Buradasınız
İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
İşçi Dayanışması’nın son sayısında (167), içinden geçtiğimiz dönemin krizli, fırtınalı ve çalkantılı bir dönem olduğunu belirtmiş, böylesi bir süreçte işçi sınıfının tek güvencesinin örgütlü gücü olduğunu vurgulamıştık. ABD liderliğindeki NATO ve Rusya’nın Ukrayna üzerinden yarattığı gerilimin ve çalınan savaş tamtamlarının önemli sonuçlarının olacağına dikkat çekmiştik. Nitekim gazetemiz çıktıktan bir gün sonra Rusya Ukrayna’ya saldırarak emperyalist paylaşım savaşına yeni bir halka ekledi . Modern Çarlık İmparatorluğu hayalleri kuran Rus emperyalizminin başlattığı bu savaş, haksız ve emperyalist bir savaştır. Dünyanın tüm emekçileri bu savaşa karşı çıkmalı, başta ABD ve Rus emperyalistleri olmak üzere emperyalist güçlerin dünyayı kana bulamasına karşı mücadele etmelidirler.
Ukrayna’da bombalar patlayıp savaş alevleri Ukrayna’yı yakarken, Batılı emperyalist güçler, emekçilerin savaşa duyduğu tepkiyi ırkçı ve şovenist dalganın payandası haline getirmeye çalışıyorlar. Gerçekte bombaların Ukrayna halkının canını almasını ve kentleri tahrip etmesini umursamayan egemenler, büyük bir ikiyüzlülükle savaş karşıtlığı adı altında Rus halkına yönelik nefreti körüklüyorlar. Rus sporcuların ve sanatçıların dışlandığı, Dostoyevski gibi dünya edebiyatının önemli isimlerinin ve hatta Rus cinsi kedilerin Avrupa’da satışının yasaklandığı, tüm dünyaya bir deli gömleği giydirilmeye çalışıldığı bu dönem kapitalizmin ürünüdür.
Tarihsel ömrünü doldurmuş kapitalizmin içine girdiği çıkmazın tüm dünyayı felakete sürüklediğini, bu sistem yıkılmadığı sürece yol açtığı sorunların ortadan kalkmak bir yana daha da büyüyeceğini uzun zamandır söylüyoruz. Bu nedenle bugünkü savaş ve emperyalistler tarafından tüm dünyanın bir akıl tutulmasına maruz bırakılması şaşırtıcı değildir. Çelişkilerin, çılgınlıkların, deliliklerin geldiği düzey, kapitalizm yıkılmadığı sürece tüm dünyayı nasıl bir uçuruma sürükleyebileceğini, insanlığa verebileceği zararların sınırı olmadığını gösteriyor.
Yaklaşık beş yıl önce, emperyalist paylaşım savaşının alevleri Ortadoğu’yu kasıp kavurmaya devam ederken dünyanın manzarasını şöyle tarif etmiştik:
“Şöyle etrafımıza bir bakalım, ne görüyoruz? Savaş, kentlerin yakılıp yıkılması, yüz binlerce insanın acımasızca katledilmesi, milyonların yerinden olması, milyonların mülteci haline gelmesi, binlercesinin denizlerde boğulması, hastalık, kolera… Nükleer silah yarışının hızlanması, nükleer silahları kullanma tehditleri ve dehşetin her an patlayacağı korkusu… Küresel iklim değişikliği ve doğanın dengesinin bozulması… Bunlar felaket tablosunun bir kısmı. Tablonun diğer kısmında ise şunlar var: Ekonomik kriz, çığ gibi büyüyen işsizlik, ücretlerin düşürülmesi, işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarının kötüleşmesi, 1 milyar insanın aç yaşaması… Ve tablo şöyle tamamlanıyor: Tek kişiye dayalı baskıcı rejimlerin kurulması, demokratik haklara el konulması, toplum üzerindeki baskının artması, insanların umutsuzluğa kapılması ve geleceğe olan güvenlerini yitirmesi…” (İşçi Dayanışması 113. sayı başyazısı, 2017)
Bir sonraki sayımızda ise şunları yazmıştık: “Gerçek şu ki, bugün tüm dünyayı pençesine alan ekonomik kriz, savaş, işsizlik, mülteci dramları, kötü yaşam koşulları ve insanların mutsuzluğu kendiliğinden ortadan kalkmayacak. Tersine, bu sistem değişmezse, yarın bugünden daha da kötü olacak. Çünkü kapitalizm dediğimiz sistem, dünyayı ateşe veren bir karakter yapısına sahip.”
