Buradasınız
Sermaye Kâra Doymuyor, İşçiler Ölmeye Devam Ediyor
Aydın Çapraz, yok! Aydemir Çapraz, yok! Nejdet Tanışman, yok! Abdullah Karakulak, yok! Yaşar Alkaya, yok! Natik Erkol, yok! Bu işçileri adlarıyla çağırsak “buradayım” diyemeyecekler artık. Bu işçiler gibi daha niceleri aramızdan kopartıldılar, iş cinayetlerinde katledildiler.
Alınmayan önlemlerden dolayı işyerleri birer ölüm makinesine dönüşüyor. Elazığ krom ocaklarında Aralık ayından bu yana iki işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. 3 Şubatta Ankara OSTİM ve İVEDİK sanayi bölgelerinde yaşanan patlama 20 işçi kardeşimizin canını aldı. 6 Şubatta Afşin Elbistan Termik santraline kömür üreten ocakta göçük meydana geldi, bir işçi öldü. Dört gün sonra aynı maden ocağında bir kez daha göçük oldu. Göçük altında kalan 10 işçiden birinin cesedi çıkarıldı, yüz binlerce ton toprağın altında kalan 9 işçinin cesetlerine henüz ulaşılamadı. 7 Şubatta Antalya’nın Konyaaltı ilçesindeki akaryakıt tankı patladı, iki işçi kardeşimiz yaşamını kaybetti. 11 Şubatta Sakarya Hendek’te kurulu Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında patlama yaşandı, bir işçi öldü. İşçi ölümleri durmuyor. Patronların daha fazla kâr dürtüsü işçilerin canını almaya devam ediyor.
OSTİM’deki patlamada hayatını kaybeden Aydın ve Aydemir Çapraz kardeşlere fabrika aynı anda mezar oldu. Nejdet Tanışman geride 2,5 aylık hamile eşini bıraktı. Abdullah Karakulak emekli bir işçiydi, üniversiteyi kazanan oğlunu okutmak için yeniden işe girmişti. Hüseyin Yıldız ailesine bakmak için okulu bırakmıştı. Abdülkadir Kurt Keçiören belediyesinden işten çıkartılınca, asgari ücretle ölüm fabrikasında işe başladı. Aytaç Akkaya 20 yaşında hayatının baharında gencecik bir delikanlıydı. Patlamada yanarak can verdi. Makine mühendisi Dilek Gürer de yaşamını yitirenler arasındaydı. Natik Erkol geride üç çocuk bıraktı. Natik Erkol’un çocukları babalarına karnelerini göstermek için beklerken, ölüm haberini aldılar. Ölen işçi kardeşlerimizin hepsi bizim gibiydiler. İşçiydiler! Hepsinin umudu vardı, tıpkı bizim gibi. Ailelerine bakabilmek, çocuklarını okutabilmek istiyorlardı. Ama hayalleri parçalandı, yok edildi. Bir daha dostlarını, sevdiklerini göremeyecekler. Çocuklarının gülüşlerine, sevinçlerine tanık olamayacaklar, onlara bir daha sarılamayacaklar. Bir daha kafalarını kaldırıp güneşe bakamayacaklar.
Kardeşlerimizin çocukları boynu bükük kaldı, umutları talan edildi. Tıpkı 2009 yılında iş cinayetlerine kurban giden bin 171 işçi kardeşimizin ailesi ve çocukları gibi. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yayınladığı iş kazası raporuna göre, 2009 yılında Türkiye’de yaklaşık 65 bin iş kazası meydana geldi. Bu kazalarda on binlerce işçi yaralanırken bin 171 işçi hayatını kaybetti. 2010’da ise yalnızca maden ocaklarında yaşanan iş kazalarında, 105 işçi kardeşimiz sermayenin kâr hırsının kurbanı oldu. Elbette bunlar sadece kayıtlara geçen rakamlardır.
Patronlar işçileri bir eşya gibi görür. Her eşya gibi, işçinin de bir maliyeti vardır. Patronlar mümkün mertebe eşyanın maliyetli olmasını, ceplerine giren kârın azalmasını istemezler. Bu nedenle de gerekli iş güvenliği önlemlerini almazlar. Geçtiğimiz senelerde Tuzla tersanelerinde işçiler kum torbası olarak kullanıldığı için denize düşerek boğuldular. Kot kumlama işinde çalışan işçi kardeşlerimiz ciğerlerini kaybettiler, geride kalanlar ölümle boğuşuyor. Yani biz işçilerin hayatı patronlar için hiçbir anlam ifade etmiyor. “Nasıl olsa geride çalışmaya muhtaç milyonlar var” diye düşünüyorlar. Hani Ahmet gitmiş, yerine Ali gelmiş ya da Ayşe gitmiş bir Sevim gelmiş, ne fark eder! Bir insan olarak işçiler umurlarında değil. Onlar makine olarak gördükleri işçinin nasıl çalıştığına bakarlar.
İş kazalarını ele alan raporlara göre tüm iş kazaları, dolayısıyla da iş cinayetleri önlenebilir. Ama devlet ve hükümet gerekli önlemleri almıyor. Hükümet önlem almadığı gibi iş kazalarını takdir-i ilahi olarak sunuyor, iş cinayetlerini haklı göstermeye çalışıyor. Zonguldak’ta 28 işçinin yaşamını kaybetmesini Başbakan Erdoğan “kader” diye açıklamıştı. Bakanlar ve patronlar bu sözü çok seviyorlar. Her iş kazasını ve yaşanan ölümü “kader” diyerek geçiştirmeye çalışıyorlar. 6 Şubatta Elbistan’da meydana gelen göçükte bir işçinin ölmesini işyeri müdürünün “Allah’ın lütfu” diye açıklaması, sermayenin vicdanları nasıl kararttığını gözler önüne seriyor. Bu utanmazlar, bizlere “ölümler kaderiniz, susun, çalışın ve ölün” diyorlar.
