Buradasınız
Okul Masrafları El Yakıyor
Gebze’den bir kadın metal işçisi
2017-2018 eğitim-öğretim yılı 18 Eylül Pazartesi günü başladı. Okulların açılmasıyla işçiler için tam bir çile başlamış oldu. Geçen yıldan bu yıla okul masrafları pek çok kalemde %20-30 oranında artmış durumda. Ama işçilerin aldıkları ücretin bu masrafları karşılayıp karşılamadığı kimsenin umurunda değil. Bizim işyerinde de bu dertten mustarip işçiler, okul masraflarının üstesinden nasıl geleceklerini kara kara düşünüyorlar. Kimisi yakınlarından borç alarak masrafları karşılamaya çalışıyor, kimisi kredi kartlarına yüklendikçe yükleniyor. Tabii ki bu yüklenmelerin bedeli biz işçiler için oldukça ağır oluyor.
Okulların açıldığı günden bu yana çalıştığım işyerindeki işçilerin bu durumla ilgili sitemleri, tepkileri artmış durumda. Kimisi kırtasiye giderlerindeki artıştan, kimisi okul kıyafetlerinin pahalılığından, kimisi servis ücretlerine gelen zamlardan, kimisi harç paralarından yakınıp duruyor.
Birlikte aynı bantta çalıştığım Hamiyet abla “of ya of nasıl bu kadar vicdansız oluyorlar?” diye yakınmaya başladı. “Hayırdır Hamiyet abla, ne kadar içten of çekiyorsun öyle, ne oldu?” dedim.
“Küçücük bir çocuğun kırtasiye masrafları tam 400 lira ve ben bunu ödeyebilmek için mesaiye kalmak zorundayım. Düşünebiliyor musun ufacık bir çocuktan çıkardıkları masrafı? Bir de devlet okulu diye gönderiyoruz. Allah bilir özel okullar ne kadar pahalıdır! Ama zaten özel okullara gönderecek kadar zengin değilim” diye cevap verdi. “Evet abla, haklısın, öğrencilere bir liste hazırlıyorlar, ama bunu işçi nasıl karşılayacak hiç düşünmüyorlar bile” dedim.
Yanımızda çalışan Hasan abi de dâhil oldu konuşmalarımıza: “Sen ne diyorsun be kızım. Benim kızım liseye gidecek daha şimdiden maaşı tükettik. Okullar açılınca çocukların masrafından evde oturmak haram oluyor bize. Neden? Okulda bir arkadaşı ihtiyacını alabildiğinde benim kızım da almak istiyor. Alamayınca içi buruk kalıyor. Anne babasın, için dayanmıyor, istiyorsun ki o da arkadaşları gibi mutlu olsun. Bir de okul yönetimi bir mağazayla anlaşmış ille de okul formasını oradan alacaksınız diyor.”
“Evet, Hasan abi sen de çok haklısın, ikiniz de yerden göğe kadar haklısınız” diyordum ki Muharrem amca bandın başından bir öfkeyle bize sesini duyurmaya çalıştı. “Belli ki onun da masraflardan canı yanmış” dedim, dinledim: “Yahu kızım üç çocuk-beş çocuk dünyaya getirin diyorlar da çocuk başına para mı veriyorlar sanki! Bir de utanmadan bizim kaç çocuk yapacağımıza karışıyorlar! Al bak, bu insanların haline bak. Daha bir-iki çocuğa bakamazken beş çocuğun günahına nasıl girilir? Biz aldığımız bu ücretle değil çocuk bakmak, aç karnımızı bile doyuramayız çocuğum.” Muharrem amca lafını bitirmeden yandaki genç arkadaşımıza döndü; “oğlum evleneceksen ancak karına bakabilirsin, ha akıllı adamsan beraber çalışır kıt kanaat kimseye muhtaç olmadan geçinir gidersiniz. Bu zamanda çocuk bakmak tarih oldu” dedi.
Bandın öteki ucundaki Muharrem amcaya sordum: “Muharrem amca, peki, ne yapmamız gerekiyor? Bu genç arkadaşımıza ‘evlen ama evlenirsen çocuk düşünme’ diyorsun ama sorun bununla bitmiyor ki. Birkaç tane çocuğu olan aileler var…” Muharrem amca içi dolmuş, patlamak üzere olan bir fıçı gibi öfkeli, sertçe yüzüme baktı, biraz da sitem etti: “Ah be kızım biz eskiden böyle miydik? Bize kim ne yapmamız gerektiğini, nasıl söylerdi! Arsız bunlar arsız, ne dediğini bilmiyor. Mahremimize dil uzattılar, bize namus nutukları atıyorlar. Bizim zamanımızda işçinin bir namı vardı. Siz aldığınız ikramiyelerin kendiliğinden verildiğini mi sanıyorsunuz. Sizin babalarınız bilir, siz bilmezsiniz çok. Biz hadi beş değil de üç çocuk sahibi olduk. Üç çocuk demek asgari ücreti çarp üç kişi demek. Daha bismillah okul yeni açıldı millet okul borcumu nasıl kapatacağım diye feryat ediyor.”
Sohbetimiz daha uzayacaktı ama vardiyanın sonu gelmişti. Eminim ki sohbetimiz devam etseydi vardiyaya gelen evli iş arkadaşlarım da aynı sorunlardan bahsedeceklerdi.
Üç beş çocuk siparişi verenler bizim çocuklarımızın karakaşına hasret değiller. Aksine çocuklarımızı sömürmek istiyorlar. Bu çocuklar işçi çocukları oldukları için patronlar için gelecekte ucuz işgücü olacaklar. Patronları temsil eden hükümet için “çocuk bahane, sömürü şahane” oluyor. İşçi ve işçi çocuklarının parasız, bilimsel bir eğitim hakkı için de örgütlenip birlikte mücadele etmekten başka çaresi yok.
815 Milyon İnsan Aç!
Hem Suçlu Hem Güçlü!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Aralık ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1’in biraz üzerinde yükseldiği, yıllık enflasyonunsa azalarak yüzde 44 civarında gerçekleştiği açıklandı. Bu oranlara bakarak enflasyonun hız kestiğine, ücret zamlarının “beklenen enflasyona” göre belirlenip...
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...