Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Polonez işçilerine bir kez daha saldıran çevik kuvvet polisi işçileri ters kelepçeyle gözaltına aldı. Ankara...
- Diyarbakır’a bağlı Merkez Bağlar ilçesinde 21 Ağustos Çarşamba günü kaybolan 8 yaşındaki kız çocuğu Narin Güran’ın cansız bedeni 8 Eylülde dere kenarında bir torbanın içinde bulundu. Türkiye’nin çeşitli illerinde Narin’in katledilmesine karşı...
- Sakarya Hendek’te faaliyet gösteren Oba Makarna fabrikasında 15 Eylül Pazar günü yem silolarının yakınında patlama gerçekleşti. Patlama sırasında ve patlamanın etkisiyle çıkan yangında aralarında itfaiye işçileri de olmak üzere 30 işçi yaralanırken...
- İşçi sınıfının sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı mücadelesinin sembolü haline gelmiş şarkılar vardır. O şarkıları üreten ve söyleyen ozanlar vardır işçilerin unutmadığı, kuşaklar boyu saygı ve sevgiyle andığı. Onlardan biridir Şilili ozan...
- ABD’nin Boston ve Connecticut eyaletlerinde binlerce otel çalışanı toplu sözleşme görüşmelerindeki anlaşmazlık nedeniyle grevler düzenledi. 1 Eylülde Massachusetts Park Plaza Hotel’in önünde gece yarısı eylem başlatan işçilere, ülkenin çeşitli...
- Topraktan başını güneşe uzatan filiz, meyve veren dal, ana rahminden kopup emekle, sabırla büyütülen çocuk… Yeşeren, serpilip gelişen, bugünden yarına geleceğe dönüşen yaşam… Biz emekçi kadınlar yaşam zahmetsiz, kahırsız, mutlulukla aksın isteriz....
- Burjuva partilerin vekil adayları seçim zamanı bizdenmiş gibi görünüp türlü vaatlerle oyumuzu almaya çalışırlar. Seçim biter bitmez sonraki seçime dek bizi umursamazlar. İşçi ve emekçilerin haklarına saldırı, sermaye sahiplerine kıyak anlamına gelen...
- 57 gündür direnişte olan Polonez işçileri gece ve gündüz fabrika önünde direnerek, polisin baskısına boyun eğmeyerek mücadele ediyor, sendikal haklarının tanınmasını istiyor. Antep’te bulunan Akcanlar Tekstil işçileri de 7’li vardiya sistemi...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 13 Eylülde Mersin’de Özgecan Aslan Barış Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu,...
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...