Aradan geçen süre zarfında neler olduğuna bakalım. Küresel iklim değişikliği çok daha belirgin ve can yakıcı bir hal aldı, ekonomik kriz daha da derinleşti ve pandemi bahanesiyle tüm dünyada yaratılan korku atmosferi sayesinde milyarlarca insan hak gasplarının, geçim sıkıntısının, açlık ve yoksulluğun yükü altında daha fazla ezildi. Emperyalist paylaşım savaşı, yeni halkaların eklenmesiyle büyürken bugün Ukrayna’da harlanan savaş alevleri de, kapitalizmin yarattığı cehennem tablosunu tamamlayan son kâbus oldu.
Israrla vurguladığımız gerçek her gün yaşadıklarımızla doğrulanıyor. Kapitalist sistem çürümüş ve çıkmaza saplanmıştır. Böyle bir sistemin insanlığa verebileceği olumlu hiçbir şey yoktur. Tersine kapitalizmin sebep olduğu sorunlar giderek büyüyor, devasa bir yumağa dönüşüyor ve dünyanın en ücra köşesine kadar ulaşarak tüm insanlığı tehdit ediyor. Yaşam gailesi içinde debelenip duran, bir başka deyişle “ekmeğinin derdinde” olan milyarlarca emekçi ise kapitalizmin neden olduğu toplumsal sorunları kendi sorunlarının dışında ve kendisinin çözemeyeceği kadar “büyük” görüyor. Oysa bu büyük toplumsal sorunlar, biz farkında olalım ya da olmayalım her birimizin yaşamını, mutluluğunu, geleceğini doğrudan etkiliyor. Biz ekmeğimizi büyütmek için fazla mesaiye kalarak ya da ek iş yaparak, gözlerimizi ve kulaklarımızı “dünyanın sorunlarına” kapatmış bir halde yaşarken, bu sorunlar gelip bizim kapımızı çalıyor. Soframızdan eksilen ekmek, çocuğumuza veremediğimiz cep harçlığı, ne yapsak kapatamadığımız kredi borçları olarak somutlanıyor.
Örneğin küresel iklim değişikliğiyle artan kuraklık, sel ve orman yangınlarını düşünelim. Kuraklık, tarımsal ürünlerin azalması, dolayısıyla köylülerin geçim kaynaklarının yok olması ve gıda fiyatlarının artması sonucunu doğuruyor. Yaşanan seller ise tam bir felakete dönüşerek evlerimizi yıkıyor, sevdiklerimizi yaşamdan koparıyor. Savaş ise önce ateşin düştüğü topraklarda yaşayan emekçileri sonra tüm dünya emekçilerini doğrudan etkiliyor. Emperyalistlerin çıkarları uğruna halklara yaşattığı acıları, ölümleri görmezden gelemeyiz. Şimdilik bizim tepemize bombalar yağmıyor diye “bize ne” diyemeyiz. Diğer taraftan savaş demek milyonlarca emekçi için ekonomik yıkım demektir aynı zamanda. Örneğin Türkiye’de buğday ithalatının yaklaşık yüzde 90’ı, ayçiçeğinin ise yüzde 68’i Ukrayna ve Rusya’dan yapılıyor. Keza doğalgazın yüzde 33’ünden fazlası Rusya’dan alınıyor. Bu da demek oluyor ki, Ukrayna’ya sıçrayan emperyalist savaş, doğrudan soframıza giren ekmeğin, yemek yaparken kullandığımız yağın, doğalgazın ve elektriğin fiyatını arttıracak. Zaten aldığımız ücretlerle geçinemezken fiyat artışlarıyla birlikte daha da yoksullaşacağız. Demek ki, ekmeğimizin küçülmesinin nedeni kapitalist açgözlülüğün yol açtığı emperyalist savaştır aynı zamanda. 154. Sayımızın başyazısında söylediğimiz gibi;
“Ben ekmeğimin peşindeyim, bu büyük sorunlar beni aşar” diyen her işçi bilmelidir ki, bu sorunlardan kaçış yoktur. Bu sorunlara duyarsız kalmak, sefaletimizin asıl kaynağına duyarsız kalarak aynı koşullarda yaşamayı kabul etmektir. Zira işsizliğin, yoksulluğun, ekmeğimizin küçülmesinin asıl sorumlusu kapitalizmdir. Dolayısıyla her emekçi yaşadığı dünyanın sorunlarına sırt çeviremeyeceğini bilmelidir. Bugün geçmişten çok farklı bir dünyada yaşıyoruz. Kapitalist üretim tarzının hâkim olmasıyla birlikte tüm ülkeler birbirine bağlanmış, ulusal ve yerel pazarların yerini dünya pazarı almıştır. Yeni teknolojilerin de etkisiyle üretim süreci özellikle son 30 yılda daha fazla küreselleşmiş, Çin’den ABD’ye tüm ülkeler küresel bant zincirinin parçası haline gelmişlerdir. İşte bu yüzdendir ki Çin’de üretim durduğu zaman Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar geniş bir coğrafyayı etkilemektedir.”
