Buradasınız
Bizi Horlayıp Aşağılayanlara Cevabımız Olmalı!
İşçiler, emekçiler, kardeşler!
Yaşam şartlarımızın her geçen gün zorlaştığı, çileye dönüştüğü günlerden geçiyoruz. Sömürü sisteminin yol açtığı ekonomik krizin bedelini biz ödüyoruz. Ama siyasi iktidar hâlâ “kriz yok” havalarında konuşuyor, konuşabiliyor. Çünkü bizim yani işçi sınıfının örgütlü olmadığını görüyor, biliyor. Eğer işçi sınıfı örgütlü olsaydı ve tepkisini gösterebilseydi siyasi iktidar bu kadar rahat, bu kadar pervasız olabilir miydi?
Kriz alım gücümüze ağır bir darbe indirdi. Böylece reel ücretlerimiz düşmüş oldu. Asgari ücrete yapılan zam, hayat pahalılığı karşısında ücretlerimizin eriyen kısmını bile telafi etmeye yetmedi. 1829 liralık net asgari ücret açlık sınırının altında kaldı. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 8 lira, yoksulluk sınırı ise 6 bin 542 liraya yükselmiştir. Fakat siyasi iktidar asgari ücrete büyük bir zam yaptığını ve bizim de minnettar olmamızı istiyor, isteyebiliyor. Çünkü işçi sınıfının birlik ve dayanışma içinde olmadığını biliyor, buna güveniyor.
Kardeşler!
Kriz daima işçileri vurur, ocağımıza ateş düşürür. Patronların birikmiş servetleri var. Bizleri sömürerek, alın terimize el koyarak biriktirirler o servetlerini. Ama bizim birikmiş servetimiz yok. Üstelik dağ kadar borcumuz var. Bizim sadece emek gücümüz var. Emek gücümüzü satamadığımız zaman aç ve açıkta kalırız. İşsiz kalınca emek gücümüzü satamayız, ailemizi geçindiremeyiz. Son bir yılda tam bir milyon işçi işsizliğe ve açlığa itildi. Siyasi iktidarın emrinde olan TÜİK, işsizliği düşük göstermek için her türlü numaraya başvuruyor. Buna rağmen gerçeği tam gizleyemiyor. İşsizlik oranı yüzde 12,3’e çıkarken, işsizlerin sayısı 4 milyona fırlamış bulunuyor. Gerçek işsizlik ise 7 milyona merdiven dayamıştır. Ancak siyasi iktidar, “istihdam seferberliği” başlattığını söyleyerek bizi oyalamaya çalışıyor. İktidar medyası, birkaç on bin işçinin geçici olarak işe alınmasını sanki işsizlik sorunu çözülüyormuş gibi haber yapıyor. İktidar, tekeline aldığı medyayı kullanarak milyonları yönlendiriyor, aldatıyor ve oyalıyor. Bunu yapabiliyor. Çünkü yıllardır izlediği kutuplaştırma ve ayrıştırma siyasetiyle işçi sınıfını böldüğünü çok iyi biliyor. Bölünen/parçalanan işçiler, bir sınıf gibi hareket edemez. Tek başına kalan işçi, iktidar sahiplerinin ve sömürücülerin yalanıyla baş edemez, aldanır!
Kardeşler!
Bu siyasi iktidar yıllardır bize Türkiye’nin büyüdüğünü söyleyip durdu. Peki, ne oldu? Tek büyüyen, sermayesini katlayan patronlar sınıfı oldu. İktidarın çevresindeki sermaye sahipleri zenginleştikçe zenginleşti. Bizim payımıza ise yoksulluk düştü. Borcu olmayan, kredi kartı kullanmayan işçi yok! Tüm ömrümüz sabahtan akşama çalışmakla geçiyor. Sosyal yaşam nedir bilmiyoruz.
Şimdi ise iki kilo patates ve soğanı daha ucuza alabilmek için “tanzim satış” kuyruklarına mahkûm edildik. Bu iktidar değil miydi “biz kuyrukları bitirdik” diyerek övünen? Hastaneler dolup taşıyor, randevu almak ise yarışa dönmüş durumda. Bin işçi için açılan kadroya on binlerce işçi başvuruyor, şehir stadyumlarında kura çekiliyor. Patates-soğan, hastane ve işsizlik kuyrukları uzadıkça uzuyor. Ama siyasi iktidar şöyle diyebiliyor: “İki tür kuyruk vardır, biri yokluk kuyruğu, diğeri varlık kuyruğu; bizimki varlık kuyruğu!” Açıkça bizi aptal yerine koyup aklımızla alay ediyor. Çünkü birlik ve beraberlik içinde olmadığımızı, hesap soramayacağımızı düşünüyor. Bizi istediği gibi aldatabileceği bir yığın olarak görüyor.
Kardeşler!
Bu iktidar sürekli olarak bizi horluyor, azarlıyor, aşağılıyor. Cumhurbaşkanının Sivas’taki mitingine katılan taşeron işçiler, “KİT’lere kadro” sloganı attılar. Ama Erdoğan’dan “toplantıyı provoke etmeyin” azarı yediler. Oysa bu işçiler, çocuklarının kursağından kısarak mitinge gitmişlerdi. Yıllarca destekledikleri AKP’nin verdiği sözde durmasını istiyorlardı. Ancak azarlanıp suçlandılar. Çünkü siyasi iktidar yaptığının yanına kâr kalacağını düşünüyor.
“Ayaklar baş olmaz” diyen bu iktidardır. Kazanılmış haklarını isteyen milyonlarca EYT’liye “türedi” diyen yine Erdoğan’dır. AKP ve MHP’nin oluşturduğu “Cumhur İttifakı”, işçilere karşı düşmanca bir siyaset izliyor. EYT’lilerin haklarının verilmesine dönük her yasa önerisine, AKP-MHP koalisyonu taş koyuyor. Bugün Erdoğan’ın yanında ama işçilerin karşısında duran Bahçeli, geçmişte de işçilerin karşısında yer almıştı. 1999’da halk, depremin yarattığı yıkımla boğuşurken, DSP-MHP-ANAP hükümeti bir gece yarısı emeklilik yasasını Meclisten geçirmişti. Bu yasayla emeklilik yaşı ve prim gün sayısı artırıldı. 2006’da ise AKP hükümeti işçileri mezarda emekliliğe mahkûm etti. Prim gün sayısı kademeli olarak 9 bine çıkartıldı. Yine kadın ve erkeklerde emeklilik yaşı kademeli olarak arttırılarak 65’te eşitlendi.
1999’da sendikalar mezarda emeklilik yasasına karşı birçok miting ve eylem yaptı. Ama o dönemin genç işçilerinin çoğu bu eylemlere katılmadı. Örgütsüz ve sınıf bilincinden yoksundular. Çoğunun yasadan haberi bile yoktu. Ama aradan 20 yıl geçtikten sonra gerçek açığa çıktı. Yasa geriye doğru işletilmiş ve milyonlarca işçinin kazanılmış hakkı gasp edilmişti. Şu anda emeklilikte yaşa takılan 6 milyon işçi var. Genç olmadıkları için iş bulamıyor ama emekli de olamıyorlar. Geriye doğru işletilen yasanın değiştirilmesini ve haklarının verilmesini istiyorlar. Siyasi iktidar ise, üreten ve alın teri dökenleri aşağılamaktan korkmuyor.
Kardeşler, 1999’da Ecevit-Bahçeli hükümeti örgütsüz oluşumuzu nasıl ki sermaye için fırsata çevirdiyse, AKP hükümeti de aynısını yapıyor. Eğer bugün AKP iktidarı bu kadar umursamazsa, bilelim ki asıl sorun bizdedir. Biz bir sınıf olarak birleşemediğimiz ve karşılarına dikilemediğimiz içindir! Hangi inanca ve ulusa mensup olursak olalım biz işçi sınıfıyız. Alevi ya da Sünni, Türk ya da Kürt fark etmez, tüm işçiler kardeştir. Bizim kardeşliğimizin temelinde emek var. Karşımızda ise iktidarıyla patronuyla sermaye sınıfı var. Artık yeter demeliyiz! Bizi bu hale getiren, yoksulluğa ve kuyruklara mahkûm eden, horlayıp aşağılayan bu siyasi iktidara tepkimizi göstermenin zamanı geldi de geçiyor!
Yedi Güzel Adam
Fabrikalardan Ekonomik Kriz Manzaraları!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- Türkiye’nin dört bir yanında sendikalaşmak isteyen işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Bursa’da Öz İplik-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan ve direnişlerine devam eden Durak...
- Türkiye tarihindeki en büyük işçi katliamı olan Soma Katliamı davasında daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisi ilk kez hâkim karşısına çıktı. Katliamın 10. yılında görülmeye başlanan kamu davasının ilk duruşması 8 Mayısta Soma 2. Asliye Ceza...
- Merhaba işçi ablalarım, abilerim. Ben İzmir’de yaşayan bir lise öğrenciyim. Ben de UİD-DER ile 1 Mayıs’a katılmak için İstanbul’da yaşayan teyzeme geldim. İlk defa 1 Mayıs’a katıldığım için sizlerle duygularımı paylaşmak istiyorum.
- Bu sene de 1 Mayıs’ı ağır şartlarda karşıladık. Bir tarafta ekonomik yıkım diğer tarafta savaş, göç sorunu ve işsizlik. Biz işçilerin birikmiş nice sorunu bulunuyor, toplum nefessiz bırakılıyor. İşte bu şartlar altında UİD-DER işçilere umut oldu,...
- Türkiye’de işçiler, reel ücretlerin düşmesi, çalışılmış günlerin ücretinin dahi patronlar tarafından gasp edilmesi gibi sorunlarla boğuşuyorlar. Diğer taraftan sağlık emekçileri ticarethaneye dönüştürülen sağlık sisteminin dayattığı ağır iş yüküyle...
- Geçen gün metal işçisi arkadaşımla bir araya geldik. Çayımızı içerken sohbet etmeye başladık. Konumuz toplu iş sözleşmesiydi.
- İlk kez UİD-DER’le 1 Mayıs’a gelen arkadaşımız, 1 Mayıs’ın daha önce duyduklarından, anlatılanlardan bambaşka bir şey olduğunu söyledi. Kadınlar, çocuklar, işçiler el ele halaylar çektik, hepimiz kardeş gibiydik.
- Merhaba, ben İzmir de yaşayan bir gencim. İstanbul’a UİD-DER’le 1 Mayıs’a katılmak için geldim. 1 Mayıs öncesi hazırlıklar için derneğe gittim. Çok sıcak bir ortam ve dayanışma duygusu sarmıştı her yeri.
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...