Buradasınız
Sofrada Doymak, Hayata Doymak

Bundan tam 500 sene evvel Papa, Hıristiyanların Büyük Oruç zamanında tereyağı yemesini yasaklamış. Papa’nın yaşadığı toprakların aksine zeytin ağaçlarının yetişmediği, zeytinyağının bilinmediği Almanya, Polonya, Ukrayna gibi ülkelerde halk açlıkla karşı karşıya kalmış. Soylular ve zenginlerse derhal bir çözüm bulmuşlar: Parayı bastırıp kiliseden “tereyağı yeme ruhsatı” almak! Soylular neşeli ziyafet sofralarında bol tereyağlı yemeklerini tıka basa tüketmeye, yoksullarsa açlık çekmeye devam etmiş. Hıristiyan bir din adamı, “bize tereyağı yerine terliklerini yağladıkları gres yağını yediriyorlar, tereyağı yemenin yalancılıktan, küfretmekten ve iffetsizlikten daha büyük bir günah olduğunu söylüyorlar. Ama sonra tereyağı yeme ruhsatı satıyorlar ve dini oyuncak ediyorlar” diyerek, bu adaletsizliğe isyan etmiş. Bu yasağın da etkisiyle Rusya’da, Ukrayna’da yoksul halk ayçiçeğini ıslah edip yağını çıkarmak zorunda kalmış. Ayçiçeği yağı, tereyağına göre daha sağlıksız ve lezzetsiz olsa da daha ucuz olduğundan yıllar içinde tüm dünyada yaygınlaşmış.
Bir zamanlar yoksullara çare olan ayçiçeği yağı bugün el yakıyor. Şöyle en ucuzundan 5 litre ayçiçeği yağının fiyatı 72 lira! Oysa insanlığın kadim tecrübeleri ve yapılan araştırmalar sayesinde sağlıklı ve dengeli beslenmede proteinlerle birlikte yağların önemi biliniyor. Yağlar, bedenimizin çalışması için enerji demektir. Beyin ve zekâ gelişimi demektir. Duygusal dengemizi korumamızı sağlayan sinirsel iletimin aksamadan devam edebilmesi demektir yağ. Yani nasıl ki işçi ve emekçiler için ekmek sadece ekmek değilse yağ da sadece yağ değildir. Ekmeğe, yağa gelen zamlar sadece bir etiket değişikliği değildir. Sağlığımızın, geleceğimizin çalınması, çocuklarımızın gözlerinin ferinin söndürülmesidir! Hayat pahalılığı, parası az olanın hayattan nasibinin de az olmasıdır!
Bir elleri yağda bir elleri balda yaşayan egemenler elbet doymanın ne demek olduğunu, kuru ekmekle tokluk olmayacağını bilirler. Ama öyle zalim, öyle kibirli ve öyle açgözlüdürler ki zenginlik ve güç uğruna açlığa mahkûm ettikleri insanların en ufak itirazlarına bile tahammül edemezler. Gözümüzün içine baka baka yoksulluğu bitirdiklerini, midemize kuru ekmek giriyorsa aç olmadığımızı söyleyecek kadar yüzsüzleşirler. Hatta hoşnutsuzluğumuzu kâra dönüştürmeye kalkışırlar. PttAvm’nin yağ satışları bunun basit bir örneğidir. PTT, “halkımızın mağdur olmasını engelleyeceğiz” diyerek yağ satmaya girişti. Bu nasıl mağduriyet engellemekse, markette 74 lira olan 5 litre yağ PttAvm’de 85 liradan satıldı!
Patron örgütleri ve siyasiler yağın fiyatının bu denli yükselmesi karşısında “yapacak bir şey yok, yağ ihtiyacı büyük oranda ithalat yoluyla karşılanıyor” diyorlar. Sorumluluklarını gizlemeye çalışıyorlar. Evet, Türkiye ayçiçeği yağı ihtiyacının yüzde 65’ini yerli üretimden, kalanını ayçiçeği tohumu ve ham yağ ithalatı yaparak karşılıyor ve ayçiçeği ithalatında dünyada başı çekiyor! Fakat yüzyıllar boyunca tarım ve hayvancılık yapılan, zeytinyağı ve tereyağı tüketilen bu coğrafyada bu duruma tesadüfen gelinmedi.
Türkiye’de 1980 askeri faşist darbesinden sonra uygulanmaya başlanan neo-liberal tarım politikaları, AKP iktidarı döneminde hız kazanarak tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getirdi. Tarımsal destek sınırlandırıldı, üretim maliyetleri artan çiftçiler devletten destek alamadıkları için üretimden uzaklaştı. Bırakalım maliyetlerin düşürülmesi konusunda destek almayı, kredisini ödeyemeyen çiftçilerin traktörlerine ve mallarına haciz konulmaya başlandı. Ülkedeki çiftçi sayısı son 12 yılda yüzde 48 azaldı. Son 18 yılda ise tarım alanlarında yüzde 12’lik bir azalma yaşandı. Bunların yeri konut, sanayi ve turizm inşaatlarıyla dolduruldu. Gümrük vergileri düşürülerek ithalat teşvik edildi. Gıda tekellerinin önü açıldı. Ülke giderek tarımda ithalata bağımlı hale geldi. Gıda tekelleri ve ithalatçı sermaye kârını arttırırken, gıda fiyatları yükseldi. Halk daha sağlıksız yağları daha yüksek fiyatla tüketmek zorunda bırakıldı. Gerçekler buyken ülke kendiliğinden tarımda ithalata bağımlı hale gelmiş gibi konuşmak ikiyüzlülük değil de nedir?
Şüphesiz ki zenginlere ruhsat dağıtıp halkı açlığa talim ettirenler ile itibardan tasarruf olmaz diyerek sazlı-sözlü ziyafet sofralarına kurulup “gerçek mümin yoklukta sabredendir” diyenler, “açız, bittik” diye haykıran insanların sesini boğmak isteyenler aynı hamurdandır. Öte yandan tarih boyunca ezilenlerin, mazlumların düşleri, umutları da aynıdır: Hem sofrada doymak hem de hayatın güzelliklerine doymak! O halde ortak düşlerimiz ve ortak umutlarımız için birlik olmanın zamanıdır.
Uzayda Ucuz Market Var mı?
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
Son Eklenenler
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...