Bu nedenle ekmeğini büyütmek isteyen her işçi aynı zamanda kapitalist sömürü düzenine karşı mücadele etmek zorundadır. Tekrar pahasına söyleyelim, kapitalist sistem ortadan kalkmadığı sürece yaşadığımız hiçbir sorun çözüme kavuşmayacak:
“Karşımızda vicdansız, duygusuz ve tek arzusu kâr olan uluslararası sermaye sınıfı var. Türkiye’deki sermaye sınıfı ve onun temsilcisi olan siyasi iktidar da kapitalist sömürü düzeninin bir parçasıdır. Bu gerçeği görerek artan işsizlik ve derinleşen yoksullukla, yaşam koşullarımızın kötüleşmesiyle dünya sahnesinde cereyan eden «büyük sorunlar» arasındaki bağı kurmak zorundayız. Tüm ekonomik sorunlar aynı zamanda politiktir. Dolayısıyla işsizlikten, hayat pahalılığından, yoksulluktan yani ekonomik sorunlardan şikâyet etmek yetmez; o sorunları doğuran politikaları da sorgulamalıyız. Gerçeği bir bütün olarak görmeden, sınıf bilinci kazanmadan, dayanışmamızı büyütmeden ve elbette birleşip mücadele etmeden sorunlarımızı çözemeyiz!” (İşçi Dayanışması 161. sayı başyazısı)
Kardeşler, bizim için yaşamsal olan bu gerçeklerin farkına varmak ve gereğini yapmak zorundayız. Her vesileyle kapitalizm gerçeğini hatırlatmamızın, en küçüğünden en büyüğüne, bireysel olanından toplumsal olanına tüm sorunların kaynağının bu çürümüş sistem olduğunu vurgulamamızın nedeni budur.
Ne bizim için ne de çocuklarımız için başka bir dünya yok, bu dünyanın sorunlarından kaçış yok.
“İnsanlık bir tarafta küçücük bir azınlığın kendine sahte cennetler yarattığı, diğer tarafta milyarlarca insanın cehennemin en gerçeğini yaşadığı bir barbarlık kuyusunda debeleniyor. İşçi sınıfının önderleri, tam da bu nedenle kapitalist düzeni yıkabilecek tek gücün o düzenden çıkarı olmayan işçi sınıfı olduğunu her daim vurguluyorlar. İşçi sınıfının kapitalizmi yıkarak yeni bir dünyanın önünü açabilecek tek güç olduğunu yılmadan, yorulmadan anlatıyorlar. İşçi sınıfının bu onurlu tarihsel görevi yerine getirebilmesi için örgütlenmesinin şart olduğunu ortaya koyan, ömürlerini bu uğurda harcayan önderlerimize kulak vermek bugün her zamankinden daha önemli. Bu düzen, işçileri acıda, kahırda birleştiriyor. Oysa biz işçiler hayatın, mücadelenin her alanında aynı hedef için birleşmeliyiz. Kötülüğün vücut bulmuş haline karşı umudun, güzelliğin, haklı olanın kararlılığının ve yaşam sevincinin vücut bulmuş halini var etmeliyiz.” (İşçi Dayanışması 158. sayı, “Zenginin Cenneti Yoksulun Cehenneminden Doğar”)
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- 7 Ekim’in Birinci Yılı: Emperyalist Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Ukrayna Savaşının İkinci Yılı: Ukrayna’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşa Hayır!