Oysa iş cinayetleri kader değildir. İş kazaları patronlar, devlet ve hükümet gerekli önlemleri almadığı için oluyor. Ancak şunu da bilelim: İşçi sınıfı örgütlenip dur demediği müddetçe iş kazaları ve işçi ölümleri yaşanmaya devam edecek. Daha nice işçi ailesi acı ve gözyaşına boğulacak, eşler dul, çocuklar öksüz kalacak. Arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin, annelerimizin, babalarımızın, ağabeylerimizin, dostlarımızın ölmesine sessiz kalmayalım!
Mısırlı İşçi Kardeşlerimize!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Sınıf Olarak Birleşelim, Yoksulluğa ve Sömürüye Hayır Diyelim!
- İşçi Dayanışması 197. Sayı Çıktı!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Hangi Milliyetten Değil Hangi Sınıftan Olduğundur Önemli Olan
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- Senin Memleket Nere?
- Sokak Köpeklerinin Katledilmesi Çözüm mü?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
Son Eklenenler
- Birkaç hafta önce bir ablam ile ettiğim sohbet sonrası kelebeklerin benim için farklı bir anlam kazandığından bahsetmek istiyorum. Sohbet sırasında kelebekleri çok sevdiğimi özellikle de mavi kelebeklerin çok hoşuma gittiğini anlatmıştım. O da mavi...
- Fernas Madencilik işçileri işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması, ücretlerin arttırılması ve sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması talebiyle haftalardır mücadele ediyorlar. İşçiler, Soma’dan Ankara’ya yaptıkları 8...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet İstiyoruz” şiarıyla düzenlediği işçi buluşmalarının sonuncusunu 3 Ekimde Ankara’da Anıt Park’ta düzenlediği mitingle gerçekleştirdi....
- Türkiye’nin çeşitli illerinde grev ve direnişlerden işçiler Emek Partisi milletvekilleriyle birlikte 3 Ekimde Mecliste basın açıklaması gerçekleştirdiler. Sabah saatlerinde Meclis’e gelen işçiler “ziyaretçi yasağı” gerekçe gösterilerek içeri...
- Manisa’nın Soma ilçesinde AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’na ait olan Fernas Madencilik’te Bağımsız Maden-İş Sendikasında örgütlendikleri için işten atılan madencilerin direnişi sürüyor. 25 Eylülde Ankara’ya yürüyüş başlatan Fernas...
- Fransa’nın en büyük sendika konfederasyonu Genel İşçi Konfederasyonu CGT’nin çağrısıyla 1 Ekimde Fransa genelinde işçi ve emekçiler greve gitti. İşçiler ücretlerin yükseltilmesini, kamu hizmetlerine ayrılan fonların arttırılmasını, işsizlik...
- Katil İsrail devleti, Gazze’deki saldırılarını bir yıldır sürdürürken Lübnan’a yönelik son saldırılarıyla bölgeyi daha da büyük bir yıkıma sürüklüyor. Gazze’de 42 bine yakın insanı öldüren, Lübnan’ı bombalayarak birkaç günde bine yakın insanı...
- 24 Eylülde Avustralya’nın en büyük sağlık sistemi NSW’ye bağlı çalışan binlerce sağlık işçisi iş bıraktı. Eylül ayı içerisinde 2 kez iş bırakan işçiler, Sidney’deki Hyde Park’tan Parlamento Binasına yürüyerek “yüzde 15 zam istiyoruz” sloganlarını...
- Belediye otobüslerinde boşsa karşılıklı dörtlü koltuklardan şoför tarafında cam kenarına otururum. Oturduğum yerde sola yaslandığımda rahat ederim. Sebebi omurgamdaki eğikliktir. Bedenimdeki daha doğrusu omurgalarımdaki eğikliğin nedeni, 1989 Bahar...
- Siyasi iktidar sürekli ekonominin iyiye gittiğini propaganda ediyor. Muhalifinden yandaşına tüm ekonomistler de ekonominin düze çıkması için hep birlikte fedakârlık yapmamız gerektiğini söylüyorlar. Ekonomi büyüdüğünde patronundan işçisine hepimiz...
- Yıllık ücretli izinler çalıştığımız her bir yılın karşılığında biz işçilere tanınmış yasal bir haktır. Bu hakkı bütün bir yılın yorgunluğunu atmak için genelde yaz aylarında kullanmayı tercih ederiz. Kimimiz köyüne gider ailesine yardımcı olmak için...
- Fernas Madencilik işçileri direnişin 30. gününde Ankara’ya yürüyüş başlattı. Madenciler TBMM açıldığında Ankara’da haklı taleplerini bir kez daha duyurmayı planlıyorlar. CHP yönetimindeki Ankara Çankaya Belediyesi Çankaya Evleri’nde taşeron şirket...
- Siyasi iktidar, sefalete mahkûm ettiği emeklilerin kamu bütçesine çok büyük bir yük olduğunu iddia ediyor, zam taleplerini görmezden geliyor. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi “EYT demek geleceğin kaynaklarını bugünden tüketmek...