Buradasınız
Devekuşunun Hikâyesi, Bizim Hikâyemiz
İnsanız, işçiyiz, haliyle yaşamımız pek çok zorlukla dolu. Zorluklarla boğuşmak yorucudur, yıpratıcıdır. Bazen bu zorluklar bizi yıldırır, sorunlara gözlerimizi kapatmak daha kolay gelir. Kafamızı devekuşu gibi kuma gömmek isteriz ama ne yazık ki sorunları görmezden gelmek onları ortadan kaldırmaz. Üstelik size bir sır verelim mi? Bu sevimli hayvanların tehlike karşısında kafalarını kuma gömdüklerini iddia ederiz ama doğrusu onlar her zaman mücadele yolunu seçerler!
Dünyanın en hızlı kara hayvanlarından biri olan devekuşundan bahsediyoruz. Tehlike anında devekuşunun hızı saatte 97 kilometreye çıkabilir. Bunun yanı sıra, güç ve dayanıklılık bakımından da birçok hayvanla kıyaslandığında yarışı açık ara önde götürür. Öyle kuvvetli bacakları vardır ki bir tekmeyle rakibini yere serip alt edebilir devekuşu. Bir kafa atışıyla rakibini öldürecek gücü vardır. Boyları 2 buçuk metreye ulaşabilen bu iri ama sevimli kuşlar, çapı 5 santim olan gözleriyle kendilerine yaklaşan düşmanlarını çok uzak bir mesafeden bile fark edebilirler. Böyle sayısız özellikle donanmış olan devekuşları, doğal savunma mekanizmaları dururken zorluklar karşısında kafalarını neden kuma gömsün?
Bir anlığına devekuşu olduğumuzu farz edelim, meselâ avcının yaklaştığını görür görmez kumu eşeleyip kafamızı içine gömmekle uğraşana kadar tehlikeden uzaklaşmayı ya da tüm gücümüzü kullanarak avcıya haddini bildirmeyi tercih etmez miydik? Düşmanı alt edebilmek için diğer savunma mekanizmalarını devreye sokarak mücadele etmeyi tercih etmek daha akıllıca olmaz mıydı? Nitekim tehlikeler, gerçekler karşısında kafasını kuma gömdüğünü düşündüğümüz ve itiraf edelim ki biraz aşağıladığımız devekuşlarının tercihi de aslında bu yöndedir.
Devekuşları, tehlikeyi sezdikleri anda düşmanın geldiği yönü kestirmek için başlarını yere yaklaştırırlar ve büyük bir dikkatle yerden gelen titreşimleri dinlerler. Buna göre ya savunmaya hazırlanırlar ya kaçarlar ya da saklanırlar. Öte yandan üreme zamanı geldiğinde yumurtalarını güvenli bir şekilde saklayabilmek için büyük çukurlar kazarlar. Yavruları yumurtadan çıkmaya hazır hale gelene kadar, gün içerisinde birkaç kez gagalarıyla kum içerisindeki yumurtaları çevirirler. Belli ki devekuşunu kafası kuma gömülü vaziyette gören insanlar; eğrisi doğrusu nedir anlamadan damgayı vurmuşlar. Bu efsane, bizim dilimize de yerleşmiş. Teşbihte hata olmaz derler ama doğrusu bu yakıştırmayla devekuşlarına haksızlık ediyoruz. Oysa yavruları için gösterdikleri fedakârlıktan, çabadan, mücadeleci karakterlerinden ders almamız gerek! Üstelik devekuşları birleşerek daha güçlü olacaklarını da bilirler.
Afrika ve Avustralya kökenli değişik türde devekuşları vardır. 1932’de, Avustralya’da “Büyük Devekuşu Savaşı” yaşanmış. Savaşın bir tarafında devekuşları öte tarafında Avustralya ordusu var. 1929’da dünyayı sarsan büyük ekonomik buhran Avustralya’daki tarım arazilerine de yansımış. Yıllarca boş kalan araziler, Avustralya’ya özgü koşucu devekuşlarının göç edip yerleştiği, üreme zamanlarında konakladığı bir alana dönüşmüş. Bir süre sonra yaklaşık 20 bin devekuşu, Avustralya hükümeti için bir problem haline gelmiş. Çözüm ise makineli tüfeklerle devekuşlarına savaş açmakta aranmış! Ancak inanılmaz derecede çevik olan bu hayvanlar çalıların arkasına saklanarak, dönemin gazetelerine göre ise “kendi savaş stratejilerini geliştirerek” atılan kurşunlardan kurtulabilmişler. Söylenene göre harcanan 9 bin 860 mermiden yalnızca 900’ü hedefi bulabilmiş. Boşa harcanan binlerce mermiden sonra Avustralya ordusu geri çekilme kararı almış! Şimdi soralım kendimize; kafayı kuma gömen kim? Direnişleriyle koca orduya yenilgiyi tattıran bu mücadeleci dostlarımız mı?
İşte devekuşlarının hikâyesinden çıkarılacak hisse: Sorunlarımızın çözümü “kafayı kuma gömmekte” değil cesaretle üzerine gitmektedir. Önümüzde dağ gibi dizilen sorunlarımız yokmuşçasına onlardan kaçmaya çalışmak yerine el ele vermek ve yaşamlarımızı her geçen gün daha da zora sokanlara karşı mücadele etmek zorundayız. İşsizlik artıyor, yoksulluk tırmanıyor, aldığımız ücretler ay sonuna yetişmiyor. Savaş binlerce insanın canını alıyor, binlercesi göç yollarında karanlık sularda boğuluyor, çocuklar açlıktan ölüyor. Tüm bunların nedeni olan kapitalist sömürü düzenidir. Kafayı kuma gömüp tüm bu sorunların bitmesini bekleyemeyiz! Vakit başları kaldırıp bizi ezenlere, sömürenlere karşı mücadele verme vaktidir! Üstelik birlik olursak, güçlerimizi birleştirirsek, üretimden gelen gücümüzü kullanırsak, dostumuz devekuşlarından daha da güçlü oluruz!
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...