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Gazze’de Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Filistin ve Ortadoğu’da Yangın Büyüyor
- Oylar Emek ve Özgürlük İttifakı Partilerine!
- Ülkeyi Enkaz Yığınına Çeviren Yağmacı Düzene Artık Yeter!
- İşçi Sınıfı 1 Mayıs’ta Asrın Kötülüğüne ve Yağmacı Enkaz Düzenine “Artık Yeter” Diyecek!
- Felaket Göz Göre Göre Geldi: Depremzedeler İçin Tüm Olanaklar Seferber Edilsin!
- Asgari Ücret Görüşmeleri Algı Oyunlarıyla Başladı
- UİD-DER Kadın Komitesi: Kadına Yönelik Şiddetin Kaynağı Kapitalizmdir!
- Savaş Emekçiler İçin Yıkım Demektir! Savaşa Hayır!
- Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı!
- UİD-DER Kadın Komitesi: 1 Mayıs’ta Birlik, Dayanışma ve Coşkumuzla UİD-DER Kortejinde Buluşalım!
- Birlik ve Dayanışma İçinde 1 Mayıs’a!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Emeğin Mücadelesi Emekçi Kadınlarla Büyüyor!
- Asgari Ücret Dört Kişilik Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- 7 Ekim’in Birinci Yılı: Emperyalist Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Ukrayna Savaşının 2. Yıldönümü: “Emperyalist Savaşa Karşı Mücadeleye!”
- Ukrayna Savaşının İkinci Yılı: Ukrayna’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşa Hayır!
- Filistin ve Ortadoğu’da Emperyalist Savaş Yangını Devam Ediyor
- Bütçe Holdinglere Akıyor, Holdingler Savaştan Besleniyor!
- Milyonlar Meydanlarda Filistin Halkıyla Dayanışmayı Büyütüyor
- Emperyalist Savaşa Karşı İşçilerin Uluslararası Dayanışmasının Önemi
- Savaş ve Biz İşçiler
- Akan Kan Bizim de Kanımızdır!
- Filistin Halkıyla Dayanışma Büyüyor: Emperyalist Savaşa Hayır!
- Japon Doro-Çiba Sendikasının Filistin Sendikalarına Yanıtı
- Filistin Sendikalarının UİD-DER’in Mesajına Yanıtı
- Türkiye’de ve Dünyada Filistin Halkıyla Dayanışma Eylemleri: “Savaşı Durdurun!”
- Savaş Emekçiler İçin Yıkım Demektir! Savaşa Hayır!
- Haksız Savaşlar Memleket Sormaz!
- Haksız ve Emperyalist Savaşlara Hayır Diyoruz!
- Emekçiler Haykırdı: Rusya Elini Ukrayna’dan Çek! NATO’nun Genişlemesine Hayır!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- Emekçiler Haksız Savaşlara Hayır Diyor!
Son Eklenenler
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...
- Birleşik Metal-İş üyesi 500 işçinin Hitachi Energy’nin Kartal, Tuzla, Dudullu ve Dilovası fabrikalarında 4 Aralıktan bu yana sürdürdüğü grev 20. gününde anlaşmayla sonuçlandı. 14 Aralıkta Cumhurbaşkanlığı kararıyla metal işçilerinin grevi “erteleme...
- Grev ya da direnişe çıkan işçilerin pek çoğu, daha önce yaşanmış grev ve direnişlerden, bu mücadeleleri yaşayan işçilerin deneyimlerinden haberdar olmadıklarını dile getirirler. Greve ya da direnişe çıktıktan sonra bazı şeyleri öğrendiklerini,...
- Sendikal hakları için 150 günden uzun süredir kararlılıkla mücadele eden Polonez işçileri Dayanışma TV’nin hazırladığı “146+Bir: Polonez” belgeselinin galasında buluştu. 22 Aralıkta Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleşen,...
- İşçi Dayanışması biz genç işçilerin adeta başucu kaynağı. Her konuda, hayatın her alanında fikirlerimizi besleyen, zihnimizi açan bir eğitim kaynağı niteliğinde.