Buradasınız
Tanzim Satıştan İşsizliğe Kuyruk Çilesi!
17 yıldır ülkeyi yöneten AKP’nin en çok kullandığı siyasi malzemelerden biri “kuyruklar” olmuştur. 12 Eylül 1980 öncesindeki yağ, tüp ve benzin kuyruklarını gündeme getiren AKP, yılladır “milleti kuyruklara mahkûm olmaktan kurtardık” propagandası yapıyor. 12 Eylül öncesindeki meşhur tüp ve yağ kuyruklarının nedeni aslında yokluk değildi. O dönem işçi sınıfı örgütlüydü ve çok güçlüydü. Grevler yaparak patronlar sınıfına kök söktürüyordu. Mücadeleci sendikalarda birleşmiş işçilerin pek çok sosyal hakkı vardı. Daha da önemlisi, patronlar karşısında işçilerin başı dikti! İşçilerin direncini kırmak isteyen sermaye sınıfı, bir askeri darbeden medet umuyordu. Ama bunun için de toplumun hazırlanması gerekiyordu. İşte bu doğrultuda tüpten yağa kadar birçok temel ihtiyaç maddesinin piyasaya sürülmesi engellendi ve bir “kıtlık” havası yaratıldı. Ayrıca kanlı oyunlar tezgâhlandı, toplum canından bezdirilmek istendi. Patronlar sınıfı 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle hedefine ulaştıktan sonra, bu yapay “kıtlık” ve kuyruklar bir anda ortadan kalktı.
İktidar, geçmişteki bu kuyruk çilesini siyasi malzeme olarak kullanırken, asla patronlar sınıfının bu kuyrukları bilerek yarattığına değinmiyor. Çünkü o da sermaye düzenine, sömürü düzenine hizmet ediyor. Gerçek olan bir şey var ki, emekçiler için dünden bugüne kuyruk çilesinin bitmediğidir. Şimdi uzayıp giden kuyrukların nedeni ise daha farklı… Bugünkü kuyrukları yaratan bizzat iktidarın politikalarıdır. Bu iktidarın uygulamaları yüzünden tarım çökmüş durumda! Türkiye’nin her köşe bucağında yetişen patates bile ithal ediliyor. Krizden dolayı gıda fiyatları başta olmak üzere, tüm temel ihtiyaç maddeleri zamlandıkça zamlanıyor. Öyle ki işçi-emekçiler, yanına yaklaşamadıkları bibere “bay biber” diye hitap etmeye başladılar.
Çarşı pazardan tepkiler yükselirken, AKP hükümeti 31 Mart seçimlerinde oylarının düşmesinin önüne geçmek için tanzim satış noktalarını oluşturdu! Ekonomik krizin kendilerine fatura edilmesiyle beli iyice bükülen emekçiler, birer ikişer kilo ucuz sebze alabilmek için kötü hava koşullarına rağmen saatlerce tanzim kuyruklarında bekliyorlar. Birileri Saraylarda ve köşklerde yaşarken, emekçilere kuyruklarda beklemek düşüyor. Hükümet sözcüleri ise bu tabloyu insan aklıyla alay edercesine “iki tür kuyruk vardır, biri yokluk kuyruğu, diğeri varlık kuyruğu; bizimki varlık kuyruğu” şeklinde açıklıyor!
Tanzim kuyrukları ve Türkiye’nin birçok şehrinde uzayıp giden işsizlik kuyrukları da nasıl bir süreçten geçtiğimizin kanıtlarını sunuyor. Son bir yıl içinde bir milyondan fazla işçi işsiz kaldı. İşsiz sayısı 4 milyon 300 bini geçti. Ancak bu TÜİK’in rakamlarıdır, sendikaların rakamları ise işsizliğin 7 milyondan fazla olduğunu ortaya koyuyor. Üniversite mezunu işsiz sayısı bile 1 milyonun üzerine çıktı ve “boşta gezer” olarak adlandırılan ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin sayısı 3 milyona yaklaştı! Hâl böyleyken, işsizlik kuyrukları da pıtrak gibi çoğalmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde Rize’de, Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı il ve ilçe müdürlüklerinde çalıştırılmak üzere 10 temizlik işçisi kadrosu açıldı ve tam 12 bin 571 kişi başvurdu! Zonguldak’ta Türkiye Taş Kömürü Kurumu’nun bin kişilik alım yapacağını duyurması üzerine, bu iş ilanı için 60 bin kişi başvurdu, izdiham yaşandı. Bu rekor iş başvurularını o kadar sık işitir olduk ki artık gündelik yaşamın bir parçası olmuş durumda. Hatırlayalım, birkaç hafta önce de Urfa’da, üstelik geçici bir iş için açılan bin kişilik kadroya 44 bin kişi başvurmuştu! Neyse ki işe alım sürecini yürüten beyler, 44 bin kişiden kuyruk oluşturmasını beklemedi ve mini işsizler ordusu şehir stadyumunda ağırlandı! Kura çekilerek sorun çözüldü!
Mızrak artık çuvala sığmıyor kardeşler, ekonomik kriz derinleştikçe ağır sonuçları biz işçiler için daha da can yakıcı hale geliyor. Tanzimden işsizliğe kadar hepsi aslında yoksulluğumuzun kuyruğudur! Bu kuyruklar ekonomik krizin bizlere fatura edildiğini gösterir. Varlık içinde yokluğa mahkûm edilmemizin resmidir bu kuyruklar! Her şeyi üreten, var eden bizler, ne zaman “artık yetti sırtımızdan beslendiğiniz” deriz, işte o zaman kötü koşullar değişir! İşte o zaman ortada ne kuyruk kalır, ne de yoksulluk!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
Son Eklenenler